28 Haziran’da başlayacak olan Cenevre Konferansı öncesi Atina’ya giden Türkiye Başbakanı sayın Binali Yıldırım , Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile garantileri ele aldı. Sayın Binali Yıldırım: “.. Kıbrıs konusu çözülmesi gereken bir meseledir. Çözümün adil olması, adada yaşayan toplumların gelecekteki güvenliğini teminat altına alacak bir sonucu getirmesi lazım. Olumlu düşünceler içindeyiz..” derken Çipras “Aramızdaki işbirliği ve ön hazırlıklara devam etme konusunda mutabık kaldık” şeklinde konuştu…
Diğer yandan Ankara’ya giden KKTC Dışişleri Bakanı sayın Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu ile gerçekleştirdiği beklenmedik görüşmenin ardından yapmış olduğu açıklamada: “Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkını içermeyen bir garantiyi kabul etmeyeceğiz” dedi…
Gelinen noktada 20 Temmuz öncesi ve sonrası yaşananlar garanti anlaşmalarının varlığına ve Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkı olmasına bağlayan ve/veya böyle bir hava yaratılarak anavatanımız Türkiye suçlanmak isteniyor ve de garanti anlaşmaları etkisiz hale getirilmek isteniyor...
Rum-Yunan ikilisinin ve de onlara destek veren AB ve diğer güçlerin oyunlarına gelmeyelim. Garanti Anlaşmalarının görüşme masasına yatırılmasına fırsat vermeyelim. Aksi taktirde Rum-Yunan ikilisi yolun yarısını geçti demek olacak ve de iddia ettikleri gibi Garanti Anlaşmalarının sulandırıldığı gün Enosis önündeki engeller de ortadan kalkmış olacaktır.
Şu bir gerçek ki, Rumlar dün olduğu gibi bugün de Enosis hayali ile yaşıyorlar. 21 Aralık 1963’de başlayan silahlı Rum saldırıları ve katliamları 11 yıl boyunca devam etti. Günün sonunda 15 Temmuz 1974’te Yanan Cuntası desteğinde RMMO Makarios’a karşı darbe düzenler ve Türkü imha etmeyi hedefleyen Iphestos Planı devreye konuluyordu. Türk tarafı olarak bunun hesabını soracağımız yerde şimdilerde suçlu sandalyesine oturtulmak isteniyoruz.
Gelinen noktada garantör devlet olan Yunanistan’ın gerçekleştirmiş olduğu 15 Temmuz 1974 darbesi ve de buna istinaden Makarios’un 19 Temmuz’da BM Genel Kurulu’nda “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz” mesajlarının ardından Türkiye’nin bunu engellemek için yapmış olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının meşru müdahale olduğu gözden kaçırılmak ve unutturulmak isteniyor…
Bu gerçekleri ört bas etmek isteyen Rum-Yunan ikilisi anavatanımız Türkiye’nin meşru müdahalesini çarpıtmaya devam ederken; Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığı yalanını dilinden düşürmemekte ve Garanti Anlaşmalarına gerek olmadığını dünyaya yaymaya çalışmaktadırlar.
Görüşme sürecinde okları Türkiye’ye çevirmeye çalışanlar vardır. Anavatanımız Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturtmak isteyenler vardır. Günümüzde Rumların Cenevre Konferansı’ndaki hedefleri Kıbrıs sorununun 20 Temmuz 1974’te başladığı noktasından hareketle ortaya çıkan yeni durumun değerlendirilmesini gündeme taşımak ve de meseleyi kendi lehlerine çevrilmesiyle kendilerini suçlu sandalyesinden kurtararak Türkiye’yi suçlu sandalyesine oturmaktır….
Sonuç olarak; 28 Haziran’da taraflar Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için yeniden Cenevre’de bir araya gelecekler. Bu kez garantör ülkeler ve BM yetkililerinin yanı sıra AB de gözlemci olarak masada olacak. Rumlar evirdi, çevirdi, Kıbrıs sorununu kendi lehlerine çevirmeyi becerdiler. Rum-Yunan ikilisi yüzde yüz suçlu taraf iken suçsuz taraf oldu desek yerindedir!.. Rumlar ne yapıp etti, garanti anlaşmalarını masaya yatırmayı becerdiler.
Garanti Anlaşmalarının masaya yatırılması ile, Kıbrıs sorununu yaratan sanki Türkiye ve garanti Anlaşmalarıymış havası yaratılmak isteniyor ve de 20 Temmuz 1974’de gerçekleşen Türk Barış Harekatı yasal değildi demek istenmeye getiriliyor..
Sonuç olarak; Rumların 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırılarıyla Türk tarafının 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kovulmaları, 11 yıl boyunca Rumların silahlı saldırılarının ve yapılan katliamların unutturulması Enosis hayali ile yaşayanların yarattığı gerçekler ortada iken konu olumsuzlukları yaratan Rum-Yunan ikilisinden hesap sorulması gerekirken; Kıbrıs Türk halkı için hayati bir öneme haiz olan garanti anlaşmalarının ve de anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün masaya yatırılması Kıbrıs Türk halkının geleceği açısından büyük bir öneme haizdir….
Bu noktada çok ama çok dikkatli olmalıyız. Rumların politik oyunlarına gelmeyelim ve de anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin masaya yatırılmasına fırsat vermeyelim….