Süleyman Ergüçlü’nün kötü sürprizi

Abone Ol

            Ne yalan söyleyim haberi duyduğumda şoke oldum.  Bu zamansız gidişi sorguladım kendimce.  Neden, nasıl olur sorularının karmaşası içinde Süleyman Ergüçlü’yü bugün son yolculuğuna uğurladık.  Bu gidiş bizim için çok acı bir gidiş oldu.
            Süleyman Ergüçlü kardeşim, BRT Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı yanında, Kıbrıs Gazetesi’nin de kurucuları arasındaydı.  Ayrıca açık oturumlar, mülakatlar, Kıbrıs sorunun takibi ve hoş sohbetleri asla unutulamaz.
            Kendisi ile açık oturumlarda veya meslekle ilgili konularda pek çok kere beraber olduk.  Keşke onunla yaptığım veya konuk olduğum programların CD’sini alsaydım.
            Süleyman’ın bu anİ ölümü ile bütün hatıralarım gözlerimde canlandı.  Onu ilk gördüğüm günü hatırlarım.
            Ortaokulda bizim jimnastik hocamız olan babası Kara Yusuf, zaman zaman onu okula getirir ve o da bir taşın üzerine oturarak beden eğitimi alan öğrencileri izlerdi.  Açık kumral saçları ve bembeyaz teni ile zayıf bir çocuktu.  Anımsadığım kadarı ile yaşı, dört veya beşti.
            Bizim cenerasyondan bir çok insan Yusuf Hocayı hatırlayacaklardır.  Eski Akıl Hastanesi bizim okulumuzdu.  Yıllar sonra öğreniyoruz Yusuf Hocanın Kıbrıs mücadelesinde Kıbrıs Türklerinin ilk serdarı olduğunu.  Yusuf Hoca her zaman derslere beyaz pantolon ve gömlekle gelirdi.  Çok disiplinli ve çok da sevecen bir insandı, Allah rahmet eylesin.
            Yıllar sonra Süleyman kardeşimle karşılaştığımda öğrendim o yağız delikanlının o küçücük çocuk olduğunu.
            Daima Süleyman’a bazı şeyleri dile getirirdim.  “Baban hakkında bir kitap yaz” derdim.  O da “düşünüyorum” derdi.  Bilmiyorum o çalışmayı başlattı mı.
            Denktaş Bey’in kendisine gönderdiği el yazılarını kitaplaştırmıştı.  Orijinal el yazılarını sadece.  Bir gün bana o kitabını imzalayıp eve bırakmıştı.
            Esasında Süleyman çok soğukkanlı ve her zaman mantıklı bir insandı.  Konuşmalarına bayılırdım.  O konuşsun ben dinleyim derdim.  Kendisi ile olan açık oturumlarını da zevkle tamamlardık.
            Siyasilerin tercih ettiği birinci gazeteci daima oydu.  Yabancı dile vakıf olması onun asil duruşuna bir katkı sağlardı.
            Kısmi felç geçirdiğimde de beni evimde ziyaret etmiş ve uzun uzun sohbet etmiştik.  Hatta kahvelerimizi içerken bana büyük moral vermişti.
            “Merak etme, eskisi gibi olacaksın” demişti o gün.  Bense, inanmakla inanmamak arasında kalmıştım.  Hani çeken bilir derler ya... O duygularla onun moral konuşmalarını beynime kazımıştım ama ben hala eskisi gibi olamadım maalesef.
            Ulusal Birlik Partisi ilk kez muhalefet durumuna düştüğünde zamanın parti başkanı Dr. Deriş Eroğu partideki makamına dört kişi çağırmıştı, bundan sonra ne yapabiliriz ve muhalefet görevimizi hangi şekilde yürüteceğimizi belirlemek için.
O toplantıya şimdiki Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruoğlu, rahmetlik İsfendiyar Altuğ, rahmetlik Süleyman Ergüçlü ve bendeniz Osman Güvenir çağrılmıştır.
O toplantıda herkes söz almıştı.  Partinin bundan sonraki gidişatı nasıl şekillenecekti...
Yeni kurulmuş olan Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Türk Partisi ilk kez bir ortaklık kurmuşlar ve UBP dışlanmıştı, en büyük parti olmasına rağmen.  Herkes Cumhurbaşkanı Denktaş’a kızgındı.  Yıllarca kendisine hizmet eden bürokratların üçlü kararnamesini imzaladığı için.  O dönem hakikaten siyasetin yeni bir dönemi idi.  O toplantıda bir karar alınmıştı. 
Karar, “Osman Güvenir’in partiyi toparlaması, görevden alınan bütün bürokratları devreye sokması ve Birlik gazetesinin iyileştirilerek dişli muhalefet yapmasını temin etmesi”ydi.
Nitekim hemen hemen Süleyman kardeşimle yeni taktikler ve fikirler üretiyorduk.  Bense görevim icabı Dr. Derviş Eroğlu ile her gün fikir eksersizleri yaparak beyanatlar hazırlıyorduk.
Yani o günler, bizler için en zor günlerdi.
Süleyman Ergüçlü’nün o çalışmalardaki varlığı ve fikirleri hep işe yarardı.
Süleyman Ergüçlü’nün kızı Hazal Güçlü de bugün Türkiye starları arasında yerini almıştır.  Buluştuğumuzda kızı Hazal’ın başarılarından gururla söz ederdi.
Bu ülkeye bir başka Süleyman Ergüçlü gelecek mi?
Onun boşluğu kolay kolay doldurulamaz. Fikirleri ve soğukkanlılığı, mantıklı yorumları hep kafamızda ve benliğimizde var olacak.
Sevgili Süleyman yolun açık olsun.  Yattığın yer nurlarla dolsun.  Başta tüm yakınları olmak üzere bütün sevenlerinin ve basın camiasının başı sağ olsun.
69 yaşında hayata veda etmek bizim için kötü bir sürpriz değil mi ya Süleyman kardeş...