Dünyadan soyutladıkları çocukların gözlerinin içerisine bakarak bayrak sallıyorlar… Yaptıkları en iyi iş de bu aslında: Bayrak sallamak. Yalanı, talanı, rüşveti, tahakkümü, hileyi o bayrağın altına gizliyorlar.

Çok merak ettim… Bakanlar Kurulu koltuklarına oturan çocuklardan biri… “Başbakan” Ünal Üstel’e sorsaydı eğer… “Büyükelçi’den izin aldınız mı?” diye… Ne söylerdi…

(Cenk Mutluyakalı)

Bayramlık ağzım.

İd, ego, super ego toplumun her bireyinde son dönemlerde ülke gerçekleriyle kontrol dışına çıktı.

Bakıyorum da toplumun bütünlüğünü sağlayan toplumsal uzlaşı, hoşgörü yerle bir değil yerin dibine gerdi.

Saygı gitti yerini hakaret, aşağılama ve ötekileştirmeye bıraktı.

Sevgi gitti yerini hasımhane, saldırgan ve nefret söylemlerine bıraktı.

Hoşgörü gitti, yerini başkalaştırma ötekileştirme ve dışlamaya bırakmış.

Ayni gemide giden yolcuların gemi batarken tek düşüncesi su yüzünde kalmak. Can simidini kapan, filikaya atlayan kendini şanslı sayar o an. Ancak Titanik örneği onlarda dalgalara, soğuğa, açlığa yenilirler bir müddet sonra.

Bu ülkeyi "ayni gemideyiz" diye tanımlayanlara gülmeye başladım. Tamam da ayni gemideysek bile batan geminin kurtulma cabası yok. Göremiyorum. Gemi kaptanı rotayı belirleyemiyor, seyir subayı rota dışında, baş makinist kaptanın komutuna uymuyor, çarkçıbaşı makinisti dinlemiyor tayfalar kendi derdinde yolcular çaresiz. Ama geminin su alması güverteye çıkıyor.

Yıldırım köyü ilkokul binaları SOS veriyor Yıldırım köyü ilkokul binaları SOS veriyor

Karaya yakın olsak karaya oturacağız da maalesef kara görünmüyor. Zaten pusulamız da kırılmış yönümüzü bulamıyoruz. Dua edelim de daha büyük dalgalar gelmesin. Gerçi bundan daha kötüsü Aralık 1963 olur. E biz onu da yaşadık biliriz.

(Hüseyin Cumaoğlu)

Birkaç kezdir dillendiriyoruz, dikkat çekiyoruz ancak nafile.

Sarayönü’deki Dikilitaş duyduğu gün, gayrı meşru hükümeti de ‘duymuş’ sayacağız.

Özellikle son iki yıldır ülkemize birilerini silahla vurmak için gelenler var. Son olarak yine silahlı saldırı yapmak üzere gelen zanlıya 8 gün tutukluluk verildi.

Bu ve benzeri her olayda sınır kapılarındaki tedbirleri artırın, bir ülkenin güvenliği içerde değil, kapılarda başlar diyoruz ama gayrı meşru hükümet her şeyde olduğu gibi bu konuda kulaklarını kapatmış vaziyette.

Halkın Partisi’nin geçmişte hükümette bulunduğu dönemdeTürkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile başlattığı ancak dönemin KKTC başbakanlığının bütçe ayırmaması nedeniyle hayata geçirilmeyen sicil paylaşım sisteminin kurulması önemlidir.

Benzer olaylarda bir devamlılık olduğu apaçık ortadayken, buradaki ilgisiz ilgililerin kamuoyunu da bir nebze rahatlatacak, ülke huzurunu tesis etmeye yönelik adım atmaması kabul edilebilir değildir.

(Aral Moral)

Türkiye’de yaşanan depremin görüntülerimiz izliyorum. İnsanların yüzlerindeki telaş gerçekten derinden kendini belli ediyor. Bunca yıllardır yaşananlar hiç kolay değil! Bu travmanın atlatılması kolay değil ! Yüreğimizde hissettik! geçmişler olsun , sağlıcakla kalınız dostlar.

(Ayşe Öztabay)

Lapta, Alsancak, Çamlıbel Belediyesi'nin sokaklara koyduğu hoparlörlerden yapılan duyurular artık kim öldü, kimin evinde mevlit var düzeyine indi.

Tabii ki ölenlere rahmet dileriz, yakınlara başsağlığı dileriz ama bu görevi zaten müezzinler, cami minarelerinden yapıyor. Bir de belediye hoparlöründen yapılmasına gerek yok.

Ünal Üstel'in toplantı duyurularından sonra bir de mevlit sahiplerinin mevlide davetlerinin belediye tarafından yapılmasını anlamlandıramadım doğrusu...

Biraz daha ciddiyet gerek diye düşünüyorum.

(Tayfun Çağra)