Halen bir çok ülkede toprakların korunması ve ülke yararına kullanılmasını sağlamak amacı ile etkin yasalar vardır.
Akdeniz çevresindeki bazı ülkelerde ve Çinde tarih öncesinde toprağın korunması için çeşitli önlemler alınmaktaydı. Örneğin teraslama yaparak toprağın bitki örtüsü ile korunması, barajlar yapılması, orman yangınları ve orman açmaları ile mücadele için çeşitli müeyyidelerle toprağın korunmasına çalışılırdı.
Halen bir çok ülkede toprak kullanımını düzenleyen yasalar mevcuttur. ABD ilk toprak Koruma Yasasını 1935te çıkardı. Bu yasa ile çiftliklerde, otlaklarda ve ormanlarda toprağın korunmasına yönelik düzenlemeler vardır. Bu yasaya göre, tarımsal üretim yapılması yasak olan bölgeler, çayır-mera ve ağaçlandırılması gereken araziler, ekilip biçilecek topraklar, işletmelerde uygulanması gereken teknikler, bilimsel ve teknik esaslara göre devletin kontrolü altında düzenlenmektedir.
Halen batılı ülkelerin tümünde, toprağın kullanımı ve erozyona karşı korunması için etkin yasalar vardır. Ayrıca toprağın korunması ve doğru kullanılması yönünde faaliyet gösteren devlet kuruluşları mevcuttur. Devlet kuruluşları yanında çiftçilerin ve STÖnin oluşturduğu çeşitli kuruluşlar ve devlet –üretici konseyleri toprak koruma alanında hizmet vermektedir.
KKTCde toprak koruma konusundaki durumumuz iç açıcı değildir. Halen toprakların kullanılması ve korunması için hiçbir önlem alınmaması bir yana çeşitli olumsuz uygulamaların büyük bir duyarsızlıkla devam ettiği görülmektedir.
Örneğin, kullanılabilen tüm tarım arazilerin sadece %2,6sını oluşturan 1. Sınıf tarım arazilerin amaç dışı kullanılmasına göz yumuluyor. Dere yataklarına, su akış yollarına, orman ağaçları ile kaplı arazilere, su toplama havzalarına devlet arsa açma izni veriyor.
Yıllar önce Mesarya ovasında yağmur sularının kontrol altına alınarak değerlendirilmesi amacı ile yapılan toprak kanalları, tahrip edilmiştir.
Geçmişte yeraltı su kaynaklarının beslenmesi için yapılan göletlerin su toplama alanlarında tahıl üretmek düşüncesiyle, kapakları tahrip edilmiştir.
Kırsal alanlarda arsa açmak ve ev yapmak izni verilirken teknik gereklilikten çok, kişilerin gücendirilmemesi faktörü ön planda tutuluyor. Bunun sonucu olarak dere yataklarına, su toplama havzalarına, sel baskınlarına açık arazilere, mutlaka ağaçlık olması gereken aşırı meyilli arazilere konut yapma izni veriliyor.
Toprak erozyonunun en şiddetli görüldüğü bazı köylerde, sırf birkaç keçi çobanını kırmamak düşüncesiyle ağaçlandırma programına bile alınmıyor.
Toprak koruma ve kullanımında yapılmakta olan yanlış uygulamaların mutlaka durdurulması gerekir. Aksi halde her geçen gün ülkemiz insanlarının ödeyeceği faturanın bedeli daha da büyüyecektir. Son yıllarda büyük maddi zararlara sebep olan su baskınları doğal afetlerin başladığının işaretidir.
Acil önlemler alınmaması durumunda doğal afetlerin şiddeti ve sıklığı ile zararı daha da artacaktır.
2000li yıllarda hazırlanan ve popülizm nedeniyle çıkarılması siyasiler tarafından uygun görülmeyen Toprak Koruma Yasa tasarısı, STÖlerinin görüş ve katkıları ile gözden geçirilerek meclisten çıkarılmalıdır.
Aksi halde hem tarım arazileri kaybedilecek hem de doğal afetler daha sık görülecektir.