YENİDEN TÜRKİYE-SURİYE YAKINLAŞMASI
Hatırladığım kadarı ile Beşar Esat bir tıp doktorudur. Lakin siyaset hayatında daha baskın olunca mecburen hayatını değiştirmişti. Babası Hafız Esat vefat edince onun siyasi görevlerini üstlenmiş ve Suriye halkına umut olmuştu.
Üzerinden hayli zaman geçmişti o ziyaretin. Beşar Esat kendi memleketi Suriye’de türeyen pek çok odaklar, başına bela olmaya başlamıştı. Nitekim iç kavgalar savaşa dönüşmüştü. Beşar Esat’ın o günlerde ilişki içinde olduğu odakların teröre yönelik odaklar olması nedeniyle Beşar Esat dostluğu, Erdoğan için bir tepki unsuru şekline dönüşmüştü.
Suriye’de acı çeken milyonlarca insan teröristlerden çok çekmişti. Suriye’deki mihrakların Türkiye için bir tehdit haline gelmesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı bayağı rahatsız etmiş ve Suriye kaynaklı terör odakları için harekete geçmişti ve odakları vurmuştu. İşte o dönemde bozulmuştu Beşar-Erdoğan dostluğu.
Zaten Erdoğan’ın en büyük ideali, dünyadaki terör odaklarını yok etmek ve huzuru sağlamaktır.
Gerçek olan, yirmi yıl önceki Türkiye, eski Türkiye değildir. Özellikle Türkiye’nin Ortadoğu ve batıda çok büyük itibar kazanması, Erdoğan’ın yaptığı başarılı işler ve dengeli politikası nedeniyle, bölgenin en istikrrlı ve en büyük Müslüman bir devlet olduğunu bütün dünyaya kendini kanıtlamasıdır.
Kabul etmek lazım... Türkiye bulunduğu jeopolitik durumu nedeniyle o dengeleri gayet güzel sağlamış ve yerini daha da güçlü bir hale getirmiştir.
Hatırlayacaksınız... Türkiye sınırına yakın Suriyeliler Suriye’deki iç kavgalar ve terörist eylemler nedeniye, Beş milyondan fazla insan Türkiye’ye sığınmış ve o Suriyeli göçmenleri Türk topraklarında sıtır edilmiştir. Türkiye’nin yaptığı bir insanlık örneğiydi.
Suriye göçmenleri için geçici ikamet çadırları kurulmuş ve bu insanların insanca yaşamalarını sağlamıştı.
Hal böyle iken Türkiye sınırına yakın terörist odaklarını bitirmek için canla başla bir mücale vermişti.
Şimdi Suriyelilerin dönüş zamanı gelmişti... Suriye göçmenlerine kucak açmışlardı ama Türkiye’nin de demografik yapısı değişmişti. Öyle ki Suriyeliler İstanbul sokaklarında ve meydanlarda yavrularını kucaklarına alarak dilenmmeleri, bayağı İstanbulluları rahatsız etmişti. Hatta ben de gazeteci dostum Ahmet Tolgay ile Devletin görevlileri olarak İstanbul Kitap Fuarı’na katılmış ve devleti temsil etmiştik. İşte o dönemde İstiklalin arkalarında bir otelde kaldığımız için akşam yemeklerimizi İstiklal’de bir restorantta alıyorduk. O gidişimizde neler neler görmemiştik.
Suriye göçmenleri hakikaten İstanbulun sosyal ve kültürel yapısını bozmuşlardı.
Suriye’de herşey rayına oturmuş gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Devletleri zirvesinin yapıldığı New York’tan dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlamıştı. Bakınız bir soru üzerine verdiği cevaba.
“Şu anda Suriye’den ülkemize 3 milyonu aşan mülteci ülkemizde. Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, Beşar Esat şu anda ilişkileri düzeltme noktasında bir adım attığı anda biz de ona karşı o yaklaşımı gösteririz. Biz Esat’la ailece görüşüyorduk. Biz davetimizi yapacağız, inşallah bu davetle birlikte Türkiye-Suriye ilişkilerini geçmişte olduğu gibi, ayni noktaya getirmek istiyoruz. Sınır komşumuzla niye iyi olmayalım?”
Dedik ya... Recep Tayyip Erdoğan denge ve istikrar adamıdır.
Halen devam eden İsrail’lilerin Filistin katliamını sonlandırmak açısından bütün Ortadoğu devletleri ile bir güç olması gerektiği gözle görülen bir husus.
Mesela Rusya-Ukrayna savaşının sonlanması için de büyük çaba harcanmıştır. Boğazlarını buğday taşımacılarına açmıştır.
NATO’nun en güçlü devleti olarak Türkiye nerede duracağını veya nerede atak yapacağını çok iyi biliyor. O nedenle Türkiye-Suriye dostluğunun yeniden tesisi şarttır diyorum.