Su'yun acilen halkımızın hizmetine sunulması sağlanmalı

<p>Su bütün dünyada, özellikle bizim yaşadığımız kurak coğrafyadaki ülkeler ve insanlar için, en öncelikli ve temek gereksinimdir.</p> <p>Dünyamızın 3/4ü sularla kaplıdır. Ancak tatlı su oranı sadece % 2.5dir. Bunun da %70ine ulaşamıyoruz.</p>...

Abone Ol

Su bütün dünyada, özellikle bizim yaşadığımız kurak coğrafyadaki ülkeler ve insanlar için, en öncelikli ve temek gereksinimdir.

Dünyamızın 3/4ü sularla kaplıdır. Ancak tatlı su oranı sadece % 2.5dir. Bunun da %70ine ulaşamıyoruz.

2050de  9 milyar olması beklenen dünya nüfusunun yaklaşık 4 milyarının, su sıkıntısı içinde yaşayacağı tahmin ediliyor.

Ülkemize gelince, ada olması ve kurak coğrafyada yer alması nedeniyle, yeraltı sularının hidrojeolojik beslenmesi bakımından dezavantajlıdır.

Kasım ayının sona ermesine yaklaşık bir hafta kalmasına rağmen, yağışların henüz başlamaması, Anavatandan gelen suyun bizim için ne kadar yaşamsal olduğunu yeniden gözler önüne sermiştir.

Ülkemizde yağışların yetersizliği; yeraltı kaynaklarımız yeterince beslenememesine, akiferlerdeki su düzeyinin hızla düşmesine ve sonuçta deniz suyunun akiferlerimize karışmasına ve tuzlanmasına sebep oluyor.

Üstüne üstlük bizim de mevcut suları sorumsuzca kullanmamız, yeraltı su kaynaklarımızın kurutulmasına ve deniz suyunun akiferlere girerek tuzlanmasını hızlandırmıştır.

Oysa  yeraltı sularımız tuzlanmağa başladığı zaman, su çekimlerinin, beslenme düzeyinin üstüne çıkmaması için, tüm kuyulara sayaç koymamız ve kontrol altında tutmamız gerekirdi.

Sorumsuzca çekim ve sondajlar sonucu olarak debisi 160 lt/sn olan Değirmenlik baş pınarı ve debisi 60 lt/sn olan Lapta baş pınarları kurutulmuştur.

Kırsal alanlarda ve dağımızda yıllardan beri akan bir çok pınar kuruduğu için, yaban yaşam da büyük sıkıntı içindedir.

KKTCde 15  dolayındaakifer saptanmış ve bunların  en önemlisi Güzelyurt ve Beşparmak dağları ile Girne sahili şeridi akiferleridir.

Halen kullanma suyu gereksinimimiz, zorlanarak Güzelyurt ve diğer küçük akiferlerden karşılanıyor.

Fakat  kullanma ve  içme suyu olarak  yerleşim alanlarına verilen ve tarımda kullanılan suların tümüne yakını, kalite bakımından dünya kriterlerine uygun değildir.

Tümüne yakını tuzlanan su kaynaklarımızında  eski durumuna getirilmesi, imkansız kadar zordur.

Kıbrısın her iki bölgesinde de, su kıtlığına karşı, balonlarla, gemi ile su taşıma gibi yöntemlere başvurulmuş ancak sürdürülebilir olmadığı  kabul edilerek vazgeçilmiştir.

Denizden su arıtılmasının da, yüksek maliyet ve  doğal yapıda olumsuzluklara sebep olduğu için iyi bir seçenek olmadığı biliniyor.

Görüldüğü gibi mevcut koşullar ve gerçekler nedeniyle, büyük fedakarlık ve maddi harcamalarla, dünyada ilk defa uygulanan bir mühendislik tekniği ile, deniz altından askılı borularla ülkemize su getirilmesi, olağan üstü bir hizmettir. 

Bu nedenle, getirilen suyun değerini ve önemini takdir etmek ve en verimli bir şekilde değerlendirmeye odaklanmalıyız. 

Bu nedenle, Kıbrıs Türk halkı, anavatandan getirilen suyun, acilen şebekelere verilmesini beklemektedir.

Su kaynakları tükenen ve su kıtlığı içinde olan bir ülke olarak, acilen suyun değerlendirilmesi yerine, kısır tartışmalarla zaman harcamak ülkemize ve halkımıza yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür.