Türk askerini Kıbrıs’ta işgalci olarak gören zihniyeti bir kez daha şiddetle kınıyoruz (4)

Abone Ol

Kıbrıs Türk halkı,  büyük Türk milletinin bir parçasıdır..  Aramızda, sayıları   çok ama çok az da olsa bunu böyle  düşünmeyenler olabilir. Ama onların  bu duygu ve düşünceleri  mevcut gerçekleri  asla  değiştirmez, değiştiremez..

Anavatanımız Türkiye’siz  “Sadece Bir Günün”  dahi  KKTC’de  nelere mal olabileceğini, nelerin yaşanabileceğini  sağlıklı bir şekilde,  çok ama çok iyi düşünmeli ve   doğru yolda  kenetlenmeliyiz..

Daha da geç olmadan  ve daha büyük  acılar yaşanmadan  bir ve  bütün  olmalıyız.  Bağımsız ve egemen  devletimiz KKTC’nin  değerli milletvekillerinin, bakanlarının  ve KKTC Cumhurbaşkanımızın ,       KKTC Meclisinde yaptıkları yeminlere     sahip çıkılmalarını,   bir KKTC vatandaşı olarak beklemek hepimizin  en  tabii hakkıdır..

Anavatanımız Türkiye’ye karşı herhangi bir göndermede bulunma ve   söz söyleme  lüksümüz  yoktur ve bunu   yapanlar da  uyarılmalıdır..Anavatanımız Türkiye’den gelen maaşı alacaksın sonra da  Türkiye Kıbrıs’ta işgalcidir, Türk askeri Kıbrıs’tan  gitmelidir diyeceksin, yok öyle şey!..

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte Kıbrıs’ta barış ve huzur  geldi. Ancak bu barış ve huzuru Enosis’e giden yolda kendilerine engel olarak gören  Rum-Yunan ikilisi,  öncelikle  1959 Garanti Anlaşmalarının iptalini ve de  Türk askerinin Kıbrıs’taki  varlığını sonlandırmanın hesabını yapıyor..

Yunan Lobisinin  etkisi altında kalan  küresel  aktörlerin desteğiyle   Rum liderliği , Kıbrıs Türk halkı arasındaki birliğin ve beraberliğin  bozulması için  anavatanımız Türkiye’ye karşı  nifak tohumları atılmasını  sağlamanın da yolunu bulmuş  durumdadırlar!..

Rum-Yunan  ikilisinin hedeflerine  alet olan  ve  içimizdeki bazı çevreler tarafından da  desteklenen mücadelesinde   anavatanımız Türkiye’yi Kıbrıs’tan uzaklaştırmak, Kıbrıs Türk halkını yalnızlaştırmak  ve  anavatanımız Türkiye ile  olan göbek bağımızı  kesmeye yöneliktir..

Rum-Yunan  ikilisinin hedefleri bu iken   barış ve çözüm sözcüklerini dillerinden düşürmeyen içimizdeki bazı kesimler esasında barışa hizmet  etmezken, içimizdeki  bazı çevreler Türkiye  düşmanlığı   güttüklerinin   ve de  Türkiye’yi işgalci  gösterdiklerinin  ve de  toplumlararası   çatışmaya  hizmet ettiklerinin  farkında  bile  değiller!..

Rumları takdir etmemek elde değildir!..   Esas hedefleri Enosis olsa da  15 Temmuz 1974’de  Yunan Cuntası desteğinde  Makarios’akarşı yapılan  darbede iki bin Makarios taraftarı öldürülmüştür. Ama Rumlar, anavatanları olmadığı halde anavatan olarak kabul ettikleri Yunanistan’a sırt çevirmediler ve de  “Ey Yunanistan, Elini Ayağını, Eteğini Üstümüzden Çek” demediler ve  de  Yunan  Elçiliği önünde  protesto eylemlerinde   bulunmadılar ve de Yunanistan’la bütünleşmeyi  ve Enosis’e giden yolda yürümeyi tercih ettiler. Günümüzde de AB çatısı altında Enosis’i gerçekleştirdiklerine inanan Rum-Yunan ikilisi dünya kamuoyuna  tek ses vermeye devam etmektedirler… Ya bizimkiler!...

Sonuç olarak; Kıbrıs’a barışı ve huzuru getiren anavatanımız  Türkiye, bazılarının dediği gibi  barışa engel değil; tam aksine  toplumlararası olası bir çatışmaya  ve de Enosis’in gerçekleşmesinin de   önünde  en büyük engeldir. Bunun bilincinde olan Rum-Yunan ikilisi  ve onlara destek veren   küresel aktörler vasıtasıyla sayıları çok az da  maalesef barış engellenemez, çözüm hemen şimdi  diye  yollara düşerek  halkımızı ikiye bölmenin  arayışları içindedirler.

Kıbrıs’ta siyasi çözüm; Türk tarafının  yıllardan beri savunduğu  bağımsız ve  egemen  iki eşit devlet temeline dayanmalıdır..

Unutmayalım ki Liderimiz Dr. Fazıl Küçük;  1942’de Kıbrıs Türk Halkı, hakkını elde etmek ve  hürriyetine kavuşmak için  engel bilmez, Kıbrıs Türk halkı “Hür ve Bağımsız   Yaşayacaktır” diyordu.

3-6 Ekim 1995 tarihleri arasında  Gazimağusa’da gerçekleşen  III. Uluslararası Atatürk  Sempozyumu’nu açış konuşmasında; “Devletsiz kalmak, her şeyiyle aciz kalmak demek, başkasına muhtaç olmak demektir. Devletsiz yaşayan  millet yoktur. Kıbrıs  Türkleri, Türk Milletinin ayrılmaz parçasıdır” sözleriyle   adeta tarihi bir  çağrıda  bulunan Kurucu Cumhurbaşkanımız   Rauf R. Denktaş:  “Birlik ve  beraberlikten asla vazgeçmeyiniz” diyordu…

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir.  Kıbrıs’ta bugün var olan barış ve huzuru Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığına borçluyuz. Türk askerinin Kıbrıs’taki, varlığı KKTC’nin teminatıdır ve teminatı olmaya devam edecektir.  Aziz şehitlerimiz  kanları ile sulanan bu topraklarda ilan edilen  bağımsız ve egemen devletimiz KKTC, bu uğurda  uzun yıllar mücadele veren  Kıbrıs Türk halkının geleceğinin garantisidir...

KKTC toprakları; Türk askerinin ve  Kıbrıs Türk Mücahidinin,  Mücahit halkımızın  can ve kan bedeli ödediği topraklardır. Kıbrıs Türk halkı olarak bunun bilinci içerisinde hareket etmeliyiz.. Bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni yaşatmak  boynumuzun borcudur.

Bunun dışındaki tüm çözüm yolları,  Kıbrıs Türk halkının Girit misali yok olmasına çıkar…  KKTC Sen Çok Yaşa…