SUCUOĞLU "FANATİZM"DE TATAR'I DA GEÇTİ... (YENİ BAŞBAKAN'IN "IRKÇILIK" KOKAN YASAKLAMALARI)
Kıbrıs’ın güneyinde bir litre benzin 22 TL. dolayında iken, kuzeyde 9 TL. olunca, doğal olarak Kıbrıslı Rumlar “ucuz benzin”e hücum etti.
Geçiş noktalarında son zamanlarda bizim tarafa doğru inanılmaz bir trafik vardı.
Lokantalar, açık pazar yerleri, marketler, eczaneler, mobilyacılar, Rum müşterilerle dolup taşıyor, çarşı neredeyse “altın çağını” yaşıyordu…
“Covit-19” nedeniyle ağır darbe yiyen “özel sektör” ilk başlardaki feryadını, Rum müşteriler sayesinde yumuşattı. Piyasanın bu ani canlanmasından nemalanan geniş esnaf kesimi “hükümet”i protesto eden günlük çıkışlarını unuttu. Artık sokağa çıkmıyorlar, ülkeyi idare edenlerden de “destek” talep etmiyorlar…
Tabii; Türk-Rum tarafları arasındaki “ticaret”in bu biçimde tersine dönmesi, en başta “Kıbrıs Cumhuriyeti”ndeki fanatik kesimleri rahatsız ediyor…
Bağnaz Rum milliyetçiler barikatlarda eylem yapıyor, Türk tarafına geçmek isteyen yüzlerce aracın önünü kesiyor… Rum gümrükçüler zaman zaman araçlarda “benzin ölçümü” yaparak ceza kesiyor. Rum medyası “Rumların paraları Türklere akıyor” diye manşetler atıyor…
Öte yandan Rum taksiciler, Türk tarafından “ucuz akaryakıt” almaları önlendiği için, grev yaparak barikatları kilitliyor, kendi yönetimlerine ateş püskürerek, sert eylemlere başvuruyor…
Tüm bunlar “ekonomik yarar” söz konusu olduğunda, insanların “milliyetçilik”lerini bir kenara koyarak, karşı toplumla iletişim kurmayı kabul edebildiğini gösteriyor…
Hatta politikacıların yıllardır başaramadığı yakınlaşma; sahada, günlük pratik içinde iki toplum insanı arasında oluşmaya başlıyor…
Ancak 50 yıldan beridir Kıbrıs’ta ilk kez Türk tarafının lehine “tersine” bir ekonomik çark oluşurken, Başbakan Sucuoğlu, Rum tarafının ve Anastasiades’in ekmeğine bal kaymak sürdü…
İki taraf arasındaki alışverişi engellemeye çalışanların işini kolaylaştırdı…
UBP’nin yeni Genel Başkanı Faiz Sucuoğlu, eğer Ankara’dan “icazet” almamış bir muhalif siyasetçi olsaydı, Anastasiades Yönetimi’ne “altın tepsi” içinde sunduğu bu “siyasi kıyak”la “vatan haini ve Rumcu” olarak damgalanacaktı…
Sucuoğlu; son günlerde benzin ithalatı ve dağıtımında yaşanan sıkıntıyı gidermek için inanılmaz bir “çözüm” buldu…
Benzin istasyonu sahiplerine “Rum plakalı araçlara benzin vermeyin” çağrısında bulundu. Böylece “vatandaşını koruduğunu” düşünüyor… Üstüne üstlük; geçiş noktasındaki görevlilerden Rum plakalı araçların benzin göstergelerini kontrol etmelerini de istemiş.
Sucuoğlu burada da duramadı… "Kuzeye yakıt deposu boş geçip, dolu dönenlere ceza verilmesi için talimat verdim" diyerek “şahin”liğin sınırlarını zorladı, bilmediğimiz bir “yüzünü” piyasaya sürdü…
Ersin Tatar da Maliye Bakanı iken “Rumlardan alışveriş yapmayın” diye çağrılar yapıyordu… O zamanlar Kıbrıslı Türkler, ucuz olduğu için Rum çarşısına hücum ediyordu. Şimdilerde ise durum tam tersi ve Sucuoğlu, Tatar’ın “bağnazlığını” kat kat aşmış durumda…
Neredeyse, 1950’lerin sonlarında TMT’nin dayattığı “Türk’ten Türk’e kampanyası”nı andıran bir ırkçı anlayışa geri dönmüş gibiyiz…
Hani; TC’den gönderilen Celal Hordan’ın köy köy gezerek Rumca sözcük kullananlara ceza kestiği, kadınların çarşaflarını üzerlerinden çekip aldığı günlere…
Gerekten; yeni UBP’nin vizyonu bu olacaksa, toplumların tabanında oluşacak yeni gerginliklere gebeyiz demektir.
Bu “uygulama”nın psikolojisinin Rum çarşısına yayılması çok acı sonuçlar doğuracaktır…
Günümüzde; Rum tarafında çalışan binlerce Türk genç insanımız vardır. Hastanelerden hizmet alan hastalar vardır… Rum Yönetimi’nden maaş alan emekliler vardır.
Bir gün “Türk işçi almıyoruz, bundan böyle Ermeni alacağız” ya da “Türkler Larnaka’dan uçamaz” ya da “Türk hastalara bir süre bakmayacağız” deseler, aynı gün Ersin Tatar’ın derhal bildiri yayımlayıp “şiddetli kınama”sını 25 kez BRT’de haber yaptırmanın ötesinde elinden hiçbir şeyin gelmediğini hepimiz biliyoruz…
Rum tarafı; para ile satın aldığı aşılardan bize parasız olarak vermeye başladığında, nüfus oranımıza dikkat etmiyor diye ortalığı birbirine katmamış mıydık?
“Önce tüm Rumlar aşılansın, sonra Türklere de bakarız” denilseydi bu hoşumuza gider miydi?
Siyasal yaşamında, bakanlık dönemlerinde pratik çözümlere önem veren, iş bitirici olarak tanınan Sucuoğlu’nun şimdi “fanatizm”den medet ummasının amacı nedir?
Başbakanlığa gelir gelmez “Tanınmamışlığın avantajlarını yaşamanın zamanıdır” demesi ilk büyük “pot”larından biri olmuştu…
Aklından geçen neydi acaba?
“Mc Donalds” lokantalarını dünyaya meydan okuyarak yeniden açtırmayı mı deneyecekti? Yoksa “Levi’s kot”larının üretimine yasadışı atölyelerde yeniden mi başlayacaktık?
Sucuoğlu; Başbakan olunca ağzını ilk açtığında bir “pot” daha kırmıştı…
“AB yasaları beni çok ilgilendirmez” demişti…
Herhalde AB’nin, Türk toplumuna yaptığı katkılardan haberdar değil, ya da yürütülen projeleri ve bağlı olduğumuz kuralları bilmiyor…
Gerçekten tüm bunlar masum birer “pot” mu? Sucuoğlu gerçekten “naif” mi? Yoksa, siyasal varlığını sürdürebilmesi için Ankara’da birilerinin barış karşıtı, düşmanlık politikalarına ve “dayatmalarına” boyun mu eğiyor?