YILLAR GEÇSE DE RUM LİDERLİĞİ AYNİ DİLİ KONUŞUR VE ENOSİS HAYALİ İLE YAŞARKEN (2)
Rum-Yunan ikilisinin silahlı saldırılarını ada geneline yaydığı ve Ağustos 1964’te binlerce Yunan askerinin de katıldığı Erenköy saldırılarında öncelikli hedefleri Anavatanımız Türkiye ile Kıbrıs Türk Halkının tek bağlantısı olan Deniz yolunu da ele geçirmekti..
O günde Rum-Yunan ikilisinin Denizden ve Karadan gerçekleştirmiş oldukları silahlı saldırılarına Anavatanımız Türkiye 8-9 Ağustos 1964’te gerçekleştirmiş olduğu Hava Harekatı ile Kıbrıs Türk Halkına yapılacak saldırılara Türkiye’nin en ağır biçimde cevap vereceğini dosta, düşmana gösterirken; 8-9 Ağustos 1964 Erenköy Hava Harekatının etkisiyle bir süre kendine gelemezken 1967’ye kadar, Kıbrıs Türk Halkına yönelik ciddi bir saldırı olmayacak ve 8-9 Ağustos 1964 Erenköy Hava Harekatı, 20 Temmuz 1974’te gerçekleşecek Barış Harekatı’nın da habercisi olmuş olacaktı…
21 Nisan 1967’de gerçekleştirdiği darbe ile Alb. YorgoPapadopulos’un başkanlığında Yunanistan’da iktidarı ele geçiren Askeri Cunta Yönetiminin Kıbrıs’ta Enosis’i bir an önce gerçekleştirmek amacıyla 15 Kasım 1967’de General Grivas Komutasındaki Rum-Yunan askeri kuvvetleri son model ağır silahlarıyla Geçitkale-Boğaziçi köylerine saldırılar düzenlemesi sonucu Anavatanımız Türkiye ile Yunanistan savaşın eşiğine gelmişlerdi..
Neticede Anavatanımız Türkiye’nin kararlı tutumu ile o gün için de olsa sorun barışçıl bir yolla çözümleniyordu.. 30 Kasım 1967’de Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan antlaşmaya göre Yunanistan hızlı bir şekilde askerlerini çekmeyi kabul etmişti. Yine Yunanistan, haziran 1964’te yasal olmayan bir şekilde kurulan RMMO kuvvetlerinin dağıtılmasını ve Komutanı Grivas’ın Atina’ya geri çağrılmasını kabul etmişti. Bu antlaşmaya göre Kıbrıs’ta bulunan Yunan askerleri 45 gün içerisinde geri çekileceklerdi..
15 Kasım 1967 Geçitkale ve Boğaziçi saldırıları ; Kıbrıs’ta Türk ve Rum Halkları için ve Kıbrıs Tarihi için bir dönüm noktasıdır.. Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren ve adada büyük bir bunalıma yol açan” bir olaydır.. Ancak , Kıbrıs’ta bu yaşananlardan olumsuz etkilenen Yunanistan olacaktı…
Glafkos Klerides’e göre Geçitkale Harekatı, politik sonuçları itibarıyla Rumlar için bir “milli felaketti.” Kaynak: İsmail Bozkurt, 15 Kasım 1967 Geçitkale Boğaziçi Direnişi III, 23 Ocak 2019
15 Kasım 1967’de Geçitkale-Boğaziçi köylerine yapılan Rum-Yunan silahlı saldırılarının en önemli sonuçlarından biri de Makarios’un silahlı saldırılarla Kıbrıs Türk Halkını etkisiz hale getiremeyeceğini anlayarak tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hedefleri için zamana oynamaya başlayacak ve Yunanistan’daki Albaylar Cuntası ile ters düşecek olmasıydı..
Rum-Yunan ikilisinin Anavatanımız Türkiye’yi yok sayma girişimlerinin devam etmesinin bir sonucu olarak Yunan Cunta Yönetimi ve Kıbrıs’taki uzantılarının, 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios’a karşı düzenledikleri darbenin esas hedefi, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakını gerçekleştirmek ve İphestos Planını uygulayarak Kıbrıs Türk Halkını Girit misali yok etmekti.
Nitekim, Makarios kendisine yapılan darbeden sağ kurtularak Adadan kaçmasının ardından Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ilan edilen EOKA’cıNikosSampson 17 Temmuz 1974’te “Kıbrıs Radyo Yayın Korporasyonu”ndan yapmış olduğu konuşmada Kıbrıs Helen Devleti’nin kuruluşunu ve Yunanistan’la birleştiğini” ilan ediyordu..
Anavatanımız Türkiye’nin bu gelişmelere seyirci kalması asla mümkün değildi.. Gerçek şu ki 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşı düzenlenen darbe ; Makarios ile Yunan Cuntasının zamanlama açısından ters düşmesinden kaynaklanmıştır. Yine Enosis hedefli 15 Temmuz 1974 darbesi olmamış olsaydı, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı da olmayacaktı.. Dahası 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı olmasaydı, 15 Kasım 1983’te de bağımsız ve egemen devletimizin kuruluşuna giden yol açılmış olmayacaktı!..
