Bir avuç adada, iki toplum, ortak bir güneş santrali daha kuramıyorsan, önce bunu düşün… Yeni senenin ilk üç ayında din işlerine 100 milyon, eğitime ve kültüre 6 milyon lira harcıyorsun; bunu değiştir önce… Öyle hacılıkla, hocalıkla, kahramanlıkla övünmek yerine… Derdi de gailesi de memleket olanları umursa… Her kaç kişi kaldıysa…

( Cenk Mutluyakalı)

İmamoğlu'nu gizli tanıkların mışmışlı ifadeleriyle hapsedenler; aleni, aşikar, suça bizzat müdahil olan kişilerin itiraflarında ismi geçen şahıslarla ilgili herhangi bir soruşturma vesaire halen yok! Dahası kuduz köpek gibi etrafa saldırmaya devam ederler!

(Alev Şensoy)

Bin yıldır söylerim; ne ona, ne öbürüne...

Kitaba, bilime, sanata, barışa, sevgiye, aşka, demokrasiye sıkı sıkıya sarılmalı insan...

Çocuklara aşılamalı...

Gerisi hikâye... Fasa fiso... Saçmalık ve komik...

Mesajınız Var Mesajınız Var

Yalan, dolan...

(Serkan Soyalan)

YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLERİMİZDEN: Kısa adı ‘Kaf’ olan Kıbrıs Ayakkabı Fabrikası, Kıbrıslı Türklerin

kurduğu ilk ayakkabı fabrikasıydı. Fabrikanın ismi 1972 yılında ‘Ayko’

olmuştur. Fotoğraf, 1972 yılında Lefkoşa’nın Marmara Bölgesi’ndeki Ayko

Ayakkabı Fabrikası’nda çekilmiştir.1993 yılında Kooperatif Merkez

Bankası’na devredilen Ayko, 2001-2002 yılarında, ne yazık ki

kapatılmıştır.

(Celal Harun)

GİDİYOR GİTMEK DE OLAN

HAYDİ UYAN!

Sosyolojik tahribatın, ideolojik karmaşanın ve kültürel deformasyonun zirve yaptığı bu günlerde yaşadıklarımızı yazmama gerek yok, hep birlikte suni gündemin içinde boğuluyoruz zaten... Yaşadıklarımız bir HOLLYWOOD Filmi değil! Reality Show ve BİRİ BİZİ GÖZETLİYOR, YA UYURKEN YA DA BİRBİRİMİZİ PARÇALARKEN GÖRÜYOR!

Ben klavye kahramanı olmak, ilgi satın almak peşinde değilim. Ailem, okullarım ve Devletim bana çok yatırım yaptı. Borçluyum ve sessiz, sakin doğduğum ve yaşadığım coğrafyalara borcumu ödemeye çalışıyorum. Gücüm ise şu anda sadece kalemime yetiyor.

Yazılı veya sözel çözüm odaklı olmayan, şikayet üzerine kurulu, hakaret ve uyarıyı ayrıştıramayan, olmayan veya olamayan her şeyde kimi ergenler gibi “ben yapmadım, o yaptı” diyen ve her gün değişen suni gündemin bize neyi öğretmeye çalıştığını öğrenmemek için direnen geniş bir kitle var malum.

Dillerde de bir slogan var, hepimizin gerçek olmasını dilediği “BİR OLMAK, BİZ OLMAK”. Bu sloganın altı doldurulmadığı sürece suya yazı yazmaktan ne farkı var? Halkın haklı serzenişleri ve hak arayışlarından, sineğin yağını çıkarırcasına nemalanmaya çalışan siyasi bir zümre ise BİR olma çabalarının önündeki aşılmaz bir duvar olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor.

Hayat normalken rekabet, iddialı olmak ve reklam hem gerekli hem de itici bir güçtür. Hayat anormalken, bunlar anlamını yitirir. Bu anormal dönemlerde, ben merkezcilikten arınmak, iddiasızlık ve herkesin deryada bir damla olduğunu fark edip, damlaların ortak eylemlerinin fayda sağlayacağını anlamak zamanıdır.

(Dilek Orhan)