Yol ayırımı!

Abone Ol

Büyük önder Atatürk ün bıraktığı değerler doğrultusunda bir 23 Nisan kutlamasını daha gerçekleştirdik.

Allah kerim önümüzdeki yıllara!

Kıbrıs Türkü her dönemde,  arada ana karadan ayıran Akdeniz olmasına ve de o yıllarda İngiliz in sömürgesi konumunda bulunmasına rağmen,  Atatürk devrimlerini Türkiye nin birçok bölgesinden daha önce ve de süratle benimsemiş, hayata geçirmiş bir toplum kimliğinde olmuştur.

Getirildiğimiz hale bakın!

Güneyin uzlaşmazlığı bu denli açık ve vaz geçilmez olmasına rağmen bunu kabullenmemek, daha doğrusu Türkiye ye daha yakın konuma gelmemek adına kendi yol haritamızı çıkarmamıza, Kıbrıs Türkü olarak varlığımıza karşı çıkıyorlar.

Dün, sadece 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramı değildi!

23 Nisan 2003 tarihi aynı zamanda uzun yıllardan sonra iki toplum arasındaki bazı geçiş kapılarının aralanmasının yıl dönümüydü!

Geçişler başladıktan sonra o günlerde Rumların sukutu hayale uğradıklarına şahit olduk!

Kuzeyde hüküm sürmekte olan yaşamın ilkel koşullarda olduğunu görmek umuduyla Kuzeye geçenler, dört dörtlük olmasa da Türkiye nin yatırımlarıyla ileri düzeyde çağdaşlığa yakın bir Kıbrıs Türkü ile karşılaştılar.

Bunun verdiği hırsla Kilisenin telkinleriyle Kuzeyde yapılacak alış verişlere ambargolar koydular!

O günleri anımsayınız. Ellerinde sandviçleri, meşrubatları kuzeyde dolanan çok Rum a rastlamadık mı?

Aradan yıllar geçmesine rağmen yapılan istatistiklere bakıyoruz.

Her dönemde kuzeyin güneyde yaptığı alışverişler iki katı, üç katı olmuştur!

Hele aradaki nüfus oranlarını da hesaba kattığımızda, karşımıza dudak uçuklatan, kuzey ekonomisinin güneye taşındığı izlenimini yaratan tablolar çıkar!

Geçtiğimiz gün Türkiye Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu sessiz sedasız adaya geldi. Cumhurbaşkanlığında, KKTC Meclisinde temsilcisi olan siyasi partilerle önemli bir toplantıya katıldı.

Toplantı mahiyetinin, iki liderin on aya yakın bir zaman aralığı sonrasında “sosyal yemek” adı verdikleri buluşma neticesinde ortaya çıkan tablo çerçevesinde yeni bir yol haritasının tespiti olduğu aşikardı!

Oyalama taktiklerle zaman kaybı olamazdı, olmamalıydı.

Cumhurbaşkanı Akıncıdan ve mensubu olduğu siyasi yapıdan,  toplantıya katılanların ağırlıklı düşüncelerine müspet bir yaklaşım çıkmadı!

Rum lider Anastasiadisin tutumu karşısında, iki toplumun artık yol ayırımına geldiğini, bu koşullarda uzlaşının olanaksızlığını kabullenmenin politik iflasları oluşunun zorluğunu ve de sıkıntısını yaşadıkları ortadadır!

Ne var ki, Kıbrıs Türk toplumunun adadaki geleceğini karartacak ortamlara  kişisel politik beklentiler ve de hırslar uğruna sessiz  kalmak, tepkisiz durmak beklenemez, beklenmemelidir.

Unutulmasın ki belirsizliği kabullenerek durmak da güneyin hedeflediği amaca hizmettir.