Kıbrıs Türk basınının efsane ismi, HALKIN SESİ’nin de emektarlarından 81

yaşındaki Kemal Akıncı, Ankara’da geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi

 

 

Yıllar önce Nezire Gürkan’a röportaj veren Akıncı, yıllarca hizmet verdiği devletine kırgın olduğunu anlatmıştı: “Konsolosluk ve Elçilikte çalıştığım yıllarda mücahitlik yapmama fırsat verilmedi. ‘Buradaki iş de mücahitlik’ dediler. Sonuçta mücahitlik yapmama fırsat vermediler ama söz vermelerine karşın bana belge de vermediler. Mağdur oldum”

 

 

Kıbrıs Türk basınının acı kaybı… Basınımıza uzun yıllar hizmet etmiş gazeteci-mütercim Kemal Akıncı geçirdiği kalp krizi sonucu 81 yaşında Ankara’da hayatını kaybetti.

Bir dönem Türk Ajansı Kıbrıs’ta (TAK) Rumca mütercim tercüman olarak da çalışan Kemal Akıncı, 1962-67 yılları arasında yayınlanan “Akın” gazetesinin imtiyaz sahipliğini ve genel yayın yönetmenliğini yapmıştı.
Ailesinin verdiği bilgiye göre Kemal Akıncı, dün Ankara’da geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.

Afrika gazetesi ailesinden Şener Levent, Osman Levent ve Mehmet Levent’in ağabeyleri olan, sürekli basın kartı sahibi Akıncı’nın cenazesi, perşembe günü Lefkoşa Kabristanlığı’nda toprağa verilecek.

11 TEMMUZ 2007’DE TAK’TA YAYIMLANAN RÖPORTAJ

TAK’a da yıllarca hizmet veren Kemal Akıncı ile Basın Günü nedeniyle Nezire Gürkan’ın yaptığı ve ajans bültenlerinde 11 Temmuz 2007’de yayımlanan röportajı vefatının ardından yeniden yayımlıyoruz.

Gazeteci-Mütercim Kemal Akıncı, daha 20’li yaşlarında Rumca mütercim olarak basında çalışmaya başladı. Hürsöz’den Halkın Sesi’ne, Kıbrıs gazetesinden TAK’a kadar birçok basın kuruluşunda “Rum basın özetleri” hazırladı. AKIN gazetesini çıkardı, ama en fazla da Konsolosluk-Elçilik’te hizmet verdi, çevirileri ve raporlarıyla Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’nin Rum tarafıyla ilgili “gözü-kulağı” oldu. Kemal Akıncı, farklı bir alanda basının duayenlerinden...

Toplam 42 yıllık hizmetin ardından 1995 yılında devleti “protesto” amacıyla emekliye ayrıldığını belirten Kemal Akıncı, “usandım, yoruldum” diyerek gazete bile okumadığını söylüyor... Radyo ve televizyonlardan takip ediyor gündemi... Yaklaşık 12 yıldan beri emeklilik hayatı sürdüren Kemal Akıncı’nın kırgınlık nedeni ise, “mücahitlik belgesi alamaması nedeniyle yaşadığı mağduriyet...”

BASIN GÜNÜ’NDE BİR DUAYEN

En son çalıştığı Türk Ajansı-Kıbrıs’tan (TAK) 1995 sonunda emekliye ayrılan Kemal Akıncı’yla Lefkoşa’daki evinde bir öğle vakti yaklaşık 2 saatlik bir röportaj yaptık. Çalıştığı işyerleri yanında evinde de prensipleri, ilkeleriyle bilinen Kemal Akıncı, kimi zaman keyiflenerek, kimi zaman gözleri buğulanarak anlattı hayatını, özellikle de zorlu basın deneyimini ve kırgınlıklarını... Zaman zaman eşi, emekli öğretmen Sabiha Hanım da katıldı sohbete ve eşinin çalışma hayatı boyunca çocuklarıyla birlikte yaşadığı mağduriyetleri dile getirdi.

