Herkes “dürüstlük lazım” diyor.
Her seferinde kafa sallasam da “olacak elbette” diyorum.
40 defa söylesek mi acaba?
Kırklarsak olurmuş ya.
Biz de kırklarız osun bitsin.
Dürüstlüğün izahı, özünde, sözünde doğru olmak.
Yani özde de, sözde de doğru olacağız.
Yalan olmayacak, riya olmayacak.
Rüzgara eğilmeyecek, güneşe dönmeyeceğiz.
Benim anladığım bu elbette.
Birde her sözü her hareketi kendince anlayanlar var.
Görece takılanlar var.
Ki, dürüstlük ve doğruluğu bu tipler için ağız dolusudur.
*****
Dün “yok artık buraya kadar”diyen birisi, bügün yeni başlangıçlar peşinde.
“I-ıhh, dün öyle demiştim ama vazgeçtim” diyenler var.
Dervişler gibi huuu çekip 360 derece dönüyorlar.
Reveranslarını, strateji sanıyorlar.
İlkesizliklerini, konjonktür zannediyorlar.
Bilmiyorlar ki, mayaları bozuk.
Farketmiyorlar ki, iklimleri fena.
Bunu yaparken utanmıyorlar, sıkılmıyorlar.
Ve hatta intikam duygusu ağırlıkı moda takılanlar var.
Boomerang kavramından habersizler.
Gerçeklik duygusundan yoksunlar.
Dört yanımızı sarmalamış.
Anomaliyi, nasıl normalize ederimde herkes.
Oysa kazanılan zaferler geçicidir.
Ve hatta hepsi birer “Pirus Zaferi”dir.
*****
Kızıyor muyum? Hayır.
Umursuyor muyum? Yine Hayır.
Ama bazan çileden çıkıyorum.
Layık olma hevesim kördüğüm.
Empati diyorum olmuyor.
An geliyor tek kelimem “yuh” oluyor.
Velhasılıkelam, sözünün eri olmak dedik ya.
Dedik ama sözünün eri olabildik mi?
Olamadıksa bunun suçlusu kim?
Suçluyu bulsak cezasını verebiliyor muyuz?
Akıp giden süreçte yaşam kalitemiz düşüyor.
Çocuklarımız yetişiyor bu iklimde.
İnsan kalitemiz düşüyor.
Çıta yerlerde artık.
Ki en acı kısım bu.
Biz gerçekten bu muyuz?
Bu değil isek neyiz peki?