Bulaşık makinesi sormaya gittik, o kaça, bu kaça.
Bunun şu kadar programı, onun şu gereksiz özelliği.
Zanneden da yemek bile bişirir guduzlar, yok bulaşık.
Bir tane pahalı söyledi, elinde kara kaplı gibi kalın bir liste tutan kız, ama dedi bunun wi-fi özelliği da var.
Dedim napar ekstradan, Facebook'a, Instagram'a girer?
Yakında arkadaş da ekler bunlar bizi.
Cahilliğimin cevabı da ilk yorumda.
(Cenk Özdağ)
Diploma dağıtan eski bakanlara sahip; rüşvet almaktan sorgulanan siyasetçilerle dolu; ne kendi kurultayında ne mecliste seçim yapamayan bir partinin yönettiği; yönettiği bölgenin boğazına kadar kara paraya gömüldüğü, çevrenin tarumar, geleceğin çalındığı, dejenarsyonun artık bir artı değer kabul edildiği; acayip; sonradan görme bir kültürün yaratılmasının baş mimarı; hiç büyümek istemeyen, anasının kuzusu olmayı bir meziyet sayan, milliyetçiliği vicdani değil cüzdanı yönden algılayan, özne olmamayı büyük bir yetenek sayan bir mantalitenin iktidarındaki bu ada yarısında hala daha ayakta durduğuna inanmak istediğimiz yargının çok önemli bir sınavı olacak Ali Kişmir davası. Bu dava rüşvet alan birine, haksız menfaat sağlayan birine, çevreyi mahveden birine değil, irademize yapılan müdahaleyi eleştiren birine açılmıştır. Bugün Ali yarın Veli. Bu yüzden de açık destek çok önemli.
(Mete Hatay)
MUSTAFA HACI ALİ'MİZ, ABİMİZ: Eskiyen ikinci el arabamı yenilemek üzere ofisine gittiğimde en sıcak tebessümü ile beni müşterisi olarak geri çevirirken babacan tavrıyla şu tavsiyede bulunmuştu yıllar önce: "Evin yok, önce ev sahibi ol, arabanı ondan sonra değiştir be oğlum..."
Birkaç yıl sonra "Mini Morris"i merhum Vehbi Zeki Serter'e sattığımda, Tolgay Ailesi'nin Kumsal'da, bugünün Mert Oteli'nin yanında, iki artı bir dairesi ve dairenin önünde de "Murat" marka yeni arabası vardı...
Diyeceğim o ki, tavsiyesine harfiyen uydum, dişimi sıktım ve ev sahibi oluncaya dek elimdeki o gittikçe eskiyen "Mini Morris" marka arabayla yetindim...
Kıbrıs Türk halkı onu şimdi şükran duygularıyla sonsuzluğa uğurluyor... 90 yıllık yaşamının her anını ülkesinin ve halkının esenliği uğruna harcayan, aidiyet duygusunun öneminin altını her vesileyle ve her icraatı ile çizen bir yorulmaz savaşçı... Güçlü bir emekçi idi ve üreten emeğe her zaman saygılı oldu, o tür emeği hep ödüllendirdi ve korudu... Çoğu kişinin üzerinde cömert ve güzele yönlendirici elinin izleri var... İmzasını taşıyan muhteşem eserler de bu şekilde üretilebildi... Rol model "Hacı Ali" adı, toplumsal markalarımızdan birine böyle dönüşebildi... Vatan savunmasında şanla anılan bir TMT komutanı olarak, iş hayatında ise yaratıcı, ilham verici, katma değer ve istihdam yaratıcısı olarak bilfiil hiç yorulmadan ve özveriyle çalışan gerçek bir Kıbrıs Türkü...
(Ahmet Tolgay)
MUTLULUK HER YERDE PEKİ YA NEŞE NEREDE?
İnsanlık tarihi nde böyle tuhaf zamanlar hep yaşanmış. Çok hızlı koşan insanlara, tüm Dünyada eş zamanlı “DUR” dediği için, COVİD 19’a “HOPPP VİRÜSÜ” adını takmıştım.
Gerçekten “HOPPP” dedi ve bizi öyle bir hoplattı ki; sonrasında hiç bir şey eskisi gibi olmadı…Eskisi gibi olamamak, bireysel değil, kitlesel bir döngüye dönüştü ve o döngünün içinde dönüp, duruyoruz.
Küçük şeylerle hala mutlu olabiliyoruz ama neşemizi kaybettik. Alışageldik keyif aldığımız rutinlerimiz değişti. Bizi BİZ yapan, yazısız kurallarımız değişti. Biz de değiştik. Kimimiz daha çok insan, kimimiz daha çok insanımsı olduk. İnsanımsılarda, utanma duygusu yok oldu. Utanmazlık duygusu, virüs kadar hızlı yayıldı. Bu da insanları daha da yordu.
Selam olsun yorgunlar.
İnsanlık tarihi ile başladım ya yine öyle devam edeyim. Bu garabet döngüler hep bitmiş, ardından neşeli günler gelmiş. Bunca yoran yaşanmışlıklardan sonra, neşeli günleri yakalama şansımız olmasını insan gibi insan olan hepimiz adına diliyorum.
Sevgi şifadır, siz yine de sevgiyle kalın, tüm sevgisizlere inat…
(Dilek Orhan)