Seçmenin eski durakta olmaması sonucu değiştirmeye yetecek mi?

Abone Ol

Özet olarak Maslow bu teoride demiş ki insanların beş farklı ihtiyaç seviyesi vardır ve bir alt seviyedeki ihtiyacını gideremeyen insan bir üst seviyeye çıkamaz.
İnsan, öncelikle temel ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Aç insan için güvende olup olmamak o kadar da önemli değildir. Bu birinci seviyedir.
İkinci seviye güven hissidir. Karnı doyan insan ikinci olarak güvende yaşamak ister.
İlk iki seviyedeki ihtiyaçlarını karşılayan insan, artık yavaş yavaş insan olma gereksinimlerini karşılamak ister.
Hatırladıklarımı da pekiştirmek için “Google’dan” baktım. Maslow, ihtiyaçları 5 başlık altında kategorize ediyor:
Fizyolojik ihtiyaçlar (nefes, besin, su, uyku, cinsellik). Ben buraya günümüz koşullarına uygun olarak “wifi” ihtiyacını da ekliyorum. Wifi olmayan yerde hayat olmaz!
Güvenlik ihtiyacı (vücut, mülkiyet güvenliği, aile, iş, sağlık, kaynak)
Ait olma, sevgi, sevecenlik ihtiyacı (etik, dini değerler, arkadaşlık, aile)
Saygınlık ihtiyacı (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı)
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, ön yargısız olma, gerçeklerin kabulü).
“Maslow’un teorisini yazmak sana mı kaldı lafı nereye bağlayacaksan bağla” dediğinizi duyar gibiyim.
Bende bakiye kalan bir teoriyi Türkiye’deki seçmenin ağırlıklı olarak hangi seviyede olduğu ile ilgili bağlantısı olduğuna inandığım içinanlattım. Duyup, okuduklarımı ve seyrettiklerimi bu çerçevede değerlendiriyorum.
Türk halkı mükemmel! bir fakirleşmeye şahitlik etmekle kalmayıp bizzat da iliklerine kadar yaşayarak seçime gidiyor. 30 yılı aşkındır Türkiye’deyim bu derece geçinme derdinin ya da “fizyolojik ihtiyacın” ön plana çıktığını görmedim.
Seçmene kendi görüşleri doğrultusunda tavır koymak adına bir şeyler anlatırken onların Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin hangi seviyesinde olduğunu çok iyi kavranması lazım.
 
Karnını doyurmaya çalışan bir insana dini değerlerden ya da dış güçlerin güvenliğimizi tehdit ettiğinden söz etmeye çalışırsan pek ilgisini çekemeyebilirsin.Bu seçimde iktidar çevresi için sanırım bozulan ezber tam da buradadır.İktidar bugüne kadar seçim kazandıran söylemlerinin yetersiz kalacağı ile yüzleşmiş durumdadır.
 
Diğer taraftan temiz toplum, adaletile ilgili söylemler, birinci seviyeye gerileyen ya da bunun endişesini ciddi şekilde hisseden insanların da karnını doyurmuyor. Bu çıkarımı ciddi şekilde bozulan ekonomi ve gelir dağılımının da yardımı ile muhalefet cephesi idrak etmiş ve ona göre somut söylemler geliştirdiğinin gözlemlenmesi mümkündür.
 
İhtiyaçlar piramidinin birinci seviyesinde kümelenen insanlar için o gün akşama ne yiyeceği ya da ay sonunda kirayı ve faturaları nasıl ödeyeceği ya da kulpuna uydurulmuş yardımı nasıl alacağı,“seccade” ya da “hak, hukuk, adalet”ile ilgili yaygarandan daha fazla etkili olma ihtimali bu seçimde çok daha yüksek olacağı gözükmektedir.
 
Erdoğan’a ve cumhur ittifakına oy vermeye meyilli seçmen ihtiyaçlar piramidinde 2. ve 3. seviyedeki hassasiyetlerinden 1. seviyeye doğru kaydığı görülse de inkâr sürecinden çıkmaya direniyor.
 
“14 Mayıs seçiminin darbe girişimi, işgal kuvvetlerine karşı mücadele günü” olarak tanımlama söylemi, ihtiyaçlar hiyerarşisinde seçmeni “fizyolojik ihtiyaç” seviyesinde olmaması gerektiğine esas tehlikenin “güvenlik” ile ilgili olduğuna inandırma çabasıdır. İçine en son hayvanlarla evliliği de alan LGBT ile ilgili söylemler de ihtiyaçlar hiyerarşinde 3. seviyesinde olan ait olma ihtiyacının ve aile kavramının da tehlikede olduğu ile ilgilidir.
 
Seçmen en son seçimde bırakıldığı durakta değildir. İhtiyaçları ve kimyası değişmiştir. Bu durum muhalefete umut, iktidara da tedirginlik kaynağı olmaya son güne kadar devam edecektir.