ABD Rum Kıbrıs Cumhuriyeti Büyükelçisi Sn. John Koenig, Kıbrısın bir yol ayırımında olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “ Kıbrıslılar yollarını seçmek zorundadır. Ya statükoyu seçecek, ya ilişkilerini artıracak, ya da daha da yabancılaşarak çözümdem uzaklaşacak.” Sn. Koenig “Kıbrıslılar yerine Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar demeliydi. Kıbrıslı diye bir millet, bir ulus yoktur. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar vardır. Bu basit ancak önemli. Herkesin kimliğini doğru söylemek gerekir. Koenigin dediği statüko, tabii ki bugünkü durum ve iki ayrı devlet gerçeğidir. Bize göre, KKTCdeki çoğunluğa göre ve ayni zamanda birçok yabancı politikacı ve medya mensuplarına göre bu adada iki ayrı devletten başka çözüm olmaz. Bu görüşe sahip tüm saydıklarıma bir de uluslararası hukuk ve tanınma konularındaki uzmanlar eklenince, iki ayrı devlet çözümünün en uygun çözüm olduğu ortaya çıkar. İlişkilere gelince: Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında iyi ilişkiler vardır ve bu ilişkileri artırmak söz konusu değildir. Koenigin üçüncü görüşü de “yabancılaşmak v e çözümden uzaklaşmaktır” Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar yabancılaşmaz... Burada kilit kelimecik “çözüm” dür. Çözüm bugünkü durumdur. Yani iki ayrı devlet çözümüdür. ABD de bunu biliyor...
Rusya, Rumları ve Rumların Kıbrıs Cumhuriyetini ta ezelden desteklemiştir ve desteklemeye de devam edecektir. Ortodokslar öyledir. Şimdilerde, yani Anastasiadis- Putin görüşmesi de, geçmişte yapılan görüşmeler ve Rusyadan Rumlara destek pek farklı değildir.... Efendim, Rusya iyice Akdenize inmişmiş... Bunlar çok eski hikayelerin devamı. 21inci asrın 15inci yılında uluslararası ilişkiler, devletlerarası ilişkiler geçmişe göre çok farklı gelişerek gündeme oturmaktadır. Nedir geçmişten farkı bu ilişkilerin ? Bir defa, büyük güçlerin çıkarları farklı boyutlara ulaşmış ve değişik bölgelerdeki diğer aktörler ile barış yanlısı politikalar izlenmektedir. Bu politikalara barış yanlısı değil de kendi kendine gideceği yere giden politikalar da denebilir.
Orta-Doğu bölgesi maalesef bu yeni olumlu ve halkların kendi kaderlerini kendilerinin çizeceği formüllerin dışında kalmıştır. Şu anda dünyada belki de en kritik bölge, yani Orta-Doğu bölgesi, hep gündemdedir... Kıbrıs adası ve biz, KKTC devleti olarak bir adanın kuzey bölgesinde kurulmuş bir devlet olarak yaşadığımız için biraz da şanslı sayılabiliriz. Bu küçük adadaki iki devlet için ne büyük güçler, ne BM, ne AB, ne de diğer başka ülkeler yeni politikalar üretmeyecekler ve “çözüm “ senaryolarını bir kenara bırakacaklardır. ABD Rum Kıbrıs Cumhuriyeti Büyükelçisinin söyledikleri de yukarıda sözünü ettiğimiz yeni uluslararası ilişkilerin bir parçası gibi gözükmektedir. Yani, yeni dünya ilişkilerinin bir parçası...