SIRADAN, YOKSUL , ÇARESİZ İNSANLAR DOSTOYEVSKİ VE İNSANCIKLAR…

Abone Ol

11 Kasım 1821  yılında  doğmuş  olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski  1881 yılında   hayata  veda  eder.    Bende   bu  vesile   ile  yazarın  136   ölüm  yıldönümünde  onu  ve  ilk  romanı  olan  İNSANCIKLAR   hakkında  bilgiler  vererek  siz  kıymetli  okuyucularımla  buluşmak  istedim.
Yazarın ilk romanı  olan  “İnsancıklar”da (1846) anlattığı yoksul insanlar gibi  kendiside  öyle  yaşam sürdürürken edebi yaşamının daha ilk yıllarında aristokratik-burjuva bir toplumda kafa işçiliğinin aşağılanan konumuna ilişkin deneyimler edinmiştir. 
 İşte İlk kitabı “İnsancıklar” bu döneme ait bir ürün  olarak  ortaya  çıkmıştır.  “İnsancıklar”ın  yayımlanması  sonucunda  büyük yankı uyandırması ve  Milliyetçi  Rus   yazar  ve  eleştirmen  olan   Belinski’nin taktir dolu sözleri Dostoyevski için büyük mutluluk kaynağı oluşturmuştur.
 Dostoyevski’nin 24 yaşındayken yazdığı ilk romanı İnsancıklar yayımlandığında  Rus  İmparatorluğunun   çöküşünü  dile  getiren   ve  Meşhur  EKİM   DEVRİMİ nin  geleceğini  önceden  kestiren  Şair Nekrasow, ”Yeni bir Gogol doğdu!” diye haykırmış, dönemin ünlü eleştirmeni Belinski ise,   Dostoyevski yi  övgüye boğmuştur.
 
Dostoyevski, gerçekten de sonraki romanlarında SUÇ  ve  CEZA   ve   DELİKANLI   başta  olmak  üzere   bir  çok  romanında ince bir duyarlılıkla daha da derinlemesine işleyeceği insan sevgisi, acıma ve suçluluk duygularının ilk ve çarpıcı örneğini İnsancıklar’da vermiş; acı çeken sıradan insanın fırtınalarla dolu iç yaşantısının anlatırken, psikolojik ayrıntıları tüm boyutlarıyla yansıtmayı başarmış, böylelikle de dünya edebiyatına küçük ama dev bir yapıt armağan etmiştir.
 
Olaylar o kadar hızlı gelişir ki Dostoyevski bile buna şaşırır. Roman Dostoyevski’nin büyük umutlarıyla yayımlanır ve Dostoyevski bir anda tanınan bir yazar durumuna gelir. Böylece daha ilk eserinde başarıyı yakalar.
Bir süre sonra Belinski ile Dostoyevski görüşürler ve genç yazar, ünlü eleştirmenin kendisine söylediklerini şu sözlerle ifade eder: “Belinski bana, üst üste birkaç sefer: Delikanlı ne yaptığınızın farkında mısınız? Siz sadece sanatçı olarak, bir sezişle bunu yazabilirdiniz!.. Ama, bize gösterdiğiniz bu korkunç gerçeğin üzerinde hiç düşündünüz mü? Ama hayır, bu yirmi yaşınızla bunu düşünmüş olabilmenize imkan yoktur, dedi”
Belinski devam eder: “Siz meselenin ruhuna dokundunuz, bir çırpıda en can alacı noktayı gösterdiniz. Biz eleştirmenler, sadece düşüncelerimizi söyler, bunu kelimelerle anlatmaya çalışırız. Siz sanatçılarsa elle tutulabilmesi, düşüncelerini söyleyemeyen bir okurun bile her şeyi birden kavrayabilmesi için meselenin esasını çizgiyle, bir çırpıda, bir tipte canlandırırsınız!.. İşte sanatçının sırrı diye buna derler… İşte sanatçının gerçeğe hizmet etmesi diye buna derler… Kabiliyetinizi koruyunuz, siz büyük bir sanatçı olacaksınız!…”
Dostoyevski’nin ilk romanı İnsancıklar (1846) ilk Rus toplumsal romanı sayılır. Dostoyevski “İnsancıklar”da, sıradan, yoksul, çaresiz insanların hayatını anlatır. Henüz gözlemlerini yansıtma aşamasındadır Dostovyevski. Romanın ana teması diğer Dostoyevski romanlarında olduğu gibi “acıma” dır.
İnsancıklar, mektup-roman tarzında kaleme alınmış kısa ve toplumsal içerikli bir romandır. Dostoyevski’nin acıma duygusu daha bu ilk eserinde bile belirgindir. Roman, yaşlı bir katibin küçük bir kıza olan aşkını ve bu kıza karşı gösterdiği saygınlık çabalarını konu alır. İnsancıklar Dostoyevski’nin ilk yapıtı olmasına rağmen en önemli romanlarından biri sayılır.”
İnsancıklar’ın mekanı, pek çok Dostoyevski öyküsünde olduğu gibi yine Petersburg. Büyük ustanın, o güçlü üslubuyla anlattığı; sıradan, pek fazla dikkat çekici olmayan, fakir insanların dostluk ve sevgi öyküsüdür.
  Değerli    okuyucularım  Ünlü   yazarın  şu  yaklaşımı  kanaatimce   çok  önemlidir. “…Nedense, bahar insanda sıcak ve mutlu hisler uyandırıyor. Tabiatla birlikte insanın duyguları da canlanıyor. Ben ki, hayatta dikili ağacı olmayan zavallı bir ihtiyarım. Düşünebiliyor musun, ben bile hayal kurabiliyorum!