GAZETECİ BİR AİLE...3 AYRI SOYADI…

Kemal Akıncı, 1934 Lefkoşa doğumlu. Lise düzeyinde kolej mezunu. Buna karşın Rumca ve İngilizceyi ana dili gibi kullanıyor. Nitekim hayatı boyunca ekmek kapısı olmuş bu iki dil. Ana dili Türkçeyi de çok iyi kullanıyor tabi ki...

Kemal Akıncı, hemen hemen tümü gazetecilikle uğraşan bir ailenin bireyi aslında. En küçük kardeşi, Afrika gazetesinin sahibi Gazeteci Şener Levent. Diğer iki kardeş Osman ve Mehmet Levent de aynı gazetede. Ailenin en büyüğü merhum Mustafa Tangül ise eski TMT’cilerden.
5 kardeş, 3 ayrı soyadı... “Neden” diye sorduğumuzda, “Özel bir nedeni yok. Ben, çıkardığım gazeteden esinlenerek aldım soyadımı. 3 küçük kardeşimin en büyüğüyle aramda 10 yaş fark var... Belki bundan” diyor...

İLK DENEYİM HÜRSÖZ... ARDINDAN HALKIN SESİ

Kemal Akıncı, liseyi bitirir bitirmez 1953 yılında dönemin 3 gazetesinden biri olan HÜRSÖZ’de işe başlar. “Çok yoksul bir aileydik, kalabalıktık da, ihtiyaçtan başladım. Burslu okumasaydık okula da gidemezdim yoksulluktan” diyor, ama basına giriş o giriş. Üstelik daha ilk işinde Rumca gazetelerden mütercimlik yapmaya başlar...

Rumcayı nerden öğrendi, lise muzunu bir insan bu kadar iyi Rumcayı nasıl bilebilir...

“Annem-babam Baf kökenli. Evde hem Türkçe, hem Rumca konuşulurdu. Ben Rumcayı evde öğrendim. Lisede de alfabeyi öğrendim... Lise zaten İngilizceydi. İngilizceyi de okulda öğrendim. Türkçe haftada bir saatti. Ama o zamanlar ‘Yüksek Türkçe’ sınavı vardı. Ona da girdim ve ‘pek iyi’ dereceyle geçtim...”

Ana dili dâhil 3 dile hâkimiyetinin hayatını yönlendirdiğini anlatırken, dil öğrenmenin yetenek işi olduğuna da vurgu yaptı Kemal Akıncı...
HÜRSÖZ’de kısa bir süre çalıştıktan sonra, çevirileri gören Dr. Fazıl Küçük’ün önerisiyle Halkın Sesi’nde işe başlar ve bu gazetede yıllarca çalışır.

KONSOLOSLUK DÖNEMİ... ELÇİLİĞİN KURULUŞUNA DA TANIKLIK ETTİ

Halkın Sesi’nde çalışırken, TC Lefkoşa Konsolosluğu’na bağlı Basın Merkezi kurulur ve burada çalışmak için teklif alır. Kabul eder ve hem Halkın Sesi’nde, hem Basın Merkezi’nde Rumca-İngilizce çeviri yapmaya başlar. Kesintilerle, kavgalarla, ayrılmalar ve tekrar dönmelerle yaklaşık 20 yıl devam eder Konsolosluk/Elçilikte... Ülke tarihiyle birlikte Elçiliğin Kıbrıs’taki tarihine de tanıklık eder. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla 1960’ta Konsolosluğun Elçiliğe dönüştüğü günlere de... Birçok büyükelçi ve basın müşaviriyle çalışır...

“Kavgalı, gürültülü, maceralı bir dönem oldu. Ama ben her zaman prensiplerimle çalıştım. Kendi kurallarımı kendim koydum ve taviz vermedim. Yaptığım iş de onlar için vazgeçilmez bir işti. Rum tarafındaki gelişmeleri takip ederdim. TC Dışişleri benim gönderdiğim özetler ve raporlarla politika belirlerdi... Her görüşme hakkında Ankara’ya 2 rapor giderdi. Görüşmenin içeriğiyle ilgili raporu Rauf Denktaş, bilgi raporunu ben yazardım...”

