Şükür Ya da Hah

Abone Ol

 

Ekim ayının bitimine son iki gün kala yeni bir haftanın başlangıcında içimden şükretmek geldi. Şükür müydü yoksa kayıtsız bir ‘hah’ mıydı fark edemedim. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz yıl bizim bakanlar kurulumuz alışıldık uyarlı davranışlarını sergileyerek ayrı bir irade, ayrı bir temsiliyet olduklarını yadsıyarak kış saati uygulamasına geçmemişlerdi. Bu Kıbrıs Türk toplumunun çeşitli kesimlerinde oldukça huzursuzluk ve gerginliğe neden olmuştu. Bunu takiben kazalar ve öğrenci ölümleriyle de bu gerginlik tırmandıkça tırmanmış ve iradesi eksik kurulumuz Nuh demiş ancak peygamber dememişti.Bunun üzerine bu yıl özellikle Milletvekili Tufan Erhürman’ın mecliste yasalara uyulması için gösterdiği haklı çıkışları oldu. Hükümetin yasalara uyarak kış saati uygulamasına gitmesini aksi takdirde yine mahkemeye gidileceğini ve bu kararın altında imzası bulunan tüm bakanların bundan sorumlu tutulacağını kitlesel eylemler ile halkın desteğini de arkasına alarak mecliste ciddi tartışmalarla ifade etmişti. Bunu niye anlatıyorum çünkü hakkımız olanı bile neredeyse çeşitli eylemler ile alıyoruz. Yani başka şeylere şükredeceğimize kendimize sorunlar yaratıp sonra suni sorunları çözümleyip şükür ediyor hale geliyoruz. Sonra da buna alıştırılıyoruz.

Balık baştan kokar atasözünü çok severim. Gerek özel gerekse devletin çeşitli kurum ve kuruluşlarında yasalara aykırı davranılır, şikayetler edilir de gereği bir türlü yapılamaz. Doğru dürüst işler, doğru dürüst insanlar geçiştirilir, görmezden gelinir. Haklar zorla alınır, haksızlıklar desteklenir. Ancak hiçbir dönem herhalde bu kadar tarihi olmayacaktır çünkü halk umutsuzluğa sürüklenmiştir. Ve umutsuzluk öldürücüdür. Bazı vekillerimizin ve hatta hükümetlerimizin yasalara aykırı davranması özellikle iç siyasetimizde ne yazık ki artık alışkanlık haline çoktan geldi bile. Hele hele ülkemiz için verecekleri kararlarda Türkiye ile simbiyotik bir ilişki içinde olmaları kabul edilebilir değildir.

Saatler örneği üzerinden devam edeceksem benim şunu bilmemem doğaldır. Bir zaman okumuşsam bile aklımda ancak belli bazı temel bilgiler kalmıştır. Mesela insanların içinde bulundukları atmosferik çevrede uyum içinde yaşamak durumunda kaldıklarını, biyolojik ritmimizin çevresel etkiler sonucunda bir yapı oluşturduğunu unutabilirim. Gün aydınlanması ile birlikte biyolojik faaliyetlerin düzenlenmeye başladığını, hormonlarımızın buna göre salgılanmaya başladığını unutma hakkım olabilir ancak, benim seçtiğim vekillerimin oluşturduğu bakanlar kurulunun bunu unutması kabul edilir değildir. Hele bu kurulun içinde doktor olanlar varsa. KKTC’ ndekış saati ile gün doğumu 05.58’ dir. Bu yaz saati uygulamasında 06.58 idi. Yaz saati uygulamasında İstanbul’da gün doğumu 06.33 iken Kars’ta 05.36’dır. Demek istediğim şu ki Türkiye kendi coğrafyasına uygun saati belirleyebilir çünkü coğrafyası da farklıdır. Bizim adanın hemen her yerinde gün doğumu birkaç dakika ile değişiklik göstermektedir. Yani bariz bir fark yoktur. Birbirine sıkıca bağlı bir ikilidir beden ve ruh. O zaman bizim bedenimiz uyanmadan ruhumuz nasıl uyanabilir ki. Anlayacağınız tuhaf bir mutluluk sardı içimi bu ilk iş gününde. Musmutluyum. HAH…

Her ne kadar da birbirimizi eleştirsek ve menfaatleri ağır basanlar toplumuna birçok zarar verse de Kıbrıs Türk halkı cahil bir halk değildir. Hatta gerektiğinde tartışıp sonrasında tokalaşma medeniyetine de sahiptir. Bunun yanında Kıbrıs Türk halkı direnmeyi ve gerektiğinde bütünleşebilmeyi de becerebilen bir halktır. Savrulması çoktur ama uyanıklığı vardır. Umutsuzluk, seçeneksizlik ve çaresizlik bu halkı derinden yaralamış ve bir kabuğa çekilme durumu oluşmuştur. Kıbrıs Türk halkı sanıldığından çok daha fazla demokrasi anlayışına da sahiptir. Hatırlarsanız ABD’ inde bazı temaslarda bulunarak adamıza dönüş saati 09.00 olan bir uçakla gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanımız ve eşi, rötara sebebiyet verdi gerekçesi ile halkın tepkisi ile karşılaşmış ve bir tartışmaya girilmemesi için uçağa binmemişlerdi. Uçak üç saat rötarlı kalkmıştı. Sonrasında yapılan açıklamada uçaktaki arıza nedeniyledenmesine rağmen kimse tatmin de olmamıştı.Uçaktakilerin gerilme sebebi ise pilotun ‘VIP’lerin uçağa binmesinden sonra kalkışın gerçekleşeceği’yönündeki açıklamasıidi. Şimdi bu halk demokrasiden anlamasaydı baş kaldırır mıydı? Kaç ülkede halk buna cesaret gösterebilir ki? Ve kaç ülkede bürokratlar halkla iç içe yaşar. Kıbrıs Türk toplumu işte bunu başarabilmiştir. Başarılamayan ya da başarılmasına izin verilmeyen şey sadece iradesini kullanma becerisini gösterebilecek kişileri kendine lider olarak seçememesidir.

Devam edecek