YAŞANANLARDAN DERS ÇIKARMAK

<p class="MsoNormal"><strong><span>‘Büyük sancılardan sonra Uluslararası bir bebek, KKTC meydana gelmiştir. Onu dört gözle korumak gerekmektedir. Onu içte ve dışta korumak herkesin temel görevidir. </span></strong></p> <p class="MsoNormal"...

Abone Ol

‘Büyük sancılardan sonra Uluslararası bir bebek, KKTC meydana gelmiştir. Onu dört gözle korumak gerekmektedir. Onu içte ve dışta korumak herkesin temel görevidir.

                                                                                                           Rauf R. Denktaş

            Kıbrıs Türkünün geleceğinin belirlenmekte olduğu şu günlerde herkesin uyanık olması gerektiğine inanmaktayım. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken, geçmişten, yaşananlardan ders alındı mı alınmadı mı noktasıdır. Çok öncelere gitmeye gerek yoktur. Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar (1960-2015) yaşananları, olayları, uluslararası ilişkileri gözden geçirip anımsamak özellikle gençlerimizi doğru kararlar almaya yönlendirecektir.

            Kurucu Cumhurbaşkanımız rahmetle ve saygıyla andığımız Rauf Raif Denktaşın KKTCnin 10. kuruluş yıldönümü nedeni ile 10 Kasım 1993 tarihinde TRTde yaptığı konuşmayı hatırlayalım. ‘Rumlar bizi 1963 saldırıları ile ortaklaşa kurduğumuz ve eşit haklara sahip olduğumuz Kıbrıs Cumhuriyetinden attıkları an, bu adımı (Cumhuriyetimizi ilan etmek) bizim atmamız gerekirdi. Çünkü müşterek bir Cumhuriyet ikiye bölünüyordu. Bu müşterek Cumhuriyeti kuran iki taraftan bir tanesi (Ben Kıbrıs Hükümetiyim) dediği an, diğerinin (sen değilsin, benim Cumhuriyetim var) demesi lazımdı ki denge kurulmuş olsun. Bizim onu o günkü şartlarda, gafil avlanmış, 103 köyü kaybetmiş, Adanın yüzde üçüne sıkıştırılmış, etrafımız Yunan ve Rum birlikleri tarafından sarılmış, Türkiyenin müdahale edemediği bir durumda, yapacak halimiz yoktu. Buradan çıkarılacak ders: Birlikte yaşamayı düşünmeyen, Adayı ikiye bölen, Türk halkını Kıbrıs Cumhuriyetinden atan karşı taraf (Rumlar) dır. Birleşmek ancak iki egemen arasında olabilir. Kıbrıs sorunu Türkiyenin destekleri olamadan halledilemez. 

            Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmadan önce ilan edilen Bağımsızlık Bildirisini öncelikle gençlerimizin okuması aklı harekete getirmenin önünü açacaktır. Bu bildiride Cumhuriyetten önceki durumun nasıl olduğunu bulacaksınız. Okuduktan sonrada ileride neler olacağını düşüneceksiniz. Bağımsızlık bildirisinin tamamı önemlidir ve 24 maddeden oluşmaktadır. Ben sadece bazı maddelerini anımsatmak istiyorum. Bağımsızlık bildirisinin tamamını internette bulabilirsiniz.

1-Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk Halkı ile Kıbrıs Rum Halkının ortaklığına dayalı bir devlet olarak kurulmuştu. İki milli toplumun anlaşması suretiyle kurulmuş olan bu ortak Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetimi, 1963ten başlayarak, yıkmış ve yok etmiştir.Yasama,yürütme ve yargı organları , en büyüğünden en küçüğüne kadar bütün devlet kadroları, Kıbrıs Rumları tarafından zapt ve işgal edilerek, devletin ortak kurucusu olan iki milli toplumdan yalnız birinin tekeline alınmıştır. Münhasıran Rumlardan kurulan polis ve ordu birlikleri teşkil edilerek, bu silahlı güçler, Kıbrıs Türk Halkına karşı baskı ve zulüm aracı olarak kullanılmıştır. Yirmi yıldan beri, Kıbrıs Türk Halkı, varlığına temel hak ve özgürlüklerine ve siyasal statüsüne yöneltilen tehdit ve saldırılara karşı meşru direniş ve meşru savunma halindedir.

2-"Ortaklık Devleti" karakteri, Kıbrıs Rum yöneticileri tarafından, 1963 Aralık ayından bu yana, zorla ve kaba kuvvetle yok edilen sözde "Kıbrıs Cumhuriyetinin yasama meclisinde 1964ten beri, bir tek Türk üye yoktur.Bu meclisle ilgili seçimlerde, seçme ve seçilme hakkı , 20 yıldan beri, fiilen Kıbrıs Rumlarının tekelindedir.Yalnız Kıbrıs Rumlarının seçtiği ve yalnız Kıbrıs Rumlarının seçilebildiği bir Temsilciler Meclisi, iki milli topluma dayalı bir ortaklık devletinin parlamentosu olamaz.1960 Anayasa yapısına göre, Türk - Müslüman ve Rum-Ortodoks cemaatlerinin din işleri ve benzeri cemaat görevlileri, iki ayrı cemaat meclisine verilmiş iken, Rum cemaat meclisi kaldırılarak , bu görev Temsilciler Meclisine verilmiştir.Bu bile, sözkonusu Meclisin sadece Rum-Ortodoks cemaatinin meclisi haline geldiğini açıkca göstermeye yeterlidir. Kıbrıs Türk Halkının, ne seçmen, ne de üye sıfatıyla katılamadığı böyle bir Meclis Kıbrıs Türklerini en küçük ölçüde temsil edemez.Kıbrıs Türklerinin hür iradesini temsil eden yegane Meclis Kıbrıs Türk Halkının demokratik seçimlerle seçtiği parlamentodur. Yirmi yıldan beri zorla ve zorbalıkla Kıbrıs Rumlarının tekeline alınmış olan sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Temsilciler Meclisinin" bütün ada nüfusunu temsil edemeyeceği gerçeği Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesince, daha önce tesbit olunduğu halde, Kıbrıs Rum yöneticileri, son zamanlarda, her türlü hak ve adalet ilkesini ayaklar altına alarak, sözkonusu Asamblede Kıbrısın fiilen , Rum Parlamentosu Başkanınca temsil edilmesine yol açacak bir "olup-bitti" yi gerçekleştirmeğe kalkışmıştır.İki toplumun Milli Meclislerinin başkanlarının bir araya gelerek bu soruna bir çözüm bulmaları yolunda Kıbrıs Türk Parlamentosu Başkanlığınca resmen yapılan çağrıya, Kıbrıs Rum Parlamentosu Başkanlığınnca cevap bile verilmemiştir.  

3- Sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin parlamentosu gibi yürütme organı da Kıbrıs Rumlarının tekelindedir.Başkanlık yetkilerini Rum Toplumu lideriyle ortaklaşa kullanması gereken Kıbrıs Türk Toplumu lideri, 1963ten beri, bu görevini yerine getirmekten zorla ve zorbalıkla alıkonmuştur.20 yıldan beri, Bakanlar Kurulunun Türklere ait olması gereken sandalyeleri Kıbrıslı Rum "Bakan"ların işgalindedir. Böyle bir yürütme organı , elbette, Kıbrıs Türk Halkı adına konuşma yetkisine sahip değildir. Kıbrıs Türk Halkı adına konuşmaya yetkili tek Başkan bu halkın demokratik seçimlerle görevlendirdiği Başkandır. Kıbrıs Türk Halkını temsil eden yegane Hükümet, Kıbrıs Türk Halkının hür iradesiyle görevlendirdiği Meclis karşısında sorumlu olan Hükümettir.

6-Sözde "Kıbrıs Cumhuriyetinin dış ülkelerde ve milletlerarası kuruluşlar nezdinde görevli bütün temsilcileri, tek istisna olmaksızın, Rum Toplumuna mensuptur. Kıbrıs Rum Yönetiminin bütün Dışişleri teşkilatında Kıbrıs Türk Toplumuna mensup tek bir diplomat, hatta tek bir sekreter yoktur. Bu teşkilat sadece Kıbrıs Rumlarının çıkarlarını korur, Kıbrıs Türk Toplumunu siyasi ve iktisadi bakımdan boğmayı başlıca görev sayar. Kıbrıs Türk Halkı elbette kendisine karşı düşmanca davranan bir teşkilatı ve onun dış ülkelerdeki temsilcilerini kendi temsilcileri olarak kabul edemez.

7-Polis, jandarma ve ordu güçlerinin her iki milli topluma mensup kişilerden oluşması, ortaklık devletinin kurulmasına yol açan anlaşmaların gereği idi. Silahlı devlet örgütlerinden birinin komutanı Rum olursa ötekinin komutanının Türk olması, her silahlı gücün komutanıyle yardımcısının ayrı toplumlardan seçilmesi zorunlu sayılmıştı. Yirmi yıldan beri, Kıbrıs Rum Yönetiminin polis,Jandarma ve ordu kadrosu içinde, hiçbir rütbede, hiçbir Kıbrıs Türkü yoktur. Geçmişte Türk köylerini, şehirlerin Türk kesimlerini, muhasara eden bu silahlı güçleri Kıbrıs Türk Halkı kendi "güvenlik güçleri" olarak görebilir mi? Geçmişte, EOKA teröristleri ile elele, Türk köylerini ateşe veren ve çocuk, kadın, yaşlı demeden Kıbrıs Türklerini katleden bu silahlı güçlere, Kıbrıs Türk Halkı canını, malını, namusunu emanet edebilir mi?

8-Sözde "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin bütçesinden bir kuruşu bile Kıbrıs Türkleri için sarfedilmez. Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türklerine karşı, devlet olmanın gerektirdiği hiçbir kamu hizmetini yerine getirmez. Halbuki bütün kamu kuruluş ve tesisleri Türk Halkının da katkılarıyla kurulmuş olup, her iki milli toplumun ortak malıdır. Geçmişte, Kıbrıs Rum Yönetimi Rum Köylerine elektirik ve su verirken hemen yakınındaki birçok Kıbrıs Türk Köylerini elektiriksiz,susuz bırakmaya çalışmıştır. Türk bölgelerine yıllarca ilaç, gıda maddesi, inşaat malzemesi gibi en zorunlu ihtiyaç maddelerinin hatta Kızılay yardımlarının girmesini engelleyen gerçek bir muhasara uygulanmıştır. Dışarda eğitim gören Kıbrıs Türkleri, kendi vatanlarına dönmekte zorluk çekmişlerdir. Yeni doğan çocukları nüfus siciline kaydettirmekte engellerle karşılaşılmıştır. Devlet Televizyonunda ilkokul çağındaki Rum çocuklarına hitaben Kıbrıs Türklerinin "milli düşman" olduğu söylenmiştir. Özetle Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türklerine karşı ayrımcı bir politika uygulamıştır. Kıbrıs Türk Halkını kendi yönetimini kurmaya, kendi bütçesini yapmaya, kendi kamu hizmetlerini düzenlemeye mecbur eden, işte Rum Yönetiminin bu düşmanca ve ayırımcı tutumudur.

