UBP-DP darbesi: Üniversitelerimiz siyasetçiye emanet…

Abone Ol

Eğer, “normal” bir ülkede yaşıyor olsaydık; Cumhurbaşkanı Akıncı’nın geçtiğimiz günlerde Meclis’ten geçen üç “yasa”yı imzalamayarak geri göndermesi, adeta “deprem” yaratır, siyaset kurumunu “derinden” sarsardı…

Meclisimizin her zamanki gibi; teknik ve hukuki hatalarla dolu yasa yapma becerisini bir kenara bırakıyorum…

Buna alıştık…

Yasaların maddelerini doğru dürüst numaralandırmayı bile beceremiyorlar…

Buna da alıştık…

Ancak; bu kez Meclis’e “iade edilen” üç yasa, hükümet edenlerin “mahalle politikacısı” tavırları yüzünden “geleceğimiz” konusunda “ağır kaygılar” taşımamıza yol açacak “sinyaller” içeriyor…

Cumhurbaşkanı Akıncı bu “çoluk çocuk”ların “icraat”larını ciddiye aldı, zaman ayırdı, yaptıkları yasaları hukuki olarak da, teknik ve içerik olarak da incelettirdi ve onlara sayfalar dolusu gerekçeler yazdı…

UBP ve DP’nin Meclis’teki “aklı evvel”leri ne yaptı biliyor musunuz?

“İnadım inat” diyerek, Akıncı’nın “gerekçe”lerini okuyup tartışmadılar… İlgili komiteyi “alel acele” toplantıya çağırdılar ve yarım saatte daha önce genel kurulda onayladıkları yasaları “aynen” geçirdiler.

Komiteyi “Yangından mal kaçırır” gibi toplarken de, Meclis iç tüzüğünü çiğnediler, muhalefetle istişare yapmadılar, toplantı çağrısında “dürüst” davranmadılar…

CTP Milletvekili Erkut Şahali “Sayın Cumhurbaşkanı’nın gerekçelerini bir dinliyelim, değerlendirelim” diye yırtınsa da, adamlar bildiklerini okudular…

Özellikle Komite Başkanı Ahmet Kaşif’in ve Komite’de DP’yi temsil eden Dr. Mustafa Arabacıoğlu’nun bu konuda beklediğim “siyasi olgunluğu” sergilemediklerini de belirtmeliyim…

Onlar da bu çoluk çocuğun “siyasi popülizm” ile tadını çıkarmakta oldukları bu “azınlık” hegemonyasının büyüsüne kapıldılar…

Sonuçta; Pazartesi günü bu yasalar Genel Kurul’a tekrardan geldi ve Akıncı’nın “gerekçe”lerine ve “uyarı”larına rağmen, bu Meclis’ten “çatır çatır” geçti…

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın; iade ettiği YÖDAK Yasası’na ilişkin “kaygı”ları; her uygar insanı, bu ülkeyi seven her aydını derinden düşündürmelidir…

“15 üniversitemiz ve 92 bin öğrencimiz var” diye böbürlenirken, bu üniversitelerin kuruluşu, denetimi, yüksek öğretimin planlanması konularında tüm yetkileri “parti politikacısı”nın boğazına asan bir “yasa” ile bunu nasıl yapacağız?

UBP ile DP bu “azınlık” halleri ile YÖDAK’ı “siyasetin göbeğine gömmeyi” başardılar… Eski yasayı Cumhurbaşkanlığı yürütüyordu. Yenisinde bu yetki Bakanlar Kurulu’nda olacak. “Üç başlı” bir mekanizma kuruluyor. Bütçe konuları Maliye Bakanlığı, tüzükler ve üniversite açılması gibi ciddi konular da Eğitim Bakanlığı’nın uhdesinde olacak.

Yeni üniversite mi açacaksınız? Bir tek “kıstas” var: Siyasetçinin “onay”ını almak… Meclis’te 26 kişi “evet” desin yeter…

Kısacası; UBP ile DP büyük bir “operasyon” ile “üniversite ticareti”ni avucunun içine aldı…

“Bilim adası” ya da “eğitim adası” sloganları işin kamuflajı olarak kalacak…

Özel ve güzel sektörümüzün balıklama daldığı bu “yüksek öğretim” rantı; belli ki ağızları sulandırdı…

Bu yüzden bu aceleci “azınlık operasyonu” mevcut yapıyı yıkan bir sivil darbe gibiydi…

Kontrol siyasette, denetim siyasette, atamalar siyasette, yeni üniversite açma yetkisi siyasette…

“Mahalle siyaseti” turizmi nasıl yönettiyse, kooperatifi nasıl yönettiyse, hava yollarını nasıl yönettiyse, “bilim”i de öyle yönetmek için “gözü kara” biçimde ilerliyor…

İlginçtir; YÖDAK Başkanı’nı “yemek” için memleketin altını üstüne getiren hareketler örgütleyenler, üniversitelerin “özerkliği”nin ırzına geçildiği bu günlerde hayli suskun…

Başkan gitti, kavga bitti, sanılıyordu ki; o kavganın arkasından dökülenleri “toplayan” UBP ile DP oldu…

Mahallenin “azınlık” güçleri; koskoca üniversiteler sektöründe “söz sahibi” olacak…

Bir doktoru işe almadı diye rektörü çatır çatır “yiyen” siyasetçi ile; partili müteahhidine fazladan ödeme yapmayan rektörün ayaklarının altına “banana kabuğu” koyan siyasetçi, artık üniversiteleri birlikte “ortaklaşa” yönetecek…

Yani; DAÜ-SEN’in sonradan aklına geldiği gibi; “Bilim adası, üniversiteler çöplüğü” olacak…

İşte bu yüzden, Sayın Akıncı’nın bir “tarihsel uyarı” niteliği taşıyan “gerekçe”leri akademi dünyasını birazcık ayağa kaldırmalıydı…

Ancak onlar da sustular… Yeterince etkili olamadılar… Hatta geç kaldılar…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Meclis’e geri genderdiği diğer iki yasa ise “Harita Dairesi” ile ilgili… Yine bu mahalle siyasetçileri, bu dairenin müdürünü de “siyasi makam” yapmak istediler. Sınavla ve tecrübe ile, nitelikle atanması gereken bir teknik dairenin müdürlük makamını diğer 100 “üçlü kararname” makamına eklemek istediler.

Sayın Akıncı “Siyasi makam”ları daraltacağımıza daha da çoğaltıyoruz” gerekçesi ile bu iki yasayı da geri çevirdi. Ancak bunlar da yarım saatte “inadım inat” diyen mahalle politikacıları tarafından “aynen” Komite’den geçti ve genel kurulda da onay gördü…

Özün sözü şu: Bir “azınlık” hükümeti; geliyor, üniversite özerkliğinin canına ot tıkıyor, teknik bir daireyi politize bir siyasi makama dönüştürüyor, Cumhurbaşkanı’nın uyarılarını dikkate almıyor, “Herşey benim kontrolümde olacak” diye kestirip atıyor, ama ne yazıktır ki, toplumdan da elle tutulur bir “ses” yükselmiyor…

Ne oldu bize, Tanrı aşkına…