İktidar açısından meclis tam bir rezalet. İktidar yok. Bakanı yok, vekili yok...
Başbakan hiçbir soruya cevap vermediği gibi, hiçbir soruna da çözüm üretmiyor...
Sorun "yönetememe" sorununun ötesinde bir "organizasyon" sorunu haline döndü. İktidar organizasyonu yok...
Zorla, her istediğini yapan bir kabine grubu, kabineyi orada tutan ama kendi arasında hiçbir işbirliği olmayan 29 kişilik vekil grubu...
Vatandaşa yazık...
(Hüseyin Ekmekçi)
Bir Öğretmenler Günü daha geçip giderken…
Kendisinden birine zarar gelmez diye her fırsatta hakaret edilen, aşağılanan öğretmen!
Siyasilerin çıkarları uğruna alelade bir “çalışan” haline düşürdüğü, yasaların kendine verdiği
“ öğrencisini değerlendirme hakkı” istenildiğinde elinden alınan, öğrenciyi “evrak” durumuna düşüren bu yapıda,
İçi boş hamasi sözlerle günü kutlanan Öğretmen.
Bir bakıyorsunuz bir kaç yıl önce senden yardım isteyen vatandaş, bugün öğretmene hakaret ediyor.
Hiç sıkılmadan!,
Neden?
Öğretmen eylem yaptı diye.
Diğer neden ise seninle “ işi bitti “ diye.
Tam gün eğitim sağlıklı yapılamıyorsa, insana gerekli yatırım yapılmıyor, çocuklarımız konteynerlerde Eğitim yapıyorsa;
Bu Öğretmenin yetersizliği veya
İş bilmezliği nedeniyle mi yaşanıyor?
Sorumlu Öğretmen mi?
Nedense akıllar sadece Öğretmenin çalışma saatlerine takıldı.
Oysa esas olan çalışırken ne ürettiğin, verimli çalışıp çalışmadığındır. Gerisi teferruattır.
(Eralp Şerifoğlu)
İspanya hiç görülmemiş sel baskını yaşadı ( 20 gün önce)
iki gündür hiç olmayan alışılmamış (Bert adında) fırtına Galler bölgesini allak bullak etti.
İklim koşulları değişti.
İngiltere
● 20 bin konut elektriksiz.
● Sel baskını
● Belli bölgelerde Hava trafiği durdu.
Bizde de alışılmamış hava koşulları olmakta ve yeniden olması da muhtemel...
İklim değişimi doğal olarak bizi de etkileyecek.
Hazırlık nasıl yapılır? Ne hazırlığı yapılır?
Hava koşulunu değiştirmek mümkün değil, doğuracağı hasarı nasıl en aza indirilir ve bozlan, kırılan giderilir hazırlığı yapmak gerekir.
(Batuhan Halim)
Ekonomi ve Sosyal Politikalar Araştırmalar Merkezi (ESPA) toplantısından önemli bir saptama olarak not ettim:
“Ölçemediğinizi yönetemezsiniz.”
Bir gerçek daha var tabii…
Yönetmek için iradeniz de olacak, kendi kararlarınızı alabileceksiniz; kapasiteniz ve bilginiz olacak aynı zamanda…
Şeffaflık isteniyor.
Hukuk isteniyor.
Liyakat isteniyor.
Tamam!
Böylesi baskı ya da etki gruplarının, düşünce kuruluşlarının yararına, önemine, gereğine inanıyorum.
Ama şunu da eksik buluyorum.
Kıbrıs sorununun çözümsüzlük koşullarına ve bugün yürütülen ayrılıkçı, anlaşılmaz, hayalci siyasetin yanlışlığına değinmeden ülkeyi konuşamayız.
Uluslararası toplumla buluşmayan, buluşturulmayan, bir “alt yönetim” olarak kontrol edilen bir yapıda nasıl olacak şeffaflık?
(Cenk Mutluyakalı)