Lefkoşa'daki evinde 92 yaşında yaşama gözlerini yuman Firdevs İslamoğlu, bugün öğle namazının ardından Lefkoşa’da toprağa verilecek.
Bir süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden Firdevs hemşire, sabaha doğru hayatını kaybetti.
Firdevs İslamoğlu, Lefkoşa’da surlar içindeki hastanenin de Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin de kuruluşunda ve faaliyete geçmesinde etkin rol almıştı.
7 Nisan 1932’de Vadili doğan Firdevs İslamoğlu, 6 Mart 2022’de TAK’ta yayımlanan röportajında “İlkokuldan sonra Viktorya Kız Lisesi’nde okudum. Mezun olduktan sonra okul müdüresi Mrs. Stone beni hemşire olmam için teşvik etti. Çünkü ben okulda kimin karnı ağrısa, kimin sancısı olsa çay yapar, sıcak su lastiği doldurur verirdim. Mrs. Stone fark etti ve bana ‘Sen çok iyi hemşire olursun’ derdi.” demişti.
Liseyi Lefkoşa’da Viktorya Kız Lisesi’nde yatılı okuyan Mrs. Stone’un rehberliği ile yolunu çizen İslamoğlu, İngiliz Elçiliği Bursu ile İngiltere’de Queen Mary’s Hastanesi’nde aldığı hemşire ve ebelik eğitimi ile adanın ilk eğitimli hemşirelerinden biri; Dünya Sağlık Örgütü bursu ile Avustralya’da Sydney Üniversitesi’nde aldığı ebelik eğitmenliği eğitimi ile ise adanın ilk Kıbrıslı Türk hemşire eğitmeni olmuştu.
42 yıllık meslek hayatında binlerce kişinin hayatına dokunan ve yüzlerce hemşire yetiştiren Firdevs İslamoğlu, mesleği süresince, Cikko Manastırı’nda tutulan yüzlerce Kıbrıslı Türk esir ile İngiliz Ağrotur Üsleri’ne kaçırılan Baf Sancaktarı’nın geri alınması ve esir düşen Yunan subayının eşi ile bebeğinin bakım ve güvenliğinin sağlanması gibi tehlikeli görevler de üstlendiğini anlatmıştı.
42 yıllık meslek hayatında binlerce kişinin hayatına dokunan ve yüzlerce hemşire yetiştiren Firdevs İslamoğlu, yaşadıklarını iki yıl önce Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine anlatmıştı.
Firdevs İslamoğlu, hemşireliğe adım atışını şu sözlerle anlatmıştı:
“İlkokuldan sonra Viktorya Kız Lisesi’nde okudum. Mezun olduktan sonra okul müdüresi Mrs. Stone beni hemşire olmam için teşvik etti. Çünkü ben okulda kimin karnı ağrısa, kimin sancısı olsa çay yapar, sıcak su lastiği doldurur verirdim. Mrs. Stone fark etti ve bana ‘Sen çok iyi hemşire olursun’ derdi.
Mezun olunca aldı beni götürdü Türkan Hanım’a (Aziz). Türkan Hanım o zaman başhemşireydi. Hastanede talebe olarak başladım 1951 yılında. Sömürge idaresi olduğu için hep İngiliz hemşireler vardı. Bir iki tane Türk hemşire vardı. Türkan Hanım bunu fark ettiği için İngiliz Elçiliği’ne başvurdu ve İngiltere’de burs almamı sağladı. O dönem 2 Rum ve ben İngiltere’de hemşirelik eğitimi için burs almıştık. Orada, Queen Mary’s Hastanesi’ne yerleştik.”
“Queen Mary’s Hastanesi’nde 3 yıllık hemşirelik eğitimini tamamladım. Yapılan sınavlarda başarılı oldum ve ‘state nurse’ (devlet hemşiresi) olarak kaydımı yaptırdım” diyen Firdevs İslamoğlu, daha sonra, 1956’da bir yıllık ebelik eğitimi aldığını aktarmıştı. Firdevs İslamoğlu, “İki kısımdan oluşan bu eğitimin ilk 6 ayını Lambeth Hastanesi’nde, ikinci 6 ayını ise Hillingdon Hastanesi’nde tamamladım ve ebe oldum. Eğitimimi tamamlayınca Kıbrıs’a döndüm ve Lefkoşa Genel Hastanesi’nde göreve başladım.” demişti.
Lefkoşa Genel Hastanesi’nde çalıştığı esnada Dünya Sağlık Örgütü’nden de burs alan İslamoğlu, bu bursla Avusturalya’da Sydney Üniversitesi’nde ebelik eğitmenliği eğitimi aldı ve adanın ilk Kıbrıslı Türk hemşire eğitmeni sıfatını kazanmıştı. İslamoğlu ayrıca, 1980’li yıllarda İngiltere’den aldığı bir başka bursla İngiltere’de “Hastane İdareciliği” eğitimi de almıştı.
Lefkoşa Genel Hastanesi’nde Başhemşire Türkan Aziz ile bir süre çalışan Firdevs İslamoğlu, Türkan Aziz Emekli olunca başhemşirelik görevine atanmıştı. 1990’da Sağlık Bakanlığı’nda Şube Amiri olarak atanan ve 1992’de ise emekli olan İslamoğlu, “Emekli olana kadar severek çalıştım ve topluma yaptığım hizmetlerden huzurluyum” diye konuşmuştu.
Meslek hayatı boyunca çok sayıda hemşire de yetiştiren İslamoğlu, Diş Doktoru Adnan Bey’in evindeki bir odayı okul olarak kullandıklarını ve zaman zaman bazı doktorların da oraya gelerek ders verdiğini anlatmıştı.
