15 Ocak 1950 Plebisitinin ardından 18 Ekim 1950de Enosis andı içerek Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu olan Makarios III ömrü boyunca bu yeminine sadık kalmıştır…
1950li yılların 2. Yarısında EOKA lideri Grivas, “Ateş ile su yan yana gelirse Türklerle anlaşabiliriz” dediğini ve bunu hayatı boyunca sürdürdüğünü unutmayalım…
Şubat, 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını imzaladığı günde de Makariosun aklında Enosis vardı!..Makarios, 1960da Cumhurbaşkanı olduğu zaman da “Kıbrıs Cumhuriyeti,Enosise sıçrama tahtasıdır, Kıbrıs Cumhuriyetini kullanarak Enoisisi gerçekleştireceğiz” diyordu.
21 Aralık 1963 Kanlı-Noel saldırılarıyla Akritas planı devreye konuluyordu. Kıbrıs Türkleri , memurlarıyla , Milletvekilleriyle, Bakanlarıyla silah zoru ile Kıbrıs Cumhuriyetinden dışlanıyor ve Kıbrıs Cumhuriyeti , Rum Yönetimine dönüştürülüyordu.
1971de Klerides vermiş olduğu beyanatında; “…. Çözümsüzlük, bizim için en iyi çözümdür. Bugün , neysek yarın da oyuz. Gelecek yıl da oyuz, her yıl da o olacağız. Yüzde yüz Rumlardan oluşan bu idareyi dünyaya meşru Kıbrıs hükümeti olarak tanıttık. İçimizde vetosuyla bir Cumhurbaşkanı Muavini yoktur, üç Türk Bakan yoktur, Türk Milletvekilleri yoktur ve biz meşru hükümet olarak tanınmaktayız. O halde Kıbrıs Türklerini ne diye içimize alalım.Onlar, Adanın yüzde 3üne sıkıştırılmış vaziyette ekonomik açıdan perişan durumdadırlar . Ya bize boyun eğecekler veya Adadan çıkıp gideceklerdir…” diyordu…
Onun öncesinde Makariosun görüşü de ayni doğrultudaydı. O da , “ Ya boyun eğerler ve azınlık statüsünü kabul ederler ya da giderler” diyordu.
İşte “Dünya Kamuoyu” bunları görmemekte ve Kıbrısta yaşananlar, Kıbrısın bir iç meselesidir diyerek, Kıbrısa BM Barış Gücü Askeri gönderilmesiyle ilgili olarak alınan 186 sayı ve 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyinin kararının ve de bunun ardından gelen 541(1983) ve 550(1984) sayı ve tarihli BM Güvenlik Konseyi kararlarının arkasına sığınmaktadır. arkasına sığınmaktadırlar.
Rumların görüşlerinde bugün de bir değişiklik yoktur.Rumlara göre Kıbrıs meselesi 1974de başlayan bir işgal meselesidir.Toplumlararası görüşmelere 1968den beri devam ediliyor. Rum göçmenler evlerine dönmelidir siyasetiyle karşımıza çıkanlarla daha neyi görüşebiliriz ki? Rum liderliği ,her vesileyle “…Maraş verilmezse, Güzelyurt verilmezse , Karpaz verilmezse çözüm olmaz…” diyorlar. Sormak lazım, siz taviz istemekten başka bir şey bilmez misiniz!...
Anlaşma ve uzlaşma için, Kıbrısta adil ve kalıcı bir barış için Rumlar önce Kıbrıstaki gerçekleri görmek durumundadırlar. Bugün Kıbrısta bağımsız ve iki egemen devlet vardır. Anlaşmanın temeli bu noktadadır….
1998-2003 yılları arasında Rum Yönetimi lideri olan Vasiliu, “… 1999da Helsinkide Türkiyenin tüm itirazlarına rağmen Kıbrıs sorunu ile Kıbrıslı Rumların ABne üyeliğinin birbirinden ayrı düşünülmesini sağladık…” diyordu
Kıbrıs Türklerinin imha planı olarak bilinen Akritas planının hazırlayıcısı EOKAcı , Rum eski lideri TasosPapadopulos,1964de Türk donanması Adaya geldiğinde kurtaracak tek bir Türk bile bulamayacak” diyordu. Türk kasabı olarak bilinen ayni Papadopulos, 2003te de 24 Nisan 2004 Annan Planı referandumu öncesi Televizyonda ağlayarak yaptığı konuşmada , Rum halkına plana ‘hayır demesini istiyordu…
Biraz gerilere gidecek olursak ; Haziran 2008de Larnakada Ermeni Soykırımı Heykelini açarken kırmızı çizgilerini vurgulayan GKRY eski lideri Hristofyas:
“…Kıbrısta tek halk var, bu halk Türk ve Rumlardan oluşur; Kıbrıs halkı olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çerçevesinde devamını hedefliyoruz. Çözümün hedefi budur . Tek egemenliği tek vatandaşlığı , tek uluslar arası temsiliyeti olan tek bir devlet olarak Kıbrıs Cumhuriyeti devam edecek. Türklerle ortaklık diye bir şeyi kabul etmiyoruz. Türkiye tezlerini değiştirmezse uzlaşma olmaz…” diyordu.
Hristofyas, “Türklere yeniden Rumların, Ermenilerin, Maronitlerin , Latinlerin haklarını gölgeleyecek haklar verilemez” diyordu….. YARIN DEVAM EDECEK