Çok değerli hocam, Teoman Ersöz hocayı okuttuğu öğrencileri ve çalıştığı değerli çalışma arkadaşları onun, sağlam bir donanımı ve bilgi birikimine sahip bir kişi olduğunu çok iyi bilirler. Bunu yanı sıra hoca bir o kadar  mütevazı ve hoş görülü bir karaktere sahiptir. Bu tarafını yeni çıkardığı ve büyük bir zevkle okuyacağınız “Ayak İzlerim” anı kitabında çok rahat bir biçimde görebilirsiniz.

E8D873Cf 33E7 4745 Aff6 B10A6C217C51

Kıbrıs Türk Yazarlar Birliği’nin 54. Kitabı olarak çıkan bu 200 sayfalık kitap son yıllarda okuyacağınız en güzel anı kitaplarından birisidir. Çok değerli eşi Solmaz hocamızın teşviki ve editörlüğü sayesinde bu bol fotoğraflı anı yüklü 86. Yıllık anılar kitabında çok güzel ve değerli bilgilere ulaşacaksınız. Bazen hüzünlenip bazen da düşüneceksiniz. Hocanın pozitif yanı ve hep geçmişi geride bırakıp, ileriye doğru bakması belki de küçücük şeylerden hemen bunalıma giren, genç kuşağa örnek olacak ve ders verecek birçok şeyi bu eserde okuyunca bulacaksınız. Ellerinize ve yüreğine sağlık hocam diyerek Teoman hocanın eseri için yazdığı şu tümcelere bir kulak verelim: “AYAK İZLERİM adını taşıyan bu kitabımda bir hususa, okuyucularımın dikkatini çekmek isterim. Öncelikle kitabımın başlığı hakkında bir açıklama yapmayı gerekli görüyorum. Niçin ayak İzlerim?

İnsan esrarengiz bir mukadderattan veya irademizi aşan tesadüflerle gözlerini dünyaya açar...Ve böylece kimin, kimlerin belirleyeceği bir takım yolları aşarak zamanı sınırlı bir ömrü  yaşar. Ve bana göre peşinde izler bırakarak İnançlarının ebedi dünyasına kavuşur.

Kuşku yok ki yaşam yolunda adımlarımızı atarken irademizin emrindeyiz...Ama geleceğin yolları çizilirken kimilerinin mukadderat ismini verdiği ,kimilerinin tesadüf dediği güçlerin bizlere yol gösterdiğine şahsen inanıyorum...Buna dilerseniz mistik deyin veya batıl itikat deyin veya hurafe deyin.Ama bu benim şahsi  inancım.Ve bu inancımla bugünlere kadar geldim.Veya ayak izlerim taşıdı beni buralara.Bu kitabımda ayak izlerimi takip ederken yaşamımda iz bırakan,renk katan anılarımın önemli kısmını anlatmaya çalıştım.Bu benim hayatım.Dilerim kitabım başkalarına da yol gösterici olsun....

Anılarımı kitabımda sunarken anılarımın kronolojik sıralanış metodolojisinden çok, yaşadığım dönemlerintarihi,sosyolojik,siyasal,eğitimsel,ekonomik,özetlekültürel değişim ve evrim sürecini kendi perspektifimden okuyucularıma aktarmayı esas aldım.

     İkinci dünya savaşı ile başlayan yaşamım sürecinde, gerek kendi toplumumda, gerekse dünyada, insan yaşamını etkileyen çok önemli olaylar olmuştur. Sosyolojik ve siyasal değişimler olmuş ve ben bu değişimlerin bir çoğuna dolaylı ve/veya dolaysız tanık olmuştum. Bu gelişim ve değişimlerle

ilgili kendime has gözlem ve yorumlamalara sahip oldum. Ve bunları saklı tutmak yerine yakın ve uzak çevremle paylaşma tercihime önem verdim...

     Geçmişte olup bitenler geçmişte kalsın, günümüze ve geleceğe bakalım, düşüncesinin geçerliliğini doğru bulmama karşın nerelerden nerelere geldiğimizin sorgulanmasının da gelecek için çok önemli olduğuna inanıyorum.Ve okuyucularımla bu görüş perspektifinde buluşmayı tercih ettim...

