Siyasi çözüm masalı devam ederken

<p class="MsoNoSpacing"><span>

Abone Ol

 

1968de  Beyrutta başlayan Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmeler, Rumların yarattığı çeşitli bahanelerle  çok kere kopmuş, yeniden başlamış ve  günümüze kadar gelmiştir. Bu kez görüşme masasında  2004 Annan  Planına evet  diyen  liderler olarak KKTC Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı ve GKRY Başkanı Nikos Anastasiadis var…Ancak, Türk tarafının ‘eveti ile Anastasiadisin ‘eveti arasında uçurumlar vardır. O bakımdan daha önce de örneklerini gördüğümüz gerçekler ortada iken  görüşmelerin olumlu bir sonuç getireceğini çok da düşünmeyelim. Anastasiadis ,  Makariostan miras olarak kalan “uzun vadeli mücadele” yaklaşımına  sahip  çıkan  ve   uzun vadede  Enosisi düşünen  bir Rum liderdir…

Günümüzde mevcut iyimser hava  geçmiş yıllarda KKTCnin 2. Cumhurbaşkanı sayın M.A. Talat ile GKRY Başkanı  Hristofyas ile yaşanan iyimser hava  günümüzde  de yaşanmaya başladı. Ancak  hatırlardadır, 2nci Cumhurbaşkanımız sayın Talat, Rumların istemiş olduğu verilemeyecek tavizleri vermediği için Talat da  Denktaşlaştı demişlerdi!...Sonucun ne olduğu ortadadır.Talat-Hristofyas  sol görüşlü olup kendileri açısından  birbirleriyle   uyumlu liderlerdi. Ancak  Rum Ulusal Konseyinin ve de Rum Ortodoks Kilisesinin Rum  liderleri üzerindeki baskılar söz konusu olunca  görüşmeler olumsuz olarak sonuçlanmıştı.  Talat-Hristofyas döneminde 2 yıl içerisinde bu görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamamışsa bundan sonra da alınması mümkün değildir.

Günümüzde de  özde  hiçbir konuda  uzlaşma ve anlaşma yoktur ve olmayacaktır….Daha seçildiği ilk günde Ulusal Konseyin %75nin  onaylamadığı hiçbir öneriyi kabul etmeyeceğim diyen  Anastasiadis,  sayın Cumhurbaşkanımız Akıncı ile  görüşmelere başlamadan  anavatanımız Türkiyenin  garantörlüğünün  kaldırılmasını gündeme getirmeye başlamıştı….

3ncü Cumhurbaşkanımız sayın Eroğlu görev süresi içerisinde hep “Hedefim  Kıbrıs Türk halkının kabul edebileceği bir anlaşma yapmaktır, bunun için çalışıyorum” diyordu. Ama buna ne Hristofyas ve ne de Anastasiadis,  fırsat vermişti…

IV. Cumhurbaşkanımız  sayın Mustafa Akıncı da  görüşmeler başlarken benzer şekilde “Kıbrıs Türk halkının hayır demeyeceği bir anlaşma için müzakere masasına oturacağım”  demiştir.

Hiç kimse heyecan duymasın , hiç kimse heveslenmesin!.. Rum tarafı olarak masaya kim gelirse gelsin, masaya gelirken kafasında yer eden Rum Ortodoks Kilisesinin hedefleriyle birlikte gelmektedir ve dolayısıyla Rumlar sıkıştığı zaman ve/veya sıkıştırıldığı zaman  , ortaya net bir şeyler çıkmaya başladığı zaman soluğu masadan kaçmakta bulur. Masadan kaçarken de hep Türk tarafını suçlayarak kalkarlar…

Anastasiadisin, III. Cumhurbaşkanımız sayın Eroğlu döneminde masadan kaçışları henüz unutulmuş değildir.  O günlerde görüşmelerde “Al-Ver” aşamasına gelinmişti. Ama Anastasiadis ne yaptı? Anavatanımız Türkiyenin NAVTEX ilanını bahane etti ve görüşmeler 4 Ekim 2014de durmuştu.Bilindiği üzere her dönemde  Al-Ver sürecine girildiği zaman  Kıbrıs Türk halkının Yönetimde ortaklığı söz konusu olacak, Kıbrıs Türk halkının egemenlik ve self-determinasyon hakları söz konusu olacaktır. İşte o günde görüşme masasında yer  alan Rum lider her kimse  Rum Ortodoks Kilisesine hesap vermek durumunda kalacaktır…Dolayısıyla öyle bir günde Rum lideri ulusal hain olmaktansa çareyi masadan kaçmakta buluyor…

Günümüzde siyasi çözüm masalı  öylesine  abartılmış durumdadır ki, yine 2004 Annan Planı  referandumu  öncesi günleri  yaşamaya başlamış  gibiyiz.  AB üyesi bir ülkenin vatandaşları olacağız… Gökten dolarlar yağacak düşüncesinde olanlar havada uçuyor… Hiç kimse KKTCnin olmayacağı  olası bir siyasi  çözümle gelecek zor günleri düşünmüyor bile…

Kıbrıs sorununun 2016 yılının  ilk  baharında siyasi bir  çözüme  varılacağına inananlar  yanılıyor. Rumlar  toplumlararası  görüşmelerle gelecek birleşmeyi değişmeyen  amaçları olan  Enosise giden yolda   bir aşama olarak görmektedirler.

 

Sonuç olarak;  KKTCnin olası bir  siyasi çözüm yerine,  statükonun  devamı  her zaman  için tercih edilmelidir… Rumlarla yan yana iyi ilişkiler içinde olabiliriz, ancak  Kıbrıs Türk ve Rum halklarının dost olmaları mümkün değildir…