“Yeşilırmak hiç düşmedi”
Yeşilırmak Sancağı 1967-68 Personel Subayı Cavit Atalar, Barış Harekatı'nın ikinci safhasında Türk askerinin ateşkes nedeniyle Yeşilırmak'a ulaşamadığını, bu süreçte sancağın tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta kaldığını vurguladı
Aynı zamana Yeşilırmak – Yedidalga Üreticiler Birliği Başkanı da olan Atalar, 5 Eylül’den 10 Eylül’e kadar sürecek "Yeşilırmak Direniş ve Bütünleşme Günü" kutlamalarına herkesi davet etti.
Atalar, Yağmuralan, Süleymaniye, Günebakan, Eski Günebakan, Kurutepe, Yeşilırmak ve Yörükköy olmak üzere 7 köyden oluşan Yeşilırmak bölgesindeki direnişin önemine işaret etti.
Atalar, Barış Harekatı'nın ikinci safhasında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) ateşkes nedeniyle Yeşilırmak'a ulaşamadığını, bu süreçte sancağın tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta kaldığını ifade etti.
Atalar, Yeşilırmak mücahitlerinin hemen her gün Lefkoşa'ya, TSK'nin Yeşilırmak'a gelmesi için talepte bulunduğunu ve sonunda 5 Eylül günü TSK'nın Yeşilırmak'a ulaştığını kaydetti, bu gelişmeyle birlikte KKTC'nin bugünkü sınırlarının belirlendiğini ve ülke topraklarının büyüdüğünü söyledi.
Yeşilırmak bölgesinin Kıbrıs Türk mücadele tarihinde çok önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Atalar, bu bölgenin doğal bir kale olarak görev yaptığını anlattı.
Atalar, Kocatepe ve Kartaltepe'nin karşı karşıya olduğunu, bu tepelerden itibaren bölgenin mücahitler tarafından savunulduğunu dile getirdi. Atalar, Erenköy'e gelen silahların Yeşilırmak'a ulaştırılarak tüm Kıbrıs'a dağıtıldığını ve bu dağıtımın önce kendi şoförleri, ardından da İsveç birlikleri tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.
Atalar, 1964'te Mart'tan Haziran'a kadar Türkiye'den Erenköy'e vatan savunması için üniversite öğrencileri ve İngiltere'de yaşayan gençlerin geldiğini, bunlardan 40 kişinin Yeşilırmak'a ulaştığını ve lise çağındaki gençlerle birlikte cephede kaldığını anlattı. Yeşilırmak ve Erenköy'de bu dönemde herkesin silaha sarılıp cepheye gittiğini ifade eden Atalar, kendisinin de 15 yaşında mücahit olduğunu söyledi. Yeşilırmak'ın hiç düşmediğini anımsatan Atalar, bu nedenle 5 Eylül'ün, bölge için bir kurtuluş değil, diriliş günü olarak görüldüğünü kaydetti.
Bunlar da ilginizi çekebilir