‘Sevgi küçük sevecenliklerle beslenir diye yazmıştım geçen hafta. Sevme yeteneğimizden, kliniğimde sıklıkla çiftlerin tartıştığı bir konudan köşemde bahsedilmişti. Eve yorgun gelen kocasını kapıda karşılayan eşin olan biten herşeyi kocasına anlattıktan sonra aralarında çıkan çatışmadan ve yine aynı şekilde eve yorgun gelen karısını karşılayan kocanın karısıyla olan olumsuz diyaloglarından söz edilmişti. Her iki kişide sevgi ve birlik olsa bile beyin yapılarının farklılığından doğan ve bu sorunu çözmedeki iletişim sorunundan dolayı içine düşülen kaosa değinilmişti. İstek üzerine bu sorunu nasıl çözebileceğimizi hafifçe bu köşede kurgulayalım.
Karşı cinsi sürekli olarak sevmek fikri (24 saat gibi) saplantılı bir durumdur. Önemli olan yaşanan anın odak nokasının ne olduğudur. Bu durumda birliktelikler korunurken bugün sevip yarın sevmemek yoktur. Sadece odak değişmiştir. Örneğin şu anda iş yapıyorsam odak noktam iştir. Bu her iki cins içinde geçerlidir ve sağlıklıdır. Sevme ve sevilme yetimizin işlev kazanması aslında kendimize ve karşımızdakine özen gösterdiğimizde değer kazanır. Eve yorgun dönen kocanın zihninde kendini dinlenmeye aldığında beyninin %70lik bir kısmının iptal oduğunu, bir şey düşünemeyeceğini artık biliyoruz. Tek düşündüğü kendiyle ilgilenilmesi, ona eşinin çocuklarının sevgi gösterebilmesidir. Bu durumda eşe dinlenmesi için 20-30 dakika vermek ve onun hoşuna gidebilecek bazı sözcükler söylemek daha anlamlı olabilir. Çünkü eş dinlendiğinde kendini karısına verebilir ve sorunlar çok daha akılcı çözülebilir. Eşin hoşuna gidebileceği bazı sözlerin ne olduğunu önceden kadın sorabilir ve eşine yorgun anında söyleyebilir. Bu bir yalan ya da oyun ya da ihmal değil sadece sorunun uygun zamanda konuşulması için zemindir ve sevecenlik belirtisidir. Bir koca çift terapisinde karısından şöyle sözler duymak istediğini söylemişti. “Aşkım hoşgeldin. Bil ki seni bugün yine hepimiz çok özledik. Bizim için çok çalıştın ve şimdi biraz dinlen. Seni kendinle bir süre başbaşa bırakıyoruz ve özlemle seni az sonra bekliyoruz.” Bu sözlerin yanında koca eşinin ve çocuklarının onu öpmesini ve 20 dakika kendisine dinlenme fırsatı tanınmasını istemişti. Aynı şeyi kadın da kocasından istemişti. Bunula birlikte örneğin kocası yorgun bile olsa eve geldiği zaman karısını öpmesini ve iyi konuşup iyi davranarak yanından ayrılmasını istemişti. Bu çift yorgun anlarında birbirlerinden ne duymak istedikleriyle ilgili farkındalık kazandıklarında sorun da ortadan kalkmıştı. Birbirlerinden şefkat, ilgi bekliyorlardı.
Sevme yeteneğimizi kullanmak az önceki örnekteki gibi yaratıcılığımızı ortaya çıkarır. Duygular ifade edildiğinde kişi rahatlar, hoşgörülü olur ve optimistik bir yaklaşım içine girer. İfade edilemeyen duygular, düşünceler kişiyi hoşgörüsüz, endişeli pesimistik yapar ve yalnız psikolojimiz değil fizyolojimizde bundan olumsuz etkilenir. Herhangi bir çatışma anında endişeler, kızgınlıklar, üzüntüler yaşanabilir elbette ancak, sevdiklerimizle ilgilenmek, sağlıklarına özen göstermek, sevgimizi ifade etmek, sevecenliğimizi sunmak, yapıcı olarak desteklemek için her anımızı iyi kullanmalıyız. Sevginin ifadesinin en açık ve güvenilir ifadesi sevecenliktir. Sevecenlik çiftlerin yaşamına anlam katar, heyecan yaratır. Sevecenlik için ne çok çaba ne de para gereklidir. O küçük detaylarda gizlidir. Örneğin sıcak bir bakış, sıcak bir dokunuş, içten bir kucaklayış, güzel bir söz, hoş bir espri, sevdiğimizi dinlemek gibi. İlginin, şefkatin, saygının karşılıksız yansımasıdır sevecenlik. Sevgi sevecenlikle içimizdeki yerini bulur ve sağlamlaştırır.
Birlikteliklerimizin uzun, tatminkar sürmesi ve yaratıcılığımızı kullanarak cesurca sevecenliğimizi yaşamak ve yaşatmak adına sevgiyle kalın...