Stanley Milgram, Eksik Olan Siyasal İrade ve Kararlılık, Anastasiades’in İhaneti ve Biz

Abone Ol

Siyasal Psikoloji üzerine çalışmalarıyla tanınan Milgram, itaat etmekle ilgilenmiştir ve en yalın haliyle neden itaat ederiz sorusunun cevabını aramıştır. Gerekli koşullar varsa hepimiz itaat ederiz demiştir. Bütünüyle bu iddiasını kanıtlayamamış olsa da %65 gibi bir oranın koşulların uygun olması halinde ilkelerinden, eğilimlerinden, inanışlarından bağımsız kendisine söyleneni yapabileceğini göstermiştir. Bir başka açıdan bakıldığında ise ilkelerin, eğilimlerin, inanışların %35 oranında belirleyici olduğunu yani insan davranışını etkilediğini görüyoruz. Kıbrıs Sorunun da kendi içinde koşulsal olduğunu düşündüğümden, Milgram ile başlamak istedim. Sn. Cumhurbaşkanımız seçim sürecinde ve sonrasında müteaddit kereler tekrarladığı üzere Kıbrıs Sorunu’nun çözümsüzlüğünü “Eksik olan siyasal irade ve kararlılıktı” şeklinde gerekçelendirerek, bundan sonrası için bu eksikliği gidereceğini söylemişti. Göreve geldiği andan itibaren her daim iyi niyet taşları ile bezenmiş bir yol yürüdü. Her daim anlayışlı olmanın ve empati kurmanın önemine dikkat çekerek büyük çabasıyla müzakere sürecini ayakta tutmaya çalıştı. Peki İngilizlerin deyişiyle “Cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşenmiştir” diyebiliriz miyiz? Sn. Cumhurbaşkanı siyasal irade ve kararlılık gösterirken, süreci sona götürecek koşulları göz ardı etmiş olabilir mi? Koşullardan bağımsız gelişecek bir çözüm olamaz mı? Öyle görünüyor ki herhangi bir davranışı sadece koşullar ile açıklamamız mümkün değil. O yüzden ben olabileceğine inanıyorum fakat bu dans tek kişi ile olmaz. Bu yüzden de Sn. Anastasiades’in tutumu da önemlidir ve elbette onun tutumunu şekillendiren çevresel baskılar. Kimyası uyuşan iki lideri konuşurken aslında iki liderin kimyalarını da biraz tartışmak gerekir. Bizim Cumhurbaşkanımız ben inanıyorum ki %35’lik kesime dahil edilebilir. Yani ilkeleri, inanışları ve eğilimleri ile karar alanlardan bahsediyorum. Oysa Sn. Anastasiades için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Hal böyle olunca Sn. Cumhurbaşkanı’nın koşulları göz ardı etmesi, bu süreci finale götüremememizin bir sebebi olabilir. Peki bu ihtimalin var olduğuna dair kanıtları nerede bulabiliriz? Doğalgaz meselesi buna iyi bir örnek teşkil edebilir. 2004 yılında AB üyeliği garanti edilen Rum tarafı çözüme “Evet” demedi, yıllar yıları kovaladı bu kez ekonomik kriz ile sarsılan Rum tarafına Doğalgaz, bir can simidi oldu. İşte bu noktada çözümün temel momentumu da değişti. Toprak ve egemenlik üzerinden inşa edilen sürecin temelini, bulanan doğal zenginliğin paylaşılarak adada yaşayan her iki toplumunda refahına hizmet etmesi aldı. Fakat biz Navtex’i geri çekerek iyi niyetimizi gösterirken, Rum tarafı bu iyi niyetimizi suistimal ederek Uluslararası enerji antlaşmalarına imza koymaya, müzakere masasından kalkarak enerji toplantılarına katılmaya devam etti. Biz ne yaptık? Biz bu sürede izlemekle yetindik. Doğalgaz konusunda Türk tarafı olmaksızın yürüyebilecek bir yolu olduğunu gören Rum tarafı ise eşyanın doğasına aykırı hareket etmedi. Öte yandan Güney de seçimler yaklaşırken Sn. Anastasiades seçimleri tercih etti. Masayı kendi elleri ile devirdi ve bir dönemin daha sonuna geldik. Halbuki Sn. Cumhurbaşkanımız bu konuda defalarca uyarılmıştı. Fakat ne yazık ki koşullar göz ardı edildi. Tek taraflı kararlılık etkili olamadığı gibi ortada duran cenazenin kimin tarafından kaldırılacağı da henüz belli değil. Rum lider peşi sıra açıklamalar yaparak BM parametlerini göz ardı etmeye, farklı bir eşitlik tanımı kurgulamaya yani masanın yeniden oluşmasını engellemeye dönük icraatlara son sürat devam ediyor. Bunu Enosis kararı ile başlatanlar başka cepheler açarak fiili durumu garanti altına alıyor. Yani Sn. Anastasiades hep adını duyduğumuz çözüm güçlerine ihanet ediyor. Kıbrıslı Türkler olarak bizler bu durumda ne yapmalıyız? Yapılacak olan bellidir. Evimize bakacağız. Demokrasisi ve kurumlarıyla güçlü bir Devlet yaratacağız. Kendi kendimizi iyi yöneteceğiz. Adil olacağız ve yıllara yayılan toplumsal var olma mücadelemizi hiç olmadığı kadar önemseyeceğiz. United by hope demişti Sn. Anastasiades fakat icraatta olana baktığımızda görünen odur ki “Divided by Enosis”.