Bazı kişiler çağdışı ideolojik saplantıları nedeniyle, bazı kişiler de bunlara inanarak ve Rum-Yunanistan_ emperyalist üçlüsü tarafından yoğun ve profesyonelce yürütülen anavatan aleyhindeki kampanyaların etkisi altında kalarak, anavatanla aramız açmaya çalışıyor.
Ancak, anavatanla aramızın açılması bize yapılabilecek kötülüklerin en büyüğüdür.
Anavatanın 1950li yıllardan başlayarak bize yaptığı yardımların değerini takdir etmemek, önemsizleştirmeye çalışmak; vefasızlık , art niyetli ve düşmanca bir tutumdur.
Dünyanın en güçlü ve zengin ülkesi olan İngiltere yönetimi altında olduğumuz 1878-1960 yılları arasında, ailelerin kız çocuklarını sırf daha iyi bir yaşama kavuşabileceği umudu ile Araplara satması, o zamanki yaşam koşullarımızın ne kadar kötü olduğunu kanıtlamaktadır.
İngiliz döneminde ada çapında sadece Lefkoşada 1 Türk lisesi vardı, yüksek öğrenim gören Türkler ise parmakla sayılabilecek kadar azdı.
Liderlerimizin girişimi ve anavatan yetkililerinin ilgi ve yardımı sayesinde 1950li yıllarda tüm kazalarda orta ve lise okulları açtı ve en değerli öğretmenlerini gönderdi.
Liselerden mezür olan herkese anavatanımız, burslu olarak istediği konuda yüksek öğrenim yapmam olanağı sağladı ve böylece yetişkin beyin gücüne sahip olmamızı sağladı.
1963te Rumların bizi devletten atmasından sonra da, sadece anavatan imdadımıza koştu. Yaşamımızı sürdürebilmemiz için bize yardım elini uzattı.
1974de ise adaya müdahale ederek bizi katledilmekten kurtardı ve kuzeyde bize ait özgür bir bölgede güven içinde yaşamamızı sağladı.
Halen anavatan sayesinde devlet memuru, müdür, müsteşar, Bakan , Başbakan cumhurbaşkanı olabiliyoruz. Geçmişte geçimini sağlayabilecek kadar gelir elde edemeyen bir çok kişi, anavatan sayesinde mal mülk , servet ve iş sahibi oldu .
Halkımızın ihtiyacı olan okul, Üniversite, yol, gölet, uçak alanı, devlet binaları, hastane, liman, elektrik enerji santrali, akaryakıt depolama tesisi, üniversitelerimiz, anavatanımız tarafından yapıldı. Devlet memurlarının ödenmesinde, çiftçilerin maddi ihtiyaçlarının karşılamasında bize fedakarca yardım ediyor. Dış dünyaya Anavatan üzerinden ve anavatanın ulaşım vasıtaları ile açılabilmekteyiz.
En son olarak da kuraklıktan yaşanamayacak duruma gelen ülkemize, büyük fedakarlık ve harcama ile su temin etti.
Dış düşman ve onların işbirlikçilerinin etkisi altında beyinleri yıkandığı için, bazı kişiler, bu gerçekleri hatırlatanlara şükrancı, diyerek suçlamağa kalkışmaktadır.
Fakat yapılan iyilik ve yardımın değerini takdir etmemek nankörlük ve ayıptır. Kadirşinaslık yani yapılan iyiliğin değerini bilerek hareket etmek ise onurlu bir davranıştır.
Vefa dinen, aklen ve vicdanen yerine getirilmesi gereken en büyük hakikatlerden biridir.
Son olarak su konusunu bahane ederek dayanaksızca ve haksızca gerekçelerle anavatanla aramızı açmak çabasında olanlarla polemiğe girmek yerine, ibret almaları ve hatalarını düzeltmelerine yardımcı olabileceği düşüncesi ile Kurandaki bir ayeti hatırlatmayı yararlı görürüm.
‘29.67 Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken(öldürülürken ya da esir alınırken) bizim güven içinde kutsi bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hala batıla inanıp Allahın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
Halen içinde bulunduğumuz coğrafyada dünyanın gözü önünde, sivillerin katledilmesine karşın, biz Allahın lütfu ile 1974de anavatanın ülkemize gelmesi sayesinde güven ve barış içinde yaşamaktayız.
Tek beklentisi güven ve refah içinde yaşamamızı sağlamak olan Anavatanı haksızca kötülemek, yaptığı iyilik ve yardımları önemsizleştirmeğe çalışmak, ayıp ve vefasızlık olması bir yana, Kıbrıs Türk halkına karşı düşmanca bir tutumdur. Tarih böyle art niyetli ve hatalı tutum içinde olanları hak ettikleri hanesine kaydedecektir.
Çünkü anavatandan koparılmamız durumunda, ya halen Leymosundaki Türkler gibi horlanan bir azınlık olacağız, ya da adadan göç edeceğiz.