Adıyaman Üniversitesi Konferans Salonu’nda yer alan konferans, saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı, ardından Adıyaman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Turgut ve GAP Gazeteciler Birliği Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz birer konuşma yaptı.
“Adadaki Kıbrıs Türk varlığı için mücadeleyi sürdürüyoruz"
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar konferansta yaptığı konuşmada, Kıbrıs’ın bir milli dava olduğunu, onu anlatmak için geldiğini belirterek, adadaki milli birlik ve Kıbrıs Türk varlığının devamı için mücadelelerini sürdürdüklerini vurguladı.
Kıbrıs Türklerinin Osmanlı torunları olmaktan gurur duyan bir millet olduğunu ifade eden Tatar, 1571’de 80 bin şehit verilerek, fethedilen Kıbrıs’ın 350 yıla yakın bir süre Osmanlı egemenliğinde olduğunu hatırlatarak, o dönemde Kıbrıs’ta Rumların bir azınlık olduğunu söyledi.
350 yılın ardından Kıbrıs’ın İngiltere’ye kiralanmasının ardından, 1. Dünya Savaşı’ndaki şartlardan dolayı İngiltere’nin adayı tek taraflı ilhak etmesi ile İngiliz Sömürge Yönetimi’ne giren Kıbrıs’ta, birçok kişinin Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldığını kaydeden Tatar, bu sürede de Rumlar ve Yunanistan’dan adaya nüfus taşındığına işaret ederek, 1960’ta Rum nüfusunun 400 binlere çıkarak, Türklerin 4 katına eriştiğini belirtti.
- “Tüm bu yaşananlara rağmen Kıbrıs Türk halkının mücadele etmesi, ender görülen bir mukavemet ruhudur”
Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında yapılan anlaşmada, Kıbrıs’ta İngiltere yönetimine ilişkin bir değişiklik söz konusu olduğunda adanın tekrardan Osmanlı Devleti’ne verilmesinin yer aldığını, 1960’a kadar gelinen süreçte de bunun sürekli dile getirildiğini anlatan Tatar, o sürede Anadolu’da “Kıbrıs Türktür,Türk kalacaktır” sloganlarıyla mitingler yapıldığını anımsattı.
1960 yılında iki eşit toplumun yer aldığı Kuruluş Antlaşmaları ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulması dönemi hakkında bilgiler veren Tatar, bu süreçte Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama planlarını gerçekleştirmek için Kıbrıs Türklerine uyguladıkları zulümleri anlattı ve Kıbrıs Türk halkına adeta bir soykırım uygulandığını, buna rağmen halkın ender görülen bir mukavemet ruhuyla mücadele ettiğini belirtti.
Binbaşı İlhan’ın katledilen ailesi ve Cengiz Topel gibi şehitlerden de bahseden Cumhurbaşkanı Tatar, bu süreçte Kıbrıs Türk halkının hep Beşparmaklardan Toroslara baktığının altını çizdi.
“20 Temmuz sabahı mehmetçik ve mücahidin buluşması bir dönüm noktasıydı”
Garantör ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuki zeminde 20 Temmuz 1974’te müdahalesini gerçekleştirdiğine işaret eden Tatar, “20 Temmuz sabahı mehmetçik ve mücahidin buluşması bir dönüm noktasıydı” dedi ve o gün itibarıyla yeni bir dönemin başladığını söyledi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 1983 yılında kurulmasıyla şu anda savunulan siyasetin temellerinin atıldığını aktaran Tatar, iki taraf arasında yürütülen müzakere sürecinin bugüne kadar hep federal temelde olduğunu, federal çatının çoğunluğunun azınlığı yöneteceği ve zaman içerisinde yok edeceği bir çatı olduğunu vurguladı.
Annan Planı sonrası Rumların tek taraflı olarak, uluslararası ilkelere aykırı bir şekilde AB’ye alınmasıyla gelişen süreçte, bugün, Rumların ve Yunanistan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin AB ile kuracağı ilişkilerde veto etme hakkına sahip olduğunu söyleyen Tatar, bu durumun AB ilkeleriyle de çeliştiğinin altını çizdi.
- “Eşitlik temelinde bir anlaşmayı reddeden Rumlarla bizim bu yolu yürüme durumumuz yoktur, olmayacaktır”
“Kıbrıs’ta eşitlik temelinde Türklerle bir anlaşmayı reddeden Rumlarla bizim bu yolu yürüme durumumuz yoktur, olmayacaktır” diyen Tatar, bu tavırlara karşın geliştirilen yeni siyasette Türkiye’nin desteğinin önemine değindi.
KKTC’nin tanınmasına yönelik Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’na çağrısı ve Türk Devletleri Teşkilatı’na KKTC’nin gözlemci üye olarak alınması gelişmelerini de değerlendiren Tatar, bu adımların yeni siyasetin pekişmesi ve kökleşmesi açısından önemine vurgu yaptı.
Enerji kaynakları, Suriye’den Libya’ya kadar olan güvenlik meseleleri, emperyalist güçlerin devam eden varlığı, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşma ve orada oluşturulan koridor gibi gelişmelerle, Doğu Akdeniz’in çok önemli jeopolitik gelişmelere gebe bir bölge olduğunu anlatan Tatar, federal çerçevede Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılması ve askerinin çekilmesiyle, bölgedeki haklarından dışlanmasının mümkün olmayacağını kaydetti.
- “Egemen bir devlete sahip olmamız bizim için hayati öneme sahiptir”
Şu anki siyasetin doğru bir siyaset olduğuna inanç belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye’nin bu siyasete tam desteğinin ve ağırlığını koymasının kendilerine güven verdiğini söyledi.
“Artık Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa, bu ancak yan yana yaşayan iki devletin işbirliğiyle olabilecektir. Kuzey’de KKTC devletinin ebedi bir ülke olarak varlığı bizim için hayati öneme sahiptir” diyen Tatar, KKTC’nin devlet olarak kendini kanıtlamış olduğunu söyledi.
Türkiye’nin güvenliğinin Kıbrıs’tan geçtiğini dile getiren Tatar, Mustafa Kemal Atatürk’ün Kıbrıs’ın düşman eline geçmemesine ilişkin uyarılarında ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
- “Bizi katledenlerle bir ortaklık kurabilmenin hayal olduğu sonraki gelişmelerde de oraya çıktı”
“Gerçek şudur: Kıbrıs’ta iki devlet var, iki halk var. Siyasetimizin temeli de budur” ifadelerini kullanan Tatar, “1960’ta Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlayacaklar diye bizleri katledenlerle artık bir ortaklık kurabilmenin, bu ortaklıktan bir gelecek beklemenin bir hayal olduğunu sonraki gelişmelerde de ortaya çıktı” dedi.
Esasen Vakıflara ait olan Maraş’ın İngiltere Dönemi’nde peşkeş çekildiğini ve şimdi de bu alanda hukuki mücadele verildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, “İşte bütün bunlara direnebilmek, karşı durmak ve doğruyu söylemek yürek ister. Bu yürek son yıllarda bizde oldu” dedi ve destekleri için Türkiye Cumhuriyeti’ne teşekkürlerini yineledi.
Maraş açılımı, iki devletli politika, Erdoğan’ın tarihi BM konuşması, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olunması gibi adımların aşama aşama KKTC’nin daha da güçlendiğinin göstergesi olduğuna dikkat çeken Tatar, federal temelde bir anlaşmanın Kıbrıs Türk halkını belirsizliğe sürükleyeceğini ve “sonun başlangıcı” olacağını ifade etti.
Konferans, hediye takdimi yapılmasıyla sonra erdi.