AKIN GAZETESİNİ DE ÇIKARDI

Elçilikte çalıştığı günlerde, basın özetleri dışında bir yazının tam metninin çevirisi istenince “Çıkmam lazım, çok yorgunum” der ve buna rağmen ısrar sürünce işi bırakıp ayrılır. Yıl 1961...

Belki kızgınlığın da etkisiyle matbaa satın alır ve AKIN isminde bir gazete çıkarır. Dönemin koşulları gereği milliyetçi bir gazete. Bugün hala gazetecilik yapan 3 küçük kardeşinin de ilk mürekkep kokusunu bu gazetede aldıklarına inanır Kemal Akıncı...

Önce günlük, ardından haftalık yayınlanır bu gazete... “Gazetecilik, matbaacılık zor, meşakkatli iş. Bugünkü imkânlar da yoktu, her şey emeğe dayalı” diyor o günün şartlarını anlatırken.

HAPSE DE GİRER... VE TEŞKİLAT ÖZÜR DİLER...

1963 yılında BBC’den alıntı bir haber yayınlar AKIN’da... Haberin özeti, “anlaşma sağlandı, iki taraf arasına İngiliz askeri girecek...” Toplumlararası çatışmaların başladığı, ama daha BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’a gelmediği günlerdi...

“`Bu haberde ne var’ diyeceksiniz ama bu haber üzerine tutuklandım. Gerekçe de ‘Türk köylüsü haberi okuyacak, yollara düşerek Lefkoşa’ya gelecek ve Rumların eline düşecek...’ Tam yılbaşı gecesi beni hücreye attılar. 24 saat hücrede kaldım. Soğukta, buz gibi. Hastalandım. Ailem, karım nerede olduğumu bilmiyor. Sonra ‘hata oldu’ dediler ve çıkardılar...”
Hapisten çıkmasının ertesi günlerinde Elçilik Basın Müşaviri Mehmet Ali Pamir arar ve Basın Merkezi’ne dönmesini ister. Tutuklama için özür diler. “Teşkilat da kardeşim Mustafa Tangül aracılığıyla özür diledi tutuklama için” diye anlatır Kemal Akıncı. Hatta AKIN gazetesinde birlikte çalıştığı merhum gazetecilerden Kutlu Adalı, “gazeteyi kapatıp Elçiliğe dönmen için tutukladılar seni” demiş...

1977’YE KADAR KESİNTİSİZ... YILLIK İZİN, BAYRAM BİLMEDEN…

Tutuklamanın ardından AKIN bir süre daha yayınlanır, sonra kapanır ve Kemal Akıncı 1964’ün ilk günlerinde tekrar Elçilik Basın Merkezi’nde işe başlar. Bundan sonra 1977’ye kadar da kesintisiz çalışır.

“Rumca ve Rumcaya ek olarak İngilizce çeviri ve raporları başka yapacak biri yoktu. Tek başıma yıllarca çalıştım. Yıllık izin nedir, bayram tatili nedir bilmeden yıl 365 gün. O yıllarda çocuklarımla bayram geçirdiğimi hatırlamam... Sonra ben emekliye çıkınca da onlar büyümüştü zaten...”

ASKERDE, KIBRIS HABER AJANSI’NDA, KIBRIS GAZETESİNDE...

Elçilikten 1977’de emekliye ayrılır, bu sefer askerden iş teklifi gelir. Yaklaşık 4 yıl da Sivil İşler Merkezi’nde çalışır.

Genel maaş artışlarından yararlandırılmaması üzerine, buradaki işinden de ayrılır ve Mehmet Ali Akpınar’ın kurduğu Kıbrıs Haber Ajansı’nda çalışır. Ardından Kıbrıs gazetesinin kuruluşunda görev alır. Gazetede çok yüksek bir maaşla işe başlar ve gittiği her yerde mütercim-tercümanlığa devam eder.

