Ülke fiziki planında arazi savurganlığı önlenmeli

<p class="MsoNoSpacing">

Abone Ol

 

Ülkemizde genellikle avlulu ve tek katlı evler tercih edilmekte ve yürürlükteki yasalar da bu iskan şeklini teşvik etmektedir.

Halen bir çok yerleşim yerlerinde irtifa sınırlaması bulunup, çok katlı binalar yapılmasına izin verilmiyor.

Bu uygulama, arazi kaynaklarının israfına,yerleşim yerlerinin aşırı derecede  genişlemesine, tarım arazilerin hızlı bir şekilde azalmasına ve Belediye hizmetlerinin zorlaşıp pahallaşmasına sebep oluyor.

 Kırsal alanlarda ise, su toplama havzaları üzerine, yaban hayatın barındığı alanlara,  harup ve zeytin plantasyonları alanlarına konut izi verilmektedir.

Oysa Ülkemizde yürürlükteki mevzuata göre,  arsa açılabilmesi ve ev yapılabilmesi çok uzun bürokratik işlemler ve çeşitli devlet kuruluşlarının görüşü alınarak Belediyeler tarafından verildiğine göre yapılaşmanın daha isabetli olması gerekirdi.

Hatalı yerleşim biçiminin sürdürülmesi durumunda, bir süre sonra ülkemizde tarım yapılabilecek  ve yaban yaşamın barınabileceği araziler evlerle dolacaktır.

Oysa arazi varlığımız sınırlı olduğuna göre yatay iskan yerine, dikey iskanın teşvik edilmesi daha isabetli olacaktır.

Ülkemizde bazı kişilerin  geleneksel yapılaşma sistemini korunmasını savunduğu ve çok katlı yapılaşmaya karşı olduğu biliniyor.

Fakat geçmişte başka ülkelerde de tek ve iki katlı evler yapılmasına karşın, halen daha ekonomik ve avantajlı olması nedeniyle çok katlı apartmanlar tercih ediliyor.

Ülkemizde de artık daha fazla arazi savurganlığı yapılmaması için, çok katlı inşaat yapılması engellenmemeli.

Halen yerleşim yerlerindeki arsa fiyatları, İstanbul gibi büyük yerleşim yerlerindeki fiyatların bile üzerine çıkmıştır.

Lefkoşanın Göçmenköy bölgesindeki arsa fiyatlarının 300.000 isterline kadar yükselmesi,yatay iskan şeklinin benimsenmesi sonucudur.

Ülkemizde bundan sonraki yapılaşma şeklini disiplin altına alınması amacı ile hazırlanmakta olan  Ülke Fiziki planında, kaynakların daha ekonomik ve akılcı kullanılmasına olanak sağlanmalıdır.

Özellikle yükseklik sınırlamaları yeniden gözden geçirilerek zamanın gerçek ve ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir.

Halen bazı yerleşim yerlerinde ise kat ve irtifa sınırlamasında, vatandaşları mağdur eden hatalı uygulamalar düzeltilmelidir.

Örneğin Mağusanın İsmet İnönü Bulvarında yolun batı cephesine çok katlı inşaata izin verilirken,doğu kenarındaki Arsalara 27 ayaktan daha yüksek bina yapılmasına izin verilmemesi, adil ve mantıklı değildir.

Çünkü,amaç, surların görüntüsünün kesilmemesi ise,yolun batı cephesindeki yüksek binalar da görüntüye engel olmaktadır.

Ayrıca surların hemen 30-40 metre uzaklığına bile iki katlı ev inşaatına izin verilmesi ve 200-300 metre uzaklığında bulunan arsalara 27 ayaktan daha yüksek inşaat yapılmasına izin verilmemesi de, bir bakıma çelişkili bir uygulamadır.

Eski eserlerin dikkate alınması normal olmakla beraber, ölçü kaçırılmamalı, mantığa uygun olmayan uygulamalar ile arsa kaynak savurganlığına sebep olunmamalı.

 

Sonuç halen hazırlanmakta olan Ülke Fiziki Planında, doğal yaşam, ekonomik gerekçeler ve arazi tasarrufu da dikkate alınmalı ve yatay yapılaşma yerine dikey yapılaşmaya gidilmesi sağlanmalı.