Netice itibarıyla Anavatanımız Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir dönüm noktasıdır. Rum-Yunan ikilisinin 15 Temmuz 1974’te yarattığı ortamda Yunanistan ile Ada’nın birleşmesi önlenmeliydi ve Kıbrıs Türk Halkı; Anavatanımız Türkiye’nin güvencesi altına alınmalıydı.. O günde Adadaki Rum-Yunan askerine karşı Kıbrıs’ta mutlaka bir denge sağlanmalıydı.. Ulusal çıkarlar mutlaka korunmalıydı, çünkü 1960’da kurulan denge Rum-Yunan saldırıları sonucu ortadan kalkmış durumdaydı..
20 Temmuz 1974 sabahı Dünya Kamuoyuna yapmış olduğu açıklamada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Bülent Ecevit: “Türkiye Ada’da düzeni ve barışı sağlamak için, kan dökülmesini önlemek amacıyla Uluslararası Antlaşmalardan doğan hakkını kullanarak Adaya çıkarma yapılmak için harekatın başladığını; Türkiye’nin hedefinin adanın tamamını değil, belirli bir bölgesinde denetimi sağlamak için, temelde Adada Türklerle Rumlar ve de Türkiye ile Yunanistan arasında Adada bir denge kurmak için Türk Ordusu Adaya çıkıyor” diyordu.
Anavatanımız Türkiye 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Enosis’in gerçekleşmesine ebediyete kadar engel olacaktı..20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından yıllarca devam eden toplumlararası görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir..
GKRY yetkililerinin her vesileyle yapmış olduğu açıklamalara bakılırsa görünen odur ki; geçmişte yaşanan acılardan ders almamışlardır.. Hedefleri, tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayalleri çerçevesinde yer alan Enosis önünde tek engel olarak gördükleri Türk ordusunun Adadan uzaklaşmasını sağlayacak bir antlaşma olduğunu gizleme gereğini bile duymamaktadırlar..
Yine Rum liderliği “Federasyon” adı altında 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ortaklığının gerisinde Birleşik Kıbrıs’ı öngörmektedir. Kıbrıs Türk Halkını ‘azınlık’ haklarıyla sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamaktır..
2015’te KKTC Cumhurbaşkanı seçildiği günlerde 20 Temmuz 1974’ün 41 yıl dönümü nedeniyle etkinliklere gelen yabancı gazetecilerle buluşmasında sayın Akıncı: Müzakerelerin hızla devam etmesi halinde aylar içinde Kıbrıs Sorununa çözüm bulabileceğinin mesajını veriyordu!..
Sayın Akıncı, Rum lider Anastasiadis’le görüşmelere çok iyi niyetle başlamıştı. Ancak Anastasiadis’inEnosis hayalleri vardı ve buda Kıbrıs’ta yıllarca sürecek görüşmelerde adil ve kalıcı bir siyasi çözüme engeldi ve de engel olmaya devam edecekti..
Kıbrıs Türk Halkı olarak çok iyi bilmeliyiz ki; hiçbir Rum lider; Rum Ortodoks Kilisesi’nin, Başpiskopos’un sözünden asla ve asla çıkmaz, çıkamaz.. Hiçbir Rum lider Rum-Yunan ikilisinin Megaliİdea hayallerini dışına çıkmaz ve çıkamaz..
Günümüzde Anastasiadis; “Olası bir siyasi çözümde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin adı Kıbrıs Federal Cumhuriyeti olabilir . Kıbrıs Türkleri ‘azınlıktır’ ve ‘azınlık’ haklarından öte haklar verilemez . Garanti Antlaşmaları iptal edilmeli, Türk askeri Kıbrıs’tan gitmeli, Kıbrıs Türklerinin Türkiye ile olan bağları koparılmalıdır, tüm göçmenler evlerine dönmelidir..” diyor..
Ancak, sayın Akıncı hala daha bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkarak tanınması için yola çıkmayı düşünmüyor... Sayın Akıncı hala daha federasyon diyor, Rumlarla federal devlet çatısı altında bir antlaşmayı hedefliyor..Ama Rum-Yunan ikilisi ‘Enosis’ istiyoruz diyor. Kıbrıs Türk Halkı olarak asla ve asla Rumlarla bir ortaklık devleti çatısı altında yeniden bir araya gelemeyiz, bir kez daha Rum’a güvenemeyiz..
O halde Kıbrıs Türk Halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ne sahip çıkmaktır, tanınması için yola çıkmaktır..
Kıbrıs Türk Halkının 15 Kasım 1983’te ilan ettiği bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası hukuka göre tanınma hakkı vardır.. 11 Ekim 2020’de KKTC’de gerçekleştirilmesi hedeflenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Kıbrıs Türk Halkı olarak bu hakkımızı savunacak ve bu yönde mücadele edecek bir Cumhurbaşkanı seçmek durumundadır..
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa…