Güncel

Uçak faciasının üzerinden 35 yıl geçti

İngiliz-Türk ortaklı Talia Havayolları’na ait yolcu uçağı, 27 Şubat 1988’de Beşparmak dağına çarparak parçalanmış ve uçaktaki 6'sı mürettebat 15 kişi hayatını kaybetmişti

Abone Ol

İngiliz-Türk ortaklı Talia Havayollarına ait TC-AKD tescilli Boeing 727-2H9 tipi 13 yaşındaki yolcu uçağı, 27 Şubat 1988’de saat 10.15’te İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan KKTC Havalimanı’na iniş için yaklaşması sırasında bilinmeyen bir sebepten dolayı alçalıp Beşparmak dağına çarparak
Uçak kazasında kurtulan olmazken uçaktaki 6’sı mürettebat 15 kişi hayatını kaybetmişti. Tamamı ölen mürettebat arasında 7 Yugoslav, 2 İngiliz, 4 Türk hostes ve hava yolu şirketi ortaklarından Sümer Savaş ve eşi vardı.
Uçağın düşüş nedeni pilot hatası olarak bildirilmişti. İncelemelerde kazadan hemen önce pilot'a VOR yaklaşma izninin verildiği ancak pilot'un IFR yaklaşmadan çıkarak (3130 feet) olan Beşparmak Dağlarının yüksekliğinin altına, 2000 feet'e inerek dağa çarpma durumuna geldiği ve pilotun daha sonra hatasını fark ederek son bir çaba ile yükselmeye calıştığı ancak başarılı olamayarak  uçağın düştüğü kaydedilmişti.
Talia Hava Yolları bu kazanın ardından kapatılmıştı.
Kazadan sonra Bufavento Kalesi’nin araç park yerine, üzerinde uçak kazasında ölenlerin isimlerinin yazılı olduğu bir anıt dikilmişti.
O dönemde BOZKURT Gazetesi’nde muhabir olarak çalışan merhum Bilbay Eminoğlu olay gününü şöyle anlatmıştı:
“Bozkurt Gazetesi’nde çalışıyordum o zaman ve telefonumuz yarım saatte bir çalardı. Yine telefon çaldı ve Beşparmak’a uçak düştü haberi verildi. Bir motosikletim vardı. St. Hillarion’un üzerindeki yolu kullandım. Dağ yolundan sağa sola savrularak olay yerine vardım. Polisleri gördüm, polisler motosiklet ile daha ileri gidemeyeceğimi söyledi.
Uçak uçurumun içindeydi. Motosikletten yedek filmlerimi de  yanıma alarak, makiler arasında parçalana kadar, düşe kalka dumanı gördüğüm yöne doğru gittim. Elimde bir el feneri vardı ve ortalık zifiri karanlıktı hiçbir şey görünmüyordu. Sonra burnuma mazot kokusu geldi ve uçağın bir parçasını gördüm. Ne olur ne olmaz diye o uçak parçasının fotoğrafını çektim. Sonra polise uçak nerede, cesetler nerede diye sordum. Polis, “esas görüntü ve cesetler aşağıda” dedi. Olay yerine geldiğimde dehşet yaşadım. 2 tane 36’lık filmi çektim. Biraz yürüğünce ilk cesedi gördüm. O ceset, daha sonra öğrendiğime göre pilotmuş.
Cesetler sağa sola savrulmuştu 5-6 cesedin fotoğrafını çektim ama cesetlerin tanınacak durumu yoktu. İlk gördüğüm şey paramparça olan enkaz yığını... Çok soğuk bir geceydi, yanlış hatırlamıyorsam yağmurlu bir havaydı. Bir de polisler olay yerinden hiçbir şey almamızı istedi. Bavullarda sağa sola savrulmuştu çünkü yolcuların paraları ve  özel eşyaları bavullarda olabilirdi. Bir de tekrar patlama olabilir diye uçağın yanına yanaşmamız konusunda uyarılarda bulunuldu. Ortalık karmakarışıktı. İtfaiye de oradaydı. Müdahale edilecek bir olay yoktu ancak her ihtimale karşı itfaiye oradaydı. Ulaşılamayacak bir yerdeydi çünkü enkaz. Ve etrafta müthiş bir sessizlik vardı. Yalnızca rahatsız edici bir yanık ve benzin kokusu vardı. Polisler resim çekmem için bana ışık tutmuştu. Etraf zifiri karanlıktı ve hiçbir şey görülmüyordu. İlk cesedi çektiğimde bunun nasıl ceset olduğu anlaşılacak diye merak ediyordum. Cesetler de parçalanmıştı çoğu tanınamayacak durumdaydı. Pilotu da kıyafetlerinden çıkarabilmişlerdi. Bir de yolcuların eşyalarının da fotoğraflarını çekmiştim
 İlk kez böyle bir olayı gördüğüm için dehşet içindeydim. Halkın alışılagelmiş bir durumu değil, olağan üstü bir haberdi. Ertesi gün olay yerine gittim. Enkaz ordaydı... Cesetlerin henüz kimlikleri tespit edilmemişti”