      Yazacaklarım belki tarihi doküman objektifliğini mutlak olarak yansıtmayacaktır. Ama hiç değilse mazimde cereyan etmiş bir takım yerel veya evrensel olay ve olgulara ait bilgi birikimlerimi paylaşmak suretiyle yazacaklarımın ortak kültürümüze katkı sağlayacağından eminim.

Anılarıma geçiş yapma aşamasına girerken anı yazılarının metodik bir zorluğuna değinmeden geçemeyeceğim. Anılarımı anlatmaya başlarken, genelde anı yazı türünün metodik bir zorluğunu belirtmeyi mesleki bir görev bilmekteyim.

     Malum insan doğal ve sosyal bir varlık olarak durağan değildir. Aksine bedenen ve ruhen değişken ve gelişkendir.

İnsan yaşamının tümü eğitim, öğretim koşulları ile çevre ve sosyal etkenlerle değişmektedir. Ve sonunda olgunlaşma çağlarında bir kişilik kazanıyor. Artık bu kişiliğinin perspektifinde olguları, olayları, geçmişleri, hatta geleceği değerlendirebiliyor. Halbuki geçmiş belki anımsanırken eksik veya fazla anımsanıyor. Ama mantıken biliriz ki geçmiş değişmiyor, geçmiştir ve ne  ise odur. Buna karşın insanlar değişiyor, olgular, olaylar değişiyor...Bu husus anı yazarlığının ciddi bir zorluğuna neden oluyor.

      Gerçekte insan, gerek kendinde cereyan eden değişikliği,gerekse çevresel değişiklikleri kolayca fark edemiyor.Hatta hep ayni kaldığını hissediyor...Mantığına rağmen.Halbuki doğada her şey mütemadiyen değişiyor. İnsan da doğal ve de sosyal bir varlık olarak değişim halindedir.Gerek bedensel gerek ruhsal,gerekse sosyal olarak.

İlk çağın büyük filozofu Herakleitos bu değişim kanuniyetini gözlemleyip  düşünmüştü.Ve söz konusu değişim kanuniyetini felsefe sisteminin odağı ve hatta temeli yapmıştı...Böylece

"PANTA REİ" (her şey değişir,geri dönmemek üzere akıp geçer"Kanuniyetini, oluşturduğu felsefesine temel yapmıştır...

Yaşamda her şey değişiyor.Değişmeyen tek şey değişmezliktir.İnsanın iki kez ayni nehire girmesi olası değildir.Çünkü ikinci kez ne su aynı nehrin suyudur,ne siz ayni insansınız.Ama bunu fark etmiyoruz...Mutlak olan sadece Tanrıdır.Ama insan kendini daima durağan ,aynı konumda sanıyor.Bu nedenle geçmişinin anılarını kopuk kopuk hatırlayabilmektedir.Hem bazan olayları abartarak veya eksilterek hatırlayabilmektedir.Böylece anılar öznelleşmektedir anılırken.  Anlatmak istediğim açıkça şudur.Anıları kaleme alırken nesnelleşmek(objektifliği korumak )oldukça  zordur.Ben bu yapıtımda nesnelliği mümkün olduğunca korumaya çok özen göstereceğim..

Bu konuda ne kadar başarılı olabileceğimi siz okurlarım takdir edebileceksiniz.

90F8658C 39D3 450D A95E 6A993124Ecdb

KİMİM BEN?

Bir de okurlarımın merak edebileceği kimliğim hakkında özetle bir kaç söz söylemek isterim.

Bu sorunun yanında iki önemli,perspektif çoğu kez farklı yanıtları ortaya çıkarır. Bir insanın dıştan nasıl tanındığı ve nasıl tanımlandığı. İkincisi de insanın kendi kendini nasıl tanıyıp, nasıl tanımladığı. Bu problem insan-ayna ilişkisi gibi kıyaslanmamalı.Y anlış bir yoruma sebep olabilir.

Bu noktada insanın sadece kendi hakkında söz sahibi olabileceğine  inanıyorum. Çünkü araçsız doğruluk en güvenilir olandır.

Pratik açıdan bir doğruya itibar etmeyi uygun bulmaktayım. Şöyle ki bir insanın en yakın kişisi yine kendisidir....