VE TAK... SON NOKTA...

Bu arada TAK’ın Rumca basın özetlerini hazırlayan, aynı zamanda ajansın müdürü Kemal Aşık, 1989 yılında aniden vefat edince, burada çalışmak için teklif alır. Kabul eder ve bir süre hem Kıbrıs gazetesi, hem TAK’ta çalışır. Ardından gazete yönetimi  ”ya orası, ya burası” deyince TAK’ı tercih eder ve 1995 sonunda ajanstan emekliye ayrılır... İkinci emeklilik...

“MÜCAHİTSİN” DEDİLER, SAYMADILAR...HAKSIZLIĞA UĞRADIM...

Bu kadar hizmetin ardından 1995 yılında “devleti protesto” amacıyla emekliye ayrıldığını, kırgın ve kızgın olduğunu da ekliyor Kemal Akıncı...
“Konsolosluk ve Elçilikte çalıştığım yıllarda mücahitlik yapmama fırsat verilmedi. ‘Buradaki iş de mücahitlik’ dediler. 1974 yılında İtalya’da tatildeydim. Dönüşte beni askeri gemiyle getirdiler. Oradan askeri bölüğe gittim ama Elçilik ‘ihtiyacımız var’ diye arattı... Sonuçta mücahitlik yapmama fırsat vermediler ama söz vermelerine karşın bana belge de vermediler. Mağdur oldum. Dönemin Cumhurbaşkanı Denktaş, bazı büyükelçiler, asker, ilgili birçok insan uğraştı ama sonuç alamadım ve ben de protesto ederek ayrıldım... O günden sonra da kimse arayıp sormadı...”

GENÇ MÜTERCİMLERE.... “KENDİ DİLİNİZİ DE İYİ BİLİN”

Yaklaşık 12 yıldan beri emekli eşi ve biri Ankara’da 3 çocuğu/torunlarıyla birlikte emeklilik hayatı yaşayan Kemal Akıncı, başta Rum basın özetleri olmak üzere gazeteleri okumadığını söylüyor. “Haberleri Rum radyosu, BBC dahil radyo-televizyonlardan takip ederim ama gazeteleri pek sık okumam” diyen Akıncı, “Sıkıldım” diyerek açıklıyor yılların yorgunluğunu.
Mütercimlere, özellikle Rum basınından basın özetleri hazırlayan bugünün gençlerine “Gelişmeleri çok iyi takip edin, siyasi koşulları ve literatürü iyi öğrenin. Çevirdiğiniz dil yanında kendi dilinizi çok iyi kullanın ve çok okuyun” tavsiyesinde bulunan Kemal Akıncı, günümüzde de örneklerine rastlanan çeviri “hatalarının” nelere yol açabileceğini de birkaç örnekle anlattı.

BİR KELİME KRİZE YOL AÇABİLİYOR...

Kıbrıs’taki Amerikan Büyükelçisi’nin 1970’li yılların sonunda Rum tarafında göçmenlere hitaben “Başınızı sokacak bir dam altına kavuşmanızı dilerim” şeklindeki sözleri, Rum basınından özet hazırlayan bir mütercim tarafından “Kuzey’deki evlerinize dönmenizi dilerim” diye çevrilince kıyamet kopar. Dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bu “açıklama” üzerine sert demeç verir. Amerikan Büyükelçisi Denktaş’ı ziyaret ederek yanlış anlaşılmayı izah eder, metnin orijinali bulunur ve durum ortaya çıkar...

 

Ve bir başka örnek... Dönemin Rum Yönetimi Lideri Kiprianu’nun “Türklerin hakları Rumların haklarıyla çatışmaz” şeklindeki sözleri, “Türklerin hakları Rumların haklarıyla mukayese kaldırmaz” diye çevrilir... Çünkü Rumcada iki kelime arasındaki bir harf farkına rağmen büyük anlam farkı mütercimin dikkatinden kaçar...