Yeni yılda genel olarak halkımızın en büyük beklentisinin, nerdeyse yarım asırdan beri sürdürülen çözüm görüşmelerinin, artık sonuçlandırılması olduğu inancındayım.
Asırlardan beri birbiri ile kaynaşmayan ve 1878den sonra sürekli olarak birbiri ile rekabet içinde olan ve çatışan iki halkın, 1974de iki ayrı bölgede toplanması, her iki tarafın da varlığını sürdürmesine olanak sağlayabilecek bir anlaşma yapılmasını mümkün kılmış ve kolaylaştırmıştır.
1974de iki bölgeliliğin oluşmasından sonra her iki halkın da eskisine göre daha iyi, mutlu, barış ve huzur içinde olduğu inkar edilemeyen açık bir gerçektir.
Geçmişte iki halk arasında rekabet, sürtüşme, çatışma ve üzücü olaylar yaşanmasına karşın, iki bölgeliliğin oluşmasından sonra, bu sorunlar ortadan kalkmıştır.
Bu gerçek nedeniyle, kalıcı ve hakça bir anlaşma yapılması isteniyorsa, iki halkın yan yana yaşamasını sağlayabilecek bir model üzerinde durulmalıdır.
İki halkın yeniden birleştirilmesi durumunda ise, yine geçmişte olduğu gibi iki halk arasında üzücü olaylar yaşanabileceğini şimdiden bilmek için kahin olmak gerekmez.
1960 ortaklık yönetiminin sadece 3 yıl sürdürülebilmesi ve bu süre içindeki sıkıntılar, birleşik bir yönetim seçeneğinin mantıklı ve başarılı olamayacağını göstermiştir.
Rumların, adanın tümüne sahip olmak amacında oldukları ve halen sürdürülen görüşmelerde de bunu gerçekleştirmeye çalıştıkları açıkça ortadadır.
Rum- Yunanistan ve onu destekleyen emperyalist ülkeler, artık Türk halkının da bu adada varlığını sürdürmek hakkına sahip olduğunu kabul etmeli.
Adil bir anlaşma yapılması isteniyorsa öncelikle 1960 Kıbrıs cumhuriyeti anlaşmasında yararımıza olan maddelerin pratikte uygulanmasının Rumlarca engellendiği, silah zoru ile ortaklıktan atıldığımız ve 1963-74 döneminde bize büyük acılar çektirildiği, can mal kayıplarımıza sebep olunduğu dürüstçe dikkate alınıp kabul edilmeli.
Geçmişteki gerçeklerin dürüstçe değerlendirilip kabul edilmesi durumunda; anavatanın fiili garantisi, sulandırılmamış iki bölgelilik, ayrı egemenlik ve ayrılma hakkına sahip olmak isteğimiz anlayışla karşılanabilecek ve çözüm mümkün olabilecektir.
Zaten Rum tarafı, olası anlaşmayı yeniden bozmak ve egemenliğini kuzeye yaymak niyetinde değilse, endişelerimizi etkisiz duruma getirebilecek koşullar öne sürmemizi anlayışla karşılamalıdır.
Şimdiye kadar bütün dünyada savaşlarda saldırgan ve savaşa sebep olan tarafın, kayıplarının tazmin edildiği hiç görülmemiştir.
Hal böyle iken sırf sorunun çözümüne yardımcı olmak amacı ile Türk tarafı, kuzeyde kalan eski malları için Rumların kayıplarını tazminat ve takas yöntemi ile karşılamayı kabul ediyor.
Türk tarafının tüm iyi niyetine ve verdiği ödünlere rağmen, Rum tarafının art niyetli tutumu sürdürmesi durumunda, masada boşuna zaman harcamaktan vazgeçilmeli. Çünkü nerdeyse yarım asırdan beri sürdürülen çözüm müzakerelerde, konuşulmayan tartışılmayan hiçbir şey kalmamıştır.
Artık Rumlara bizimle birleşmesi için yalvaracağımıza ,iç işlerimizdeki sorunlar ile tanınmamışlığın sebep olduğu sıkıntılardan kurtulabilmemiz için, federasyon, konfederasyon veya uygun görülecek başka bir şekilde anavatanla birleşmeyi gündeme taşımalıyız.
Bu gerçeği gördüğü için bazı Rum siyasiler bile, son günlerde müzakerelerde sonuç alınamaması durumunda anavatanla birleşeceğimizi açıklamaktadır.