Ɓu nedenle çok kısa olarak kimim ben sorusuna cevap vermeyi pratikliği ve pragmatikliği nedeniyle tercih ettim.  En kısa ifade ile ,"Ben bir Kıbrıs Türküyüm" Benimsemiş olduğum bu söylemimi daha açık ve seçik olarak şöyle ifade edebilirim."Ben uzun yıllardan beri güzelim Kıbrıs yurdumdan sökülüp atılmak veya silinmek istenen halkımın emsalsiz direnişi ve yiğitçe mücadelesi sonucunda ayakta kalan bir ecdadın evladıyım.Bu ecdadın adı Kıbrıs Türk Halkıdır.Ve ben bu onurlu halkımın bir bireyiyim.......

      Kıbrıs Türküyüm demek bir ayrıcalığı çağrıştırmamalı. Örneğin ben Ankara’da doğup büyüseydim ve kendimi Ankaralı hissetseydim bu söylemimle de iftihar ederdim.Ama ben  Kıbrıs’ta doğdum ve kendimi hep öyle bildim.Bu da benim iftiharımdır. Lütfen bu görüşüm bir ayırımcılık olarak suiistimal edilmesin.

Cb8Eb0C8 C61D 4Eed 9F5C Eae9196C052E

ANI YOLCULUĞUMUN ÖZETİ

Kitabımın içeriğinde anı yolculuğum, Limasol'da doğumumla başlayacak ve Limasol'da geçen ilkokul ve ortaokul öğrenimimden sonra Namık Kemal lisesinde devam eden ve Ankara'da geçen üniversite yıllarımdan sonra öğretmenlikle yeniden Namık Kemal Lisesinde başlayan ,sekiz yıllık görev sürecinden sonra Lefkoşa'ya naklim ve bu süreçte ifa ettiğim görevlerim kapsamında yer alacak tanıklığını ettiğim çeşitli Kıbrıs gerçekleri.

İnsanoğlu gözlerini açarken dünyaya kaderin çizdiği bir yola revan olmaya başlar.Her yol gibi yaşam yolunun da bir başlangıcı olur. Ama fani insan yolun  nerde sonlanacağını asla bilemez.Sadece denir ki her zaman yaşadığı süreçte her fani geçtiği her yolda silinmez izler bırakır.Ben buna ayak izleri demişim.Ve bu izlerimi takip ederek birlikte yaşadığım herkesi ilgilendiren ayak izlerimi bu yapıtımda kaleme almaya çalıştım.

Elimden geldiğince yakın ve uzak çevremden birçok simayı kitabımın içeriğinde belirtmeye çalıştım. Ama bir çok sevdiğime  haliyle  kitabımda teknik nedenlerle yer veremedim.Onları unuttuğumdan değil zorunluluktan diyebilirim.

Neden kitabımın ismi AYAK İZLERİM?

Denir  ki her zaman kendi  tarihini sadece kendisi yazan tek canlı varlıktır insan....

Sosyal karakteri ile  geçmiş izlerini araştırmakla da yetinmez insan.

Geçmişinden gelen kültürle kendini geleceğine taşımak için sorumluluk duyar.

“Ruh öküzüm Şerifali" cumartesi yeniden sahneleniyor
“Ruh öküzüm Şerifali" cumartesi yeniden sahneleniyor
İçeriği Görüntüle

Bu görüş doğrultusunda kitabımı kaleme alırken.Her zaman geleceğe olan sorumluluğumu yüreğimde hissettim. Ve bu duygularımla saptamış olduğum ayak izlerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmayı bir görev addettim...

Bir dileğim de AYAK İZLERIM Adlı kitabımın Kıbrıs Türk Literatüründe kaynak değerinde kullanılmasıdır.

Özellikle bir eğitimci olarak kitabım içeriğinde hiçbir eğitim,öğretim sorununa çözüm dikte etmemek için olabildiğince titizlik gösterdim.Sadece sorunlara ışık tutmakla yetindim.

Sadece kitabımın içerisinde yer alan bilgilerin kaynak amacıyla kullanılabilirliği amaçlarımın önde gelen bir gerekliliğidir.

Olası yanlışlık ve/veya hatalarımdan dolayı değerli okuyucularımdan peşinen özür diler anı,görüş ve değerlendirmelerimi içeren AYAK İZLERİM kitabımla sizleri baş başa bırakırım.”