ŞAYET ÇÖZÜM OLURSA...

Abone Ol

            “Larnaka ve Baf Havalimanlarından güney Kıbrıs’a giriş yapan turistlerin yüzde 4’ü, KKTC’de konakladı.”
            Ve bu açıklamaya bir ekleme yapıyor.
            “2019  yılında  yapılan bir araştırma, güney Kıbrıs’taki havalimanlarından adaya giriş yapan turistlerin yüzde 4’ünün KKTC’de konakladıklarını gösterdi.  Bugün bu rakam iki haneli rakamlara yaklaşmıştır.  Bu durum Rum makamlarını düşündürmesi gerekmektedir.  Oteller bu nedenle ciddi kayıp yaşamaktadır.”     
            Ülke turizmi açısından bu açıklamayı değerlendirdiğimizde, bu beyefendi uyarıyor kendi siyasilerini.  Yani “Bir solukluk havanın dahi kuzeye verilmemesi için önlem alın” demeye getiriyor.  On göre bu yüzde 4’lük ve daha fazlası onlar için ciddi bir kayıptır.
            Pandemi dönemi 2022’nin Şubat sonu veya Mart başında başladı.  O dönem bütün otellerin kaybettiği günlerdi.  Kaldı ki 2019’dan bahsediyor Rum Otelciler Birliği Genel Müdürü.
            Benim esas vurgu yapmak istediğim durum bu değildir ama bu da onun bir parçasıdır.
            KKTC’nin yabancı bir stand altında katıldığı furarlarda her zaman Rumların fuar idaresine yaptıkları şikayetlerle karşılaştık.  Halbuki kuzeyin doğal güzelliği, güneyden daha güzeldir.  Kumu, güneşi, kültürel yemekleri, el işleri ve daha bir sürü şey var kuzeyde.
            Rumlar hiç bunu düşündüler mi, güney havaalanınlarına inen bazı turistlerin neden kuzeyde gecelediklerini?  Hele bir düşünsünler.
            Fuar idaresine yaptıkları şikayet, “Kuzeydeki oteller Rumlarındır” mealindeydi.  Bizi bu sav ve iddiayla vurmaya çalıştılar.  Şu anda içinde bulunduğumuz 2024 yılı itibariyle kuzeyde pek çok beş yıldızlı otel yapılmış ve Avrupa insanını cezbetmeyi başarmışlardır.
            Köprülerin altından çok su aktı geçti.  Hayat durağan değil, akar gider.  Ve düşünüyorum...
            “Şayet bir çözüm olursa..”
            Rumların esasında bu fikre odaklanmaları lazım.  Olası bir çözümde Türk-Rum turizmcilerin el ele vererek her iki tarafa özgürce girmeleri ve diledikleri kadar gecelemeleri çok önemlidir.  Yani çözümsüzlük, hem Türklere hem de Rumlara zarar vermektedir.  Şu olası çözüm olursa eminim her iki tarafın turizmcileri, eleele vererek çok güzel işler başaracaklardır. Lakin yine Rumlar hamasi düşüncelerle atıp tutarlar.
            Merak ediyorum şu yüzde dörtlük turistlerin kuzeye geçmemeleri için ne gibi tedbirler düşünüyorlar.  İşte Rum Otelciler Birliği Genel Müdürü’nün uyarısı o anlamdadır.
            Bir görüş daha...
            Rumlar artık anlamalıdırlar ki çözüm ada dışında değil, ada içindedir.  Ada dışında belli güçleri devreye sokarak Türk turizmcilerini sabote etmek veya baltalamak kendilerine bir yarar sağlamaz.  Çünkü o yüzde dörtlük turist, mutlaka geçmişte kuzeydeki sıcak ortamda ve lüks otellerde tatil yapmışlardır ki güneydeki uçak alanlarına iner inmez kuzeye geçiyorlar.
            İçinde bulunduğumuz zaman itibariyle Rumlar’ın savaşın etkisi ile Türklere olan bakışları değişmiş ve Rumlara kısmi güven gelmiştir.  Marketlerde, iş yerlerinde, eczacılarımızda, benzincilerimizde Rum araçlarını görmek mümkün.
            Kuzeye gelen turistler devamlı dile getirirler.
            “Sizin kuzeyin denizleri, doğal güzellikleri, antik binaları ve geleneksel yemekleri muhteşemdir. O nedeni kuzeyde tatil yapmayı tercih ediyoruz.”
            Henüz toplumsal kavgalarımızın başlamadığı o çocukluk günlerimizde bir yaz gününde Limasol’da “Ladies Mile” isimli plaja gitmiştik.  Plajın ince kumları yoktu.  Çok küçük, minicik çakıl taşlarından müteşekkildi.
            O anı aklımda kalmıştı.  Şimdi yabancı turistler gözlemlerini ve duygularını dile getirince anlıyorum kuzeyle güneyin turistik yapısını.
            Onların bizden tek farkları, karlı Trodos dağlarıdır, kış turizmi açısından.
            Kabul etmek lazım...  Toplumsal kavgalarımız öncesinde sadece Gazimağusa’nın “Golden Sands” yani altın kum sahili revaçtaydı. Rumlar Maraş’la övünüyorlardı.  Lakiin arık Altın Kum sahili de bizim elimizde.
            Diyeceğim şudur...  Rumlar çözümü dışta arayacaklarına gerçekçilik çizgisinde bizimle anlaşmak zorundadır.  Er veya geç.  Mutlaka bizim egemenliğimizi tanıyacaklardır.  İşte o zaman Kıbrıs, gerçek Kıbrıs olacak.