ŞAPKA DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ

<p><span style="font-family: Times New Roman; font-size: small;"> </span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0pt;"><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 14pt;"><span style="mso-spacerun: yes;">

Abone Ol

   ‘Rum liderliği dünya kuruluşlarının keşmekeşliğinden istifade ederek Kıbrısı Rum hakimiyetinde bir ülkeymiş gibi takdim edebildi. Şimdi bu sahtekarlığın arkasına saklanarak aynı Rum liderliği kendine göre ahkam kesmektedir. Silah zoruyla kanunsuzluk, baskı ve terör ile elimizden alamadığı kurucu ortaklık hakkımızı sanki yokmuş gibi konuşmakta ve bu yanlış geçersiz varsayımla dünyadan hak ve adalet istemektedir. Rum liderliği bu yolu takip ettiği sürece iki halkın anlaşması, uzlaşması mümkün değildir. Dr.Fazıl Küçük 1980

 

   Kıbrıs adası, asırlar boyu dünya ülkelerinin, ulusların sahip olmak istedikleri yer olarak görülmüştür. Tarih, alınıp satıldığına tanıklık da etmektedir. Adanın durumuna 1950li yıllarından beri bakacak olursak, Rumların Yunanistanla birlikte Amerika, AB, Rusya gibi ülkelerin desteğini alarak adanın tamamına sahip olmak istediklerini görürüz. O tarihlerden beri unuttukları bazı gerçekleri de bizler hatırlatarak gündemlerine taşıyabiliriz. Kıbrıs Türkleri Anadolunun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs adasını bırakmamak azim ve kararlılığındadır. Türkler adaya en uzun sürede sahip olmuşlardır. Rumlar ise hiçbir zaman Adanın sahibi olamamışlardır. ABnin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini Adanın tek temsilcisi olarak kabul etmesi ve bünyesine alması Kıbrıs Türklerinin haklarını gasp etmesidir. Başlıkta Dr.Fazıl Küçükün söylediği sözde olduğu gibi Rum liderliği dünya ülkelerinin keşmekeşliğinden faydalanarak Kıbrısı Rum hakimiyetinde bir ülke gibi takdim etmiş ve Hrıstiyan kulubü de bunu böyle kabul etmiş durumdadır.

    Şimdilerde ise iyi niyet gösterileri altında adayı birleştirmek, Kıbrıs Türklerini azınlık olarak kabul edip dışlamak üzerine kurulu çözüm önerileri peşinde koşmaktadırlar. Hep yazıyoruz, söylüyoruz ve soruyoruz. Rumlar Türkler ile iyi niyet kuralları geçerli olarak birleşmek istiyorlar mı? Ne dersiniz ?

   Aşağıdaki istedikleri konular sizce iyi niyet midir?

  • Birleşelim ama Cumhurbaşkanlığı dönüşümlü olmasın. Adayı Türklerin yönetmesi kabul edilemez istekleri.

  • Yunanistan Silahlı Kuvvetlerinin Adada  varlığı tartışılmaz iken Türk Silahlı Kuvvetlerinin Adadan çekilmesinin istenmesi.

  • Garanti antlaşmasının kaldırılmasının istenmesi.

  • 1 e 4 nüfus oranı istenmesi.

  • Siyasi eşitlik olsun ama egemenlik olmasın ve bunlar gibi daha bir çok istek.

İyi niyet bunun neresinde? Verdiğiniz cevaplarınızı da duyuyorum. Hep bir ağızdan ‘Hadi Oradan. Hani, birlikte çözüm istiyoruz, bu dönem Kıbrıs adası için bir şansdır, KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncı ile çözümün sonuna gelinmişti, müjdeli haber an meselesidir diye bağıranlar, çığıranlar var ya !! en son ne yaptılar biliyor musunuz?

