’’Ben şahsen en fazla Türkiyedeki liderlerin ve halkın bizi nasıl anladığına önem vermekteyim. Kıbrıs Türkünün 1974 öncesinde nasıl yaşadığını, Türklük için nasıl mücadele verdiğini, Atatürkün inkılaplarını nasıl benimsediğini, bahusus , İngiliz Sömürge İdaresine ve Eokaya karşı nasıl direndiğini iyi bilmelerini isterim. Kimse Kıbrıs Türkünün bu mücadeleyi 1974te veya 1963te başladığını sanmasın.
Bu günlere Anavatanın sayesinde geldiğimizi biliyoruz. Onlara şükran borçluyuz. Cumhuriyetimizi de ilan ettik ya, bu benim için en büyük mutluluktur!” 1983
Dr. Fazıl KÜÇÜK
İçinde yaşadığımız bölgede yaşanan çatışmalardan sonra ülke sınırlarının değiştiği veya değiştirilmeye çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Bir-inci Paylaşım Savaşı devam ederken sınırların İngilizlerle Fransızlar arasında yapılan görüşmeler sonrasında çizildiği biliniyor. Hatta Kahirede kumların üzerine bastonla çizilen haritalardan sonra bu günkü yapının oluştuğu da anlatılıyor. Bu anlaşma Skyes-Picot Anlaşması olarak anılıyor. Son çatışmalardan sonra sınırların eskiye dönmesi olanaksızdır.
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında dünya tek kutuplu noktaya taşındı. Rusya yaşadığı kısa süreli bocalamadan sonra Bağımsız Devletler Topluluğunu oluşturarak yeniden güç olma çabasına girdi. Ukraynada gücünü kanıtladıktan sonra şimdilerde Suriyede gücünü kanıtlamaya çalışıyor. Suriye konusunda Amerika karşı çıkıyor gibi görünse de göz kırptığını kaydetmek istiyoruz. Suriye saldırısı Afganistana yapılan yurt dışı saldırıdan sonra ilk saldırı oluyor.
Avrupada ırkçı partilerin prim yaptığı dönemden geçilirken İspanyada yapılan yerel seçimlerden sonra ayrılıkçı partiler başarılı çıktılar. Sağ ve sol eğilimli ayrılıkçı partiler çoğunluğu sağlamış olsalar bile oy toplamları %48 oldu. Görünen o ki Katalan ırkçılığı ülkedeki dengeleri zorlayacak ve orta vadede ayrılığı gerçekleştirecektir. Katalanlar zenginliklerini kendilerince haklı olarak ülkenin diğer bölgesindekilerle paylaşmak istemiyorlar.
Kıbrıs uyuşmazlığının çözümsüzlüğünün temelinde de güneyin zenginliğini kuzeyle paylaşmak istemediği olgusu yatıyor. Bu konunun bir dönem gündeme geldikten sonra şimdilerde konuşulmaması unutulduğu anlamına gelmemelidir. Karşı taraf “Ben zenginliğimi niye can düşmanlarımla paylaşayım” noktasından ayrılmamayı yeğliyorlar. İnsan doğasında olan bir yaklaşımı da doğal karşılamak gerekiyor.
Adadaki uyuşmazlığın en temel unsurlarından birisinin de güvenlik olduğu biliniyor. Görüşmelerdeki bütün konular çözülmüş olsa bile mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yannakis Kasulidisin Filelefteros gazetesinde yer alan açıklamasında, “Kıbrıslı Türkler gibi Rumlarında kendilerini güvende hissetmesi gerekir. Güvenlik, Kıbrıs sorununa istenen çözümün anahtarıdır” diyordu.
Adı geçen ülkenin Hükümet Sözcüsü Bay Nikos Hıristodulis, Alithia gazetesine yaptığı değerlendirmede, “Başkan Nikos Anastasiyadis, halkın beklentilerini karşıladığına inanmadığı bir çözüm planını halkın önüne koymayacak, bu nedenle böyle bir plan kabul edilmeyecek” diyerek duruşunu gösteriyordu.
Bu açıklamaları net bir duruş olarak kabul edilse bile yapılacak olan olası anlaşmanın halkın oyuna sunulacağı belirtiliyor. Şu sıralar güneyden kuzeye geçenlerin güven konusunda herhangi bir sıkıntı yaşamadıkları biliniyor. Buna karşın kuzeyden güneye geçenlerin saldırı ile karşılaşmasalar bile taciz en azından edildikleri biliniyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi eski Rum Yargıcı ve Rum Yüksek Mahkemesi eski Başkanı Bay Yorgos Pikis yaptığı açıklamada, Annanın belgesinin yeni bir benzerinin kotarılma çalışılmalarının yapıldığını söylüyordu. Böyle bir plan kotarılır mı yoksa tencerede mi bırakılır? Yakında tanık olacağız.
Daha önce açılması konusunda karar alınan Derinya ve Aplıç kapılarının durumu flu bir görüntü veriyor. Rumlar Derinya kapısının eski yoldan açılmasını istiyorlar. Yeni yoldan geçiş önerilerini ise kabul etmiyorlar. Adı geçen kapının Rumların kuzeye geçmek için yıllardır sürekli olay çıkardıkları bir yer olduğu biliniyor. Bayrak indirme olayının da bu kapıda yaşandığını kaydetmek istiyoruz. Bu kapıyı kullanmak istemelerindeki amacın geçmişi iyi bilinen bu kapıda ağır tahriklerde bulunma düşüncesi olduğunu belirtmek istiyoruz.
Kıbrıs görüşmelerini yolcularını alarak hareket etmeyen trenin sallanarak gidiyormuş gibi algılanmasını sağlamak için yapıldığının artık görülmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…