“Bugünkü nesil omuzlarına hiçbir millet gençliğinin alamadığı bir ağırlığı alıyor. Çünkü halin ve istikbalin bütün işleri sırtımızdadır. Korkmayacağız, çalışacağız ve bizden sonra gelecek nesillere temiz ve şerefli bir istikbal sağlayacağız”.1944
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs Rum Yönetimi nam-ı diğer mendil büyüklüğündeki ülke alanın boşluğundan yararlanarak tek yanlı olarak münhasır ekonomik bölge ilan ettiği ve 5. Parsel diye tanımlanan bölgede iki yabancı şirkete sondaj izni verdi. Amerikan Mobil Exxon ile Katar Petrol şirketinin bölgede yapacakları sondaj sonrasında elde edecekleri üretimin %60’nı Amerikan şirketi %40’ını ise Katar şirketi arasında üleşecekleri kayıt altına alınıyor. Alınmış olan karara Türkiye tepki gösterirken Amerika’dan destek açıklaması geliyor.
Türkiye el konulan 5. Parselin kullanım hakkının bir bölümünün kendi kıta sahanlığı içinde olduğunu belirtiyor. Böyle bir kararın yalnız Türkiye’nin değil aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin haklarının da gaspı olduğunun bilinmesi gerekiyor. Karşımızdaki Yönetimin ilan ettiği 5. Parselin kendi egemenlik alanında olduğunu söyleyip Türkiye’yi suçluyor. Diğer yandan Türkiye, Katar ile olan ilişkilerini düzgün götürmeye çalışırken Katar’ın karşımızdaki unsurla el ele kol kola olması anlaşılır olmanın ötesindedir.
Karşımızdakiler sürekli olarak suçlama ile zemin kazanmaya çalışırlarken çözümün yolunun diplomatik kanalların işletilmesinden geçtiğinin unutulmaması gerekiyor. Sonuç alınamadığı noktada yapılacak ciddi çalışmalar sonrasında tarafsız yargıya başvurulması kaçınılmaz olarak karşımızda duruyor.
Birleşik Amerika Devletleri bölgede yapılacak sondaj çalışmalarına arka çıkarken bölgedeki denge karşımızdaki unsurun lehine dönük bir eylem olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bölge ülkelerinin de Türkiye’ye bakışları ortalıklardadır.
BM Genel Yazmanı Bay Antonio Guterres’in, Kıbrıs müzakerelerinde çözüm için ortak bir zemin yoktur açıklaması ortalık yerde dururken ortak zemin arayışına çıkıyor olması karşı tarafın elini güçlendirecektir. Nitekim Genel Yazmanın atadığı arabulucu Bay Colin Stewart, işinin zor olduğunun bilincinde olduğunu söyledikten sonra, “BM Barış Gücünün mandasının önem taşıdığını biliyorum. Ada’da çözüm bulunması için paydaşlarla güçlü bağlar kurmayı ve onlardan bir şeyler öğreneceğimi umuyorum” diye konuşuyor.
Karşımızdakiler Yunanistan’la birlikte Kudüs’te İsrail Başbakanının başkanlığında bir araya geldiler. Bu toplantı ile ellerini Doğu Akdeniz’de güçlendirecek çalışmalara da ivme kazandırmak çabasında olduklarını açıkladılar. Muhteşem üçlüden birisi olan Bay Mitçotakis ayağının tozunu bile almaya fırsat bulamadan soluğunu Putin’in karşısında aldı. Görüşme sonrasında Putin, konuyu Kıbrıs uyuşmazlığına getirerek, “Rus tarafının BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarıyla belirlenen ve Kıbrıs’ta iki bölgeli iki toplumlu tek uluslararası hukuki statülü bir federasyon kurulmasını öngören uluslararası hukuki çevreler kapsamında herkesin kabul edeceği adil ve uygulanabilir, bir çözüm sonrasında desteğini bir kez daha teyit ettiğini kaydediyor”.
Doğu Akdeniz’deki uyuşmazlığın çözümü konusunda ise Putin, Mitçotakis’in karşılıklı diyalogdan yana olduğu söylemine katıldığını söylüyor. Sıklıkla yineliyoruz. Karşımızdakiler her olanak ve fırsatı değerlendirerek zemin kazanıyorlar. Onların yürüttükleri bu çabalar bizlerin hareket alanını daraltıyor. Geldiğimiz noktada bizlerin de birbirimizin ayağına basmanın ötesine geçerek çalışmalara başlamamız gerektiğinin altını çizmek istiyoruz. Oyunu kurallarına göre oynamaya başladığımız zaman tanınmamışlık diye bir sıkıntımızın olmayacağına içtenlikle inanıyoruz.
Farklı düşüncelerimizin bir zenginlik olduğuna inandığımıza göre olası tuzakların bozulması için hep birlikte çabalamamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…