   Kesinlikle biliyorsunuz. Siz değerli okurlara birde ben anlatarak yorum yapmak istiyorum. 23-24 Mayıs 2016 tarihleri arasında BMnin düzenlemiş olduğu ‘Tarihin ilk Dünya İnsani Zirvesi; İstanbulda yapıldı. Bu zirvede Türkiye Cumhuriyetinin tanımadığı fakat toplantı BMnin olduğu için Kıbrıs adasının tek söz sahibi olarak kabul edilen GKRYnin Lideri Anastasiadiste katıldı. Türkiye bu toplantıya KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Mustafa Akıncıyıda davet etti. Zirve sonrası Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan zirveye katılan 46 Devlet ve hükümet başkanlarına akşam yemek davetinde bulundu. İşte bu akşam yemeğine Kıbrıs Türkleri ile birleşmek için can atan iyi niyetle davrandığını dünyaya anlatmak için Sn. Mustafa Akıncı ile Konserlere giden, karşılıklı kahve içen Anastasiadis, Sn. Mustafa Akıncı katılıyor diye katılmadı ve ülkesine döndü. ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusuBu haberi de Türkiye medyasında pek göremedik. Cumhuriyet gazetesi 25 Mayıs 2016 tarih ve sayfa 4 de kısada olsa bahsetmiş. Böyle bir davette aynı masada yan yana oturmayı bile içine sindiremeyen bir anlayış hangi iyi niyetten bahsedebilir. Her zaman dediğimiz gibi burada da şımarık çocuk mızıkcılık yapmıştır.Şapka düşmüş kel görünmüştür. Ey BM! Zirvenin adı Dünya İnsani Zirvesi, aranıza aldığınız Kıbrıs Adasının tek sahibi Rumların yaptığına bakın insani olmayan bu davranışları görün artık , gözlerinizin önünde olan bu anlayışı bu tavrı cezalandırın artık. Adada ve Ada dışında yaşıyan Birleşik Kıbrısı savunan kişilerin (onlara da saygılı olduğumu her zaman belirtmişimdir.) Anastasiadisin bu davranışını Kıbrıs Rumlarına niye bağlıyorsun dediklerini de duyar gibi oluyorum. Ama Kıbrıs Rum halkı da aynı düşüncede olduklarını son yapılan genel seçimlerde iradelerini ortaya koyarak göstermişlerdir. Türkler ile birleşmek istemeyen, ENOSİSi savunan Aşırı Sağcı Ulusal Halk Partisi (ELAM) yüzde 3,71 oyla meclise girdi. Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) %3,7 oy kaybetti. Bu da Rum halkının görüşünü ortaya koymaktadır. Özetle Birleşik Kıbrıs isteyen ve Türklere taviz veriyor görüntüsünde olan Anastasiadisin partisi oy kaybetmiştir. Görebiliyor musunuz sadece görüntü verdiği için bu hale geldi. Hz. Mevlananın sözünü burada da hatırlayalım.‘Sen uzattığın eli tutmayan ele mi dargınsın, tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın Rumların hiç değişmeyen düşüncelerini de, yaşanmış olaylardan,Rahmet ve saygı ile andığımız Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaşdan biliyoruz. KKTC ikinci Cumhurbaşkanı Sn.M.Ali Talat, 2006 yılında Alman Frankfurter All gemeine gazetesine verdiği demeçte ‘Papadopulos, Kıbrıslı Türkleri azınlıkta kalan köleler haline getirmek istiyor ifadelerini kullanmıştı. (Satılık Ada Kıbrıs Kitabı Erol Mütercimler 2.baskı syf.2)

   İşte değişmeyen Rumların düşüncesi, ‘Ada Yunanistanındır, Rumlar tek sahibidir. Türkler ise azınlık ve köledir.

   Çuvaldızı kendimize de batıralım ve diyelim ki Dış politikamızı ucuz eşraf (Tüccar) kafasıyla yapmayalım. Tarihi bilelim, dersler alalım, olmayacak dualara amin demeyelim. ‘Tarih bilinmezse Devlet gemisinin dümeni istenilen yola doğru çevrilmez sözünü hatırlayalım. Kilise siyasetin içinde olduğu sürece, dinin siyasete karıştığı, Laiklik ilkesinin olmadığı ortamda anlaşmanın olmayacağını unutmayalım. Cami ve kilisenin kıbleleri aynıdır ama maksat ve emelleri birleştirip ortak bir menfaat savunmak mümkün değildir.

    Barryle Patnerin söylediği gibi ‘İyi kararlar tecrübeden kaynaklanır. Tecrübeler ise kötü kararlardan.

    Mutlu, Sağlıklı, Bilgili ve Uyanık Olalım…

 

 

Kaynakça;

  • Erol Mütercimler Satılık Ada Kıbrıs 2.Baskı Syf.2

  • Türkiye Cumhuriyet Gazetesi 25 Mayıs 2016 Syf.4