Yenilikçi, girişimci, reformist bir iş insanı: Erdem Oskar

Abone Ol

1974’te göç ettiği Kıbrıs’ın kuzeyinde, 89 yaşında yaşama veda ederken, arkasında bir “Turizm İmparatorluğu” bıraktı…
Yaşamının ilk yarısında tarımla, doğayla iç içeydi…
Daha “reşit” bile olmadan, köyünde “tavşan çiftliği” kurmuş, bostan ekmiş, bağcılık, sulu ziraat, çiftçilik yapmıştı…
Evdim köyünde, varlıklı bir ailenin sahip olduğu tarımsal işletmeleri yönetiyor, sinema işletmeciliğinden, gazoz fabrikasına kadar farklı alanlarda yatırımlar yapıyordu. Bunlar yanında İngiliz Üsler Bölgesi içinde kurduğu işletmeler günden güne büyüyordu.
O zamanlarda, Kıbrıslı Türkler içinde yüzlerce dönüm bağ eken, ürettiği üzümleri ihraç eden kişi sayısı bir elin parmak sayısı kadar bile değildi…
1974’e gelindiğinde, iş yaşamının zirvesindeydi. Tarımda, köylülerine öncülük ediyor ve Evdim bölgesi bağcılıkta altın çağını yaşıyordu. 
1974’te, bir günde, bir anda herşeyini yitirdi…
Meyve ve sebze bahçelerini, bağlarını, arpa buğday ektiği arazileri, yağ değirmenini, un fabrikasını, 70 tane kiralık aracını, hepsini geride bırakarak “ata topraklarına” veda ederek kuzeye göç etti.
Herşeye “sıfır”dan başladı…
Kendisine Çatalköy’de bir ev, Girne içinde de bir küçük dükkan vermişlerdi…
Orada ticarete başladı. Bir süre sonra iş alanını geliştirdi.
Turizm yatırımı yapmaya karar verdiğinde, kendisiyle dalga geçenler oldu…
Bir valiz dolusu “koçan”la ilgili bakanın karşısına çıkınca kendisine “yarım bir inşaat” kiraladılar.
Kısa zamanda bir mezbeleliğin ortasındaki bu inşaatı, 15 odalı bir otele dönüştürdü ve Girne’ye altın bir “kolye” gibi güzellikler katan bir turizm tesisi yarattı…
Arkasından, bir daha… Sonra bir daha… Hiç durmadı…
Girne içinde, Bellapais’te, Çatalköy’de, Mağusa’da yeni oteller yaptı. Reformist, yaratıcı, ilerici ve araştırmacı kişiliği sayesinde birçok “ilk”leri gerçekleştirdi. Gezici turistik trenden tutun da, deniz suyu arıtmasına kadar birçok yeniliğe imza attı. 
Yaptıklarından hiç “tatmin” olmadı… Hep “mükemmeli” aradı…
Son 9 yıldır zamanının çoğunu yatakta geçirmek zorunda kaldı. Ancak bir dakikasında bile “hasta” moduna girmedi…
Yattığı yerden inşaatlar yaptırdı, yeni iş alanları açtı, farklı, yeni ve riskli alanlara girdi.
Ama hepsinden önemlisi; ölümüne birkaç gün kala, Mesarya’da aldığı arazilere ektirdiği binlerce zeytin ağacı oldu…
Geçmişini unutmadı; tarımı, toprağı, doğayı unutmadı… Bu alandaki yenilikleri günü gününe izledi…
Girne’ye, Omorfo’ya, Mesarya’ya ektiği zeytin ve meyve ağaçlarıyla günü gününe ilgilendi. Çatalköy’e babasının adını taşıyan modern bir yağ değirmeni kurdu.
Erdem Oskar, Kıbrıs Türk toplumuna büyük hizmetleri olmuş “müstesna” bir şahsiyet olarak anılacaktır.
Üstelik bu; yalnızca yaptığı yatırımlar ve insanımıza sağladığı iş imkanları ile de sınırlı bir tanımlama değil…
89 yıllık ömrüne adeta onlarca yaşamı sığdırabilmiş, hepimize örnek olacak, ilham alacağımız, örnek alacağımız yenilikçi bir “hayat felsefesi”ne sahipti.
Bunu, hem iş hem de aile yaşamında tavizsiz uyguladı. Eşi Neşe Oskar’la, imrenilecek bir işbirliği ve dayanışma içinde hayatının her zerresini “paylaşarak” sevgiyle donatılmış kocaman, bir büyük aileyi yönettiler.
Neşe Hanım, hep yanında oldu. “Neşesiz bu işleri asla başaramazdım” derdi hep…     
Bundan 9 yıl kadar önce, “yaşam”ını yazmaya karar verdiğinde, uzun süre haftada birkaç kez biraraya geliyorduk…
O anlatıyor, ben söylediklerini bilgisayara aktarıyordum.
Yaşamının; özellikle bazı dönemlerde ne kadar çetrefilli, inişli çıkışlı, stresli olduğunu; ama hepsiyle “akıllıca” ve müthiş bir “zeka” ile nasıl baş edebildiğini gördükçe ona hayranlığım artıyordu…
Yaşamını satır satır kayda alırken, birçok kişisel üstünlüklerini fark ettim…
Evdim’de 1963-69 yılları arasında mücahitlerin “Tabur Komutanı” olarak, bölgenin adeta “askeri valisi” konumundaydı…
Köyünün, her an silahlı Rumlar’ın saldırısına uğraması söz konusuydu… Etrafta bazı Türk köyleri, Rum fanatikleri adeta provoke etmiş, sonuçta çarpışmalar yaşanmış ve göçler olmuştu…
Evdim, çevredeki köylerden göçmenlerin sığındığı bir “getto”ya dönüşmüştü.
Ancak; Erdem Oskar’ın dirayetli yönetimi sayesinde, Evdim 1974’e kadar “çarpışma” yaşamadı…
Hatta; Sancaktar’dan çevredeki bazı Rumları “tahrik” etmek için emir aldığında bile, yaşanan “kriz”i, köylülerine, mücahitlerine bir zarar vermeden yönetmesini bildi…
Kitabı hazırlarken, onun “dobracı” yanını, cesur çıkışlarını, açık sözlülüğünü büyük bir gururla izlemiştim.
Kendisine yapılan haksızlıkları anlatırken, siyasetçileri, isim vererek deşifre etmekten çekinmiyordu. Hatta çok sevdiği Rauf Denktaş’ı makamında “dobra dobra” eleştirdiği için oradan “kovulduğunu” anlatıyordu.
Hele, 1974’ün ilk günlerinde bazı köylülerinin içini sızlatan sözlerini, kendisine “kazık” atan arkadaşlarını, kalp kırıklıklarını kitabında teşhir etmekten zerre kadar çekinmemişti.
Kitabında TMT’deki günlerini anlatırken, ölümleri, ihanetleri, kalleşlikleri, yanlış uygulamaları da cesurca anlatmıştı.
 Anısı önünde saygıyla eğiliyorum…