TAKİS HACİDİMİTRİU’DAN SERPİNTİLER VE İTİRAFLAR
Takis’in şu sözleri, tam da Rumların geçirdiği olumsuz evreleri ve egolarını anlatır:
“Ülkemizi sevmedik. Anayasaya bağlılık yemini ettik, aynı zamanda altını oyduk.”
Bu sözler yıllardan beri bizim dile getirdiğimiz hususlardır. Bir diğer deyişle, Takis Rum siyasilerinin izledikleri yanlış politikanın fotoğrafını çekip önlerine koyuyor.
Takis’ten bir başka önemli açıklama...
“Sömürge dönemi sona erdi. Kıbrıs’ın yönetimi de halkı birleşik şekilde Kıbrıs’ın tamamı bir anayasa ile Kıbrıslıların eline geçiyordu. Bize devlet, Kıbrıs’ın bağımsızlığına dayalı hukuk devleti olma fırsatı verildi. Bunu zafer gördük, bu da felaketlerin başlangıcı oldu.”
Bu açıklamalar, Rumların anayasanın da içine ettiklerinin tanımıdır.
İşte size Takis’ten bir başka gerçek ifade...
“Anayasa’nın 13 maddesiyle ilgili çok şey söyleniyor. Zürih anayasası avantajlar veriyor, iki devletli toplumlu devlet oluşturuyor, Kıbrıslı Türklere avantajlar veriyor. Biz de baştan başlamak ve self determinasyonuu, ENOSİS’i başarmak için yıkmak istedik. Kıbrıs liderliğinin hatası, olguları, yönetim ve sorumluluğun Kıbrıslı Rumlarda olduğu mantığıyla değerlendirmemesiydi. Yönetim Kıbrıslı Rumların elindeydi. Bakanlar Kurulu kararlarını basit çoğunlukla alıyordu ve çoğunluk Kıbrıslı Rumların elindeydi.”
Takis’in bu sözlerine bir tamamlama yapalım.
Takis “basit çoğunlukla alınan kararlar” meselesini iyi ki ifade etti.
21 Aralık 1963’ten bu yana tam altmış yıl geçti ve Taki’nin sözünü ettiği kabinede hakları olan üç bakanlıkta Türklerin bulunmadığını daha açık bir şekilde verelim. Rumlar kararlarını kendileri aldılar, kendileri uyguladılar. Bu nasıl bir Kıbrıs Cumhuriyeti? Nasıl bir ortaklık?
Takis bu durumu kitabında şöyle yansıtmış.
“Kitabım ve Kıbrıs Hükümeti üyelerinin şahsi anlatımlarından, 60-63 döneminde işbirliği yerine zıtlaşma ve çatışmayı ileri götürdüğümüz ortaya çıkıyor. O da toplumlararası çatışmalara, ardından savaşa, sonra izolasyona ve sonra da Kıbrıslı Türklere yönelik önlemler evrildi.”
Takis açıklamalarının sonunda şöyle diyor.
“Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasındaki uçurumun sürecini araştırırken gördüm ki yaşananlar kader değildi. Gökten sembille inmedi. Bizim tercihlerimiz ve bizim kararlarımızdı. Devlet olmak yerine, askeri yönetim olduk. İngilizlerle mücadele bitti ve ‘şimdi Türkleri yiyelim’e geçtik.”
Takis bu önemli açıklamalarında Makarios’a da çatıyor.
“EOKA ile ne yapacağı ikilemi ile karşı karşıya kalan Makarios’un da sorumluluğu var. Devleti desteklemek yerine EOKA’nın ve kendi adamlarını terch etti. 1964’te Papandreu’ya yazdığı mektupta da itiraf ettiği gibi devlete ve devletin sürekliliğine hiçbir zaman inanmadı.”
Takis Hacıdimitriu’nun bu açıklamaları şu soruyu akla getiriyor.
“Biz Rumlar, neden bu hale geldik? Neden bu Kıbrıs ortaklığı yürümedi?”
Makarios Londra ve Zürih anlaşmalarına imzasını koyarken şu sözleri söylemişti:
“Ben bu anlaşmaları ENOSİS’e bir sıçrama tahtası olsun diye imzaladım.”
Anayasanın değişimi de isteyen Makarios’tu. Hatta değişim girişimlerinde hem Türklerin garantörlük haklarını elinden almak, hem de Dr. Küçük’ün veto hakkını ortadan kaldırmak isteği vardı.
Bu açıklamalar bizi haklı çıkarıyor. Rumların ellerinde bulundurdukları yarım Kıbrıs’la Avrupa Birliği’ne alındılar hem de olamadıkları devlet profili ile dünyayı aldattılar. Daha ne diyelim ki... İşte bize bir solukluk havayı bile vermeyen Rumlar...