Saldırın bakalım
Şimdiye kadar AB’nin hem Türkiye’ye, hem de KKTC’ye yönelik olarak bir tek pozitif tarafsız adım attığını söylemek olası değil. Bir tarafsız gözlemci, AB’nin üyesi Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haklarını korumak amaçlı politikalar izlemesinin doğal olduğunu söylemişti. Ancak, AB’nin yıllardır uyguladığı politikalar üyesi Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haklarını koruma politikasının çok ötesinde. KKTC bağımsız, egemen Devleti’nin bu statüsünü hiç bir zaman kabul etmeyen, KKTC Devleti ve Halkını Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan “azınlık toplumu” olarak tanımlayan bu mentalitenin değişmeyeceğini şimdiden rahatça söyleyebiliriz.
AB’nin bu kabul edilemez mentalitesi ve politikasına karşı, KKTC’nin bağımsız, egemen statüsünü koruma amaçlı bir politika izleyeceği de kesin. BM ise hiç bir olumlu sonuca gitmeyeceği çoktan belirlenmiş politikalarına devam etmekte ısrarlı. BM Genel-Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Lute gelecekmiş de “müzakere sürecinin” tekrar başlaması için adımlar atılacakmış. Hep aynı ve bıkkınlık getiren söylemler... Çok açık ve net bir biçimde ortaya çıkan bir gerçek var. Türkiye’nin hem Doğu Akdeniz konusunda, hem de KKTC’nin bağımsız, egemen statüsünün kabul edilmesi konusundaki kararlılığı ve gücü, AB’yi, BM’yi, kısacası dış dünyada karşımıza dikilenleri rahatsız etmektedir. Türkiye’ye saldırmaya devam etsinler bakalım bu işin sonu nereye varacak... İyi ki varsın Türkiye...