Kıbrıs Türk halkı, büyük Türk milletinin bir parçasıdır.. Aramızda, sayıları çok ama çok az da olsa bunu böyle düşünmeyenler olabilir. Ama onların bu duygu ve düşünceleri mevcut gerçekleri asla değiştirmez, değiştiremez..
Anavatanımız Türkiye’siz “Sadece Bir Günün” dahi KKTC’de nelere mal olabileceğini, nelerin yaşanabileceğini sağlıklı bir şekilde, çok ama çok iyi düşünmeli ve doğru yolda kenetlenmeliyiz..
Daha da geç olmadan ve daha büyük acılar yaşanmadan bir ve bütün olmalıyız. Bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’nin değerli milletvekillerinin, bakanlarının ve KKTC Cumhurbaşkanımızın , KKTC Meclisinde yaptıkları yeminlere sahip çıkılmalarını, bir KKTC vatandaşı olarak beklemek hepimizin en tabii hakkıdır..
Anavatanımız Türkiye’ye karşı herhangi bir göndermede bulunma ve söz söyleme lüksümüz yoktur ve bunu yapanlar da uyarılmalıdır..Anavatanımız Türkiye’den gelen maaşı alacaksın sonra da Türkiye Kıbrıs’ta işgalcidir, Türk askeri Kıbrıs’tan gitmelidir diyeceksin, yok öyle şey!..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte Kıbrıs’ta barış ve huzur geldi. Ancak bu barış ve huzuru Enosis’e giden yolda kendilerine engel olarak gören Rum-Yunan ikilisi, öncelikle 1959 Garanti Anlaşmalarının iptalini ve de Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığını sonlandırmanın hesabını yapıyor..
Yunan Lobisinin etkisi altında kalan küresel aktörlerin desteğiyle Rum liderliği , Kıbrıs Türk halkı arasındaki birliğin ve beraberliğin bozulması için anavatanımız Türkiye’ye karşı nifak tohumları atılmasını sağlamanın da yolunu bulmuş durumdadırlar!..
Rum-Yunan ikilisinin hedeflerine alet olan ve içimizdeki bazı çevreler tarafından da desteklenen mücadelesinde anavatanımız Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzaklaştırmak, Kıbrıs Türk halkını yalnızlaştırmak ve anavatanımız Türkiye ile olan göbek bağımızı kesmeye yöneliktir..
Rum-Yunan ikilisinin hedefleri bu iken barış ve çözüm sözcüklerini dillerinden düşürmeyen içimizdeki bazı kesimler esasında barışa hizmet etmezken, içimizdeki bazı çevreler Türkiye düşmanlığı güttüklerinin ve de Türkiye’yi işgalci gösterdiklerinin ve de toplumlararası çatışmaya hizmet ettiklerinin farkında bile değiller!..
Rumları takdir etmemek elde değildir!.. Esas hedefleri Enosis olsa da 15 Temmuz 1974’de Yunan Cuntası desteğinde Makarios’akarşı yapılan darbede iki bin Makarios taraftarı öldürülmüştür. Ama Rumlar, anavatanları olmadığı halde anavatan olarak kabul ettikleri Yunanistan’a sırt çevirmediler ve de “Ey Yunanistan, Elini Ayağını, Eteğini Üstümüzden Çek” demediler ve de Yunan Elçiliği önünde protesto eylemlerinde bulunmadılar ve de Yunanistan’la bütünleşmeyi ve Enosis’e giden yolda yürümeyi tercih ettiler. Günümüzde de AB çatısı altında Enosis’i gerçekleştirdiklerine inanan Rum-Yunan ikilisi dünya kamuoyuna tek ses vermeye devam etmektedirler… Ya bizimkiler!...
Sonuç olarak; Kıbrıs’a barışı ve huzuru getiren anavatanımız Türkiye, bazılarının dediği gibi barışa engel değil; tam aksine toplumlararası olası bir çatışmaya ve de Enosis’in gerçekleşmesinin de önünde en büyük engeldir. Bunun bilincinde olan Rum-Yunan ikilisi ve onlara destek veren küresel aktörler vasıtasıyla sayıları çok az da maalesef barış engellenemez, çözüm hemen şimdi diye yollara düşerek halkımızı ikiye bölmenin arayışları içindedirler.
Kıbrıs’ta siyasi çözüm; Türk tarafının yıllardan beri savunduğu bağımsız ve egemen iki eşit devlet temeline dayanmalıdır..
Unutmayalım ki Liderimiz Dr. Fazıl Küçük; 1942’de Kıbrıs Türk Halkı, hakkını elde etmek ve hürriyetine kavuşmak için engel bilmez, Kıbrıs Türk halkı “Hür ve Bağımsız Yaşayacaktır” diyordu.
3-6 Ekim 1995 tarihleri arasında Gazimağusa’da gerçekleşen III. Uluslararası Atatürk Sempozyumu’nu açış konuşmasında; “Devletsiz kalmak, her şeyiyle aciz kalmak demek, başkasına muhtaç olmak demektir. Devletsiz yaşayan millet yoktur. Kıbrıs Türkleri, Türk Milletinin ayrılmaz parçasıdır” sözleriyle adeta tarihi bir çağrıda bulunan Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş: “Birlik ve beraberlikten asla vazgeçmeyiniz” diyordu…
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir. Kıbrıs’ta bugün var olan barış ve huzuru Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığına borçluyuz. Türk askerinin Kıbrıs’taki, varlığı KKTC’nin teminatıdır ve teminatı olmaya devam edecektir. Aziz şehitlerimiz kanları ile sulanan bu topraklarda ilan edilen bağımsız ve egemen devletimiz KKTC, bu uğurda uzun yıllar mücadele veren Kıbrıs Türk halkının geleceğinin garantisidir...
KKTC toprakları; Türk askerinin ve Kıbrıs Türk Mücahidinin, Mücahit halkımızın can ve kan bedeli ödediği topraklardır. Kıbrıs Türk halkı olarak bunun bilinci içerisinde hareket etmeliyiz.. Bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni yaşatmak boynumuzun borcudur.
Bunun dışındaki tüm çözüm yolları, Kıbrıs Türk halkının Girit misali yok olmasına çıkar… KKTC Sen Çok Yaşa…