11-Yukarıdaki gerçekler açıkça göstermektedir ki, Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs Türk Halkını da temsil ettiğini ilan etmesi, demokrasiye, insan haklarına,Birleşmiş Milletler ilkelerine, akla ve vicdana aykırıdır. Kıbrıs Türk Halkını yabancı bir tahakküme tabi kılmak isteyen ve bütün devlet organlarını Kıbrıs Rumlarının tekeline veren Kıbrıs Rum Yönetimi, ırk,milli menşe,dil ve din esasına dayalı ayrımcılığın en kötü örneklerinden birini sergilemiştir.

20-. Hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkının;

"Her halk kendi kaderini tayin hakkına sahiptir; bu hakkın gereği olarak kendi siyasi statüsünü serbestçe tayin eder, kendi iktisadi sosyal ve kültürel gelişmesi yolunda serbestce çaba gösterir" kuralından vazgeçmesini isteyemez. Hiç kimse, Kıbrıs Türk Halkının şu ebedi gerçekleri haykırmasını önleyemez: "Bütün insanlar eşit yaratılmıştır. Bütün insanlar, doğuştan, bazı vazgeçilmez haklarla yaratılmıştır. Bu haklar arasında, yaşama hakkı, hür olma hakkı ve mutluluk yolunda çaba harcama hakkı vardır… Hükümetler yetki ve güçlerini, yönettikleri kişilerin tasvibinden alırlar." Kıbrıs Türk Halkı inanmaktadır ki, dünya yüzünde "Barışcı ve dostca ilişkiler, ancak her halka eşit haklar ve kendi kaderini tayin hakkının tanınması ve hiçbir ırk, cinsiyet, dil veya din farkı gözetilmeden insan haklarına ve temel hürriyetlere, bütün cihanda saygı gösterilmesi ve uyulması yoluyla gerçekleşebilir" Kıbrıs Türk Halkı inanmaktadır ki, hür ve bağımsız yaşamak Kıbrıs Rumları kadar Kıbrıs Türk halkının da hakkıdır.

            Bağımsızlık bildirisini ve Kıbrıs Türkünün geçirdiği dönemleri, Filiz Köksalın ‘Türk basınında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kuruluşu kitabından okunmasını öneriyorum. Bağımsızlık bildirisi bu kitabın 560. Sayfasında yer almaktadır. Belgesel özelliği  taşıyan bu değerli kitap Sayın Ahmet Göksanın Genel Başkan, benim Genel Başkan Yardımcısı olduğum Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin Yönetim Kurulunun gayretleri ile Kıbrıs Türk Kültür Derneği tarafından bastırılmıştır. Kitap KKTC milli kütüphanesi, Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin Genel Merkez ve şubelerinden temin edilebilir. Bu kitabın içinde Kıbrısın yakın tarihini okuyarak öğrenmeniz olanağı bulunmaktadır. Böyle bir kitabı bizlere kazandırdığı için Sayın Filiz Köksala, yayınladığı için Genel Merkezi Türkiyede bulunan Kıbrıs Türk Kültür Derneğine teşekkür ediyor ve bu kitaptan bazı alıntıları sizlere aktarmak istiyorum.

            Dr. Fazıl Küçükün gazetesi olan Halkın Sesi, B.M. Genel Kurul Kararı sonrasında Türk tarafınca yeni bir girişimde bulunulmasının kaçınılmaz olduğu görüşündedir. Gazete, Denktaşın bağımsızlık ilanı yönündeki demeçlerine geniş yer vererek bağımsızlık ilanına destek veren en önemli ve trajlı basından biri olmuştur. Zaten Dr. Fazıl Küçükün mücadelesi ve gazetenin kuruluş amacıda Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak, hür ve eşit olarak yaşamalarını sağlamaktı. Rauf Denktaşta Dr. Fazıl Küçükün yanında, Onun Kıbrıs konusundaki eğitimi ile yetişmiş Devlet adamıdır. Kitabın yazarının 27.01.2005 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanlığı Sarayında katıldığı Rauf Denktaşın doğum günü dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı personeli tarafından yapılan kutlama programında rahmet ve saygıyla andığımız Rauf Denktaş hayatında en büyük özlemleri olan hürriyet için çalıştıklarını ifade ederek şöyle konuşuyor. 1942de Dr. Küçükün ilk gazetesi çıktığı ilk günden itibaren dedemden aldığım, babamdan aldığım görüş; Kıbrıs Türkünün durumu nedir, eksiklikleri nedir? Neler yapmamız lazım? Dr. Küçükün yanında onu bir ağabey, bir lider olarak bilerek toplum işlerine karıştık. Siyaset 1957de Federasyon Başkanlığına geldi. O gündür bu gündür bu mücadele devam ediyor. Bugün Kıbrısta barıştan söz ediliyorsa Atatürkün şu sözünü unutmamak gerekir ‘Barış dediğimde bağımsızlığımı kastediyorum. Bağımsız değilseniz hiçbir şey bulamazsınız, Hiçbir şey alamazsınız (Sayfa 306)     

