“Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal”
Futbol ailesinin genişliği, gelir elde edenlerinin daha fazla olması haliyle itiraz seslerinin yükselmesini getirdi. Hükümet topu Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kuruluna attı, onlar da, kulağı tersten gösterip pası Futbol Federasyonuna aktardı. KTFF Başkanı kaçın kurdu? Yer mi bu numaraları; “Bu sistemle oynanmaz” diye bombayı tekrar Üst Kurulun kucağına bıraktı.
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, aynı zamanda Üst Kurul Başkanı olan Dr. Ali Çaygür de birçok haklı gerekçeler sıralarken öyle bir söz söyledi ki, kelimenin tam manasıyla bir çuval inciri berbat etti.
“Kaleci pozitifse, defans oyuncusuyla teması vardır” diyerek herkesi güldürdü. Sayın Müsteşar’ın futbolu bilmediği belli. Keşke, futbolun içinden gelen yakın mesai arkadaşına sorsaydı, kalecinin, bırakın forvette oynayanlarla, rakip orta saha oyuncularıyla bile teması olabileceğini.
Bu sözün peşine düşüldüğü için birçok haklı gerekçeleri güme gitmiş Müsteşar beyin. Örneğin, testlerin tümünün ücretsiz yapılması, pozitif çıktığında tüm takımın kamp yapar gibi izole edileceği, salt futbola olan ilgi nedeniyle pozitif ayrımcılık yapıldığı, Ocak ayında soğuklar nedeniyle vücut direncinin düşeceği gerekçesiyle liglerin daha erken başlamasını tavsiye etmeleri, pozitif çıkma durumunda özel sektörde çalışan futbolcuların, halktan farkı olmadığını söylemesi hep doğru sözler. Ama vurguladığı sözler arasında en önemlisi, liglerin kesilmeyeceğinin garantisi olmadığı gerçeği.
Haksız mı Üst Kurul? Yarın ligler başladığında birçok takım futbolcusu, teknik adamı, hatta yönetici pozitif çıkarsa, ligler nasıl devam edecek?
Herkes topu birbirine atıyor ama kulüp başkan ve yöneticileri ne yapacak? Transferlere paralar harcandı, aylıklar öyle ya da böyle ödeniyor. Yabancılar, misafir gibi ağırlanıyor. İstiyorlar ki, biran önce ligler başlasın. Başlasın da, zaten olmayan gelirlerinden seyirci parası da uçacak. Teknik adam, futbolcu, hakem, sporcu sağlığı uzmanları ve az sayıda da olsa spor yazarı elde ettikleri gelirlerden olacaklar.
Başlasa bir türlü, başlamasa bir türlü. Kimse sorumluluk almak istemiyor.
Doğrusu ne derseniz; en kısa zamanda başlatmak. İmkanlar çerçevesinde sahada, soyunma odasında, tribünlerde tedbirleri alırsınız. Ligler başlar, işler sarpa sararsa, yapacak bir şey yok; nasıl ülkeler zaman zaman kısıtlamalar getiriyor, biz de ligleri durdurur, her şey normale döndüğünde yeniden başlatırız.
En azından denemiş oluruz. Aynen, eğitimde, iş hayatında, sosyal aktivitelerde (Gazino, bar, restoran, cafev.s.) olduğu gibi.