Yaşam şeklinin değişim zamanı gelmedi mi ?

Abone Ol

Moloz yığınları üzerinde yaşam koçluğu yapanların “sesimi duyan var mı” sedaları artık çıkmaz, duyulmaz oldu.

Alınan ve cılız bile olsa duyulan ses dalgaları sonucundaki ‘mucize’ diye adlandırılan kurtarışlar da olabildiğince seyrekleşti.

Artık geride acı çığlıklar ve umutsuz, boş bakışlar kaldı.

Dozerlerin homurtulu sesleri, kepçelerin inip, çıkışlarındaki sıklık arttıkça, arttı.

Her inip çıkışta hayatını kaybedenlerin duyurulduğu rakam yukarılara doğru tırmanıyor.

Yaşanan deprem felaketindeki baş rol oyuncusu fay hattının meydana getirdiği çatlakların 30 metreyi aşan derinlikleri ulaştığı ifade ediliyor.

Adına doğa faciası denilen olaylar karşısında insanlığın çaresizliği bir kez daha su üzerine çıktı. Siz ne önlem alırsanız alınız küresel oynamaların buna aldırdığı yok!

Bu coğrafyada yaşayanların kabullenmesi gereken ve yaşam şeklini olası felaketlere yönelik olarak düzenleyen kuralları uygulama zamanı geldi de geçti bile.

Böylesi felaketleri artık “kader” diye geçiştirme şansımız yok!

Dünyada örnekleri çok! İşte Japonya !

Her şeyden önce inşaat sektörüne katı kurallar getirmişler. Mühendisliğin kuralları çetrefilli bile olsa bilinmeyen denklemleri içermiyor!

Depremle mücadele etmenin yolları muamma değil!

Bu kurallara uymayanları en ağır cezalara çarptırıyorlar.

Sadece müteahhitlere, inşaat sahiplerine değil, inşaatı denetleyen, olur vizesi verenlere de ağır cezalar getiriliyor.

Çürük inşaatlarla binlerce insanın hayatı ile oynamanın cezası taammüden insan öldürmekle eş anlamda kabul edilmelidir.

Sabahın bir erken saatinde sıcak yuvasında uykusundaki insanlar, ya hayatından oluyor, ya da karın, kışın ortasında çırçıplak sokaklarda kala kalıyor. Canlarından olmasalar bile ömürleri boyunca oluşturdukları birikimleri yok oluyor.

Uzman bilim adamlarının ortaya koydukları verilere göre Kıbrıs adası deprem kuşağının içinde yer alıyor.

Ana vatan Türkiye de yaşanan felaketler ortada! Nelerle karşılaşıldığı meydanda! Sadece bu güne kadar yapılan mevcut binaların depreme dayanıklılığını belirlemekle kalınmamalıdır. Tehlike arz eden yapılar yıkılmalıdır. Olası depremlerde alınması gereken önlemler programlanmalı, müdahalesine baş vurulacak olan sivil savunma gibi yapılar daha güçlü hale getirilmelidir. Burnumuzun ucunda yaşanan felaketten dersler çıkarılarak yaşam şeklimizde artık değişikliklere gidilmesi yasalarla bir düzene konmalıdır diye düşünüyorum.