CİKKO’DAKİ ESİR TÜRKLER
Özellikle 1963 – 1974 yılları arasında unutulmaz olaylar yaşayan İslamoğlu,1963 yılında Kanlı Noel olaylarında esir alınan 504 Kıbrıslı Türk’ü, iki yönetimin vardığı anlaşma sonucunda Cikko Manastırı’ndan teslim alma anısını şöyle anlatmıştı:
“Hadiselerden, Küçükkaymaklı ve Kumsal’dan esir alınan 504 kişi Papaz’ın Cikko’sundaydı. İngiliz Elçiliği götürmüştü bizi. Ben üniforma ile gittim. Hamdi Atalay (hakim) da sivildi. ‘Kimseyle konuşmayacaksın’ demişlerdi. İki tane köpek getirdiler koruma olarak. Beni koklattılar, o köpekler hâlâ aklımda. Aldık kendilerini geldik Türk tarafına… Bütün halk bekler. İnsanlar birbirlerine kavuştular. Ağlamalar sızlamalar, sorma…”
“CENGİZ TOPEL’E ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜM”
Türk Pilot yüzbaşı Cengiz Topel’in naaşının hastaneye getirilişine de tanık olan Firdevs İslamoğlu, bu olayı da unutamadığını söylemişti. 1964'te Türk Hava Kuvvetleri’nin Kıbrıs'ta gerçekleştirdiği uyarı uçuşunda, uçağı Rum uçaksavarlar tarafından vurulunca paraşütle atlayan ancak Rumlara esir düşen ve öldürülen Cengiz Topel’in naaşı, Türk yetkililerin ısrarlı talebi sonucunda iade edilmişti.
İslamoğlu, Topel’in naaşının Lefkoşa Genel Hastanesi’ne getirilişi ile ilgili “Ona çok üzülmüştüm… O düştü, düştükten sonra öldürüldü. Morga getirildiğinde bütün göğsündeki adaleler çıkmıştı. Çok üzülmüştüm, çok yakışıklı bir çocuktu” demişti.
Türkler tarafından esir alınan bir Yunan albayının eşi ve çocuğunun bakım ve güvenliğini sağlama görevi de üstlenen İslamoğlu, genç kadın ile bebeğinin bir hafta süresince hastanenin özel odasında kilitli tutulduğunu ve anahtarın kendisine verildiğini anlatmıştı.
Çok korkan Yunan kadını teselli etmeye çalıştığını belirten Firdevs İslamoğlu, şöyle konuşmuştu:
“Ağlardı biçare… Yunan Albay esir düştü. Hastanede özel odada, eşi ile bebeğine epeyi baktım. Genç bir kadındı bebeği ile beraber. Bebeğini emziriyordu. Bir hafta kaldılar. Yemesini içmesini sağlıyorduk, istediklerini tedarik ediyorduk.
Çok iyi bir insandı… Korkuyordu, ‘Korkma, bana bir şey olmadan sana da olmaz’ dedim. Sonra anlaşma olunca bizimkiler bu tarafa geldi, komutan da aldı karısını…”
“BAF SANCAKTARINI SESSİZ SEDASIZ ALDIK, GETİRDİK”
Baf Sancaktarı’nın 1974’te helikopterle İngiliz üslerinden kaçırılmasına eşlik eden Firdevs İslamoğlu, Baf’tan Ağrotur Üslerine kaçırılan Sancaktarı “sessiz sedasız” alışını şöyle anlatmıştı:
“Hadiseler başladığında Baf Hastanesi yoğun çatışmaların içindeymiş. Doktor Halim Hocaoğlu ile eşi Cemaliye Hocaoğlu, Baf Sancaktarını arabaya sakladılar ve kimseye göstermeden İngiliz Ağrotur Üssü’ne götürdüler. Ağrotur’dan haber verildi. Helikopter kiraladılar. Başhekim Nejdet Ünel beni koydu, gittik Ağrotur’a. Baktım, Sancaktar havaalanında yatır. Aldık, koyduk helikoptere getirdik.”
Lefkoşa Genel Hastanesi’nde nişancıların menziline yakalanmadan yaralılardan kan alma görevini de başarı ile tamamlayan İslamoğlu, korku duymadığını söylemişti.
“Lefkoşa Genel Hastanesi’nde çalışırken, hastaneye yaralılar gelmişti. Kan almaya gönderdiler beni aşağı ama merdivenlerin orta yerinden inmeyim dediler. Çünkü Rum nişancılar vardı ve nişan almışlardı. Kenarlardan indim, orta yerden inseydim vurulabilirdim” diyen İslamoğlu, “Hiç korkmadınız mı?” sorusuna ise “Tehlikeliydi ama korkmazdım” yanıtını vermişti.
MAHMUT İSLAMOĞLU: “DOĞURTTUĞU RUM KIZI SORA SORA BİZİ BULDU”
Röportaj sırasında, Firdevs İslamoğlu’nun eşi, emekli öğretmen, araştırmacı, şair Mahmut İslamoğlu da Firdevs İslamoğlu ile ilgili aklında yer edinen bir hikayeyi paylaşmıştı:
“Firdevs İslamoğlu’nun doğurttuğu bir Rum kadının bugün öğretim görevlisi olan kızının, sora sora kendilerini bulduğunu anlatan Mahmut İslamoğlu, “Rum kızı bu eve geldi. Sarıldı, kucaklaştı ebesi Firdevs’le...” demişti.