            Rauf Denktaş, Halkın Sesi gazetesi yazı işleri müdürü Reşat Akarı 15 Kasım 1983 sabahının erken saatlerinde Başkanlık ikametgahında kabul ederek, KKTCnin ilanı kararının alınacağını bildirmiştir. Denktaş Akara bu karar (KKTCnin ilanı) halkın kararıdır. Bu karar insanım diyen ve insanca yaşamak isteyen herkesin her şeyi göze alarak ulaşabileceği şerefli bir karardır. Rum liderliği var olan bu eşitliğimizi 20 yıldır yok etmeye çalıştı ve bizi ayrı devlete zorladı. Kıbrısta Türk varlığını ortaklığını ve eşitliğini hor görmek suretiyle 20 yıldır devam eden bu duruma artık son verilmiştir. Bundan sonra ortaklığı kurup kurmama kararı Rumlarındır. Biz ortaklıkta varız. Kıbrıs Türk Halkının bağımsızlık için ulaştığı aşamada Dr. Fazıl Küçükün attığı temelin önemini vurgulayarak bugünkü KKTC Dr. Fazıl Küçükün eseridir demiştir. (Sayfa 580)

            Orhan Asenanın ‘Tarihin yinelendiğini savunmuyorum. Tarih elbette yinelenmez. Çünkü olaylar birbirine ne kadar benzer görünürse görünsün o olayları oluşturan sosyo kültürel ve siyasal koşullar değişmiştir. Yüzyıllar kısalmış zaman, ulaşım ve iletişim araçlarının hızı ile yeni bir boyut kazanmıştır. Dünyada o ölçüde küçülmüş, tarih dünkü hikaye olmuştur. Her şeyden önce insan öğesi değişmiştir. Ama tüm bu değişen şeyler arasında değişmeyen bir şeyler kalmıştır.  Oda çelişkilerdir sözünde olduğu gibi gençlerimizin Kıbrıs üzerindeki çelişkileri iyi değerlendirmesi, geçmişten ders alarak değişen sosyo kültürel ve siyasal koşullara göre hareket ederek hedeflerini seçmesi ülke yararına olacaktır.

            Önümüzde yaşanmış acı olaylar, birlikte yaşamak istediğimiz tarafın siyasilerinin böyle bir düşüncelerinin olmadığı ortada iken bunlar yokmuş gibi düşünmek davranmak cehalet olacaktır. Şimdiki siyası aktörlerinde geçmişten ders almadan olayları halledeceğim, görüşmeler olumlu sonuçlanıyor gibi söylemlerle halk arasında kendilerine hayranlık ile bakılmasını sağlamaları düşüncesi kendi kendilerini aldatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Böyle düşünenlere Santra Guitryın ‘Cehalet her zaman  kendisine hayran olmaya hazırdır sözünü anımsatmak isterim.

            Duvara toslamadan acı çekmemek için yaşadıklarımızdan ders almalıyız.

            Mutlu, sağlıklı ve uyanık olalım.