Zamanın acımasızlığı!

Abone Ol

O günlerde 120 bin olarak telaffuz edilen Kıbrıs Türkünün büyük çoğunluğu  ikinci harekatların yapıldığı tarihe kadar çok büyük acılar çekti.
Türk ordusunun adaya çıkarma yapmasını uzaktan seyretti.
Açlık çekti, esareti gördü, silahsız, mukavemetsiz  Muratağa, Sandallar, Atlılar, Dohni gibi köylerde toplu katliamları yaşadı.
Kimi bölgeler savaşa hazırlıksız yakalandı. Silahların suskun olduğu dönemlerde görevini yapmadı, yapamadı. Olası saldırılara karşı tedbirini almadı, tabir yerinde ise yan geldi yattı.
Barış harekatlarının olduğu dönemde aile bağlarımdan dolayı , eski adı Mora, şimdiki adı Meriç köyünde görevliydim.
Rahmet istedi, o günlerde Meriç Tabur komutanı TSK den Yüzbaşı Saldıray (Hakgüder) bey idi. Çalışkan, duyarlı bir komutandı.
Aylar öncesinden bir çalışma başlattı. Meriç köyünün tüm çevresini beton mevzilerle donatma kararı aldı. Mevzi yapımı konusunda adeta bir seferberlik başlatmıştı. Sivil memur olmama rağmen samimiyetimize de güvenerek bana mevzilerin yapımına mali kaynak bulma görevi verdi.
Kum, çakıl  verenden kum, çakıl, çimento verenden çimento, para verenden para. Akşamları köy kahvelerini dolaşıyor, henüz katkıda bulunmayanların yakasına yapışıyordum. Anlıyacağınız o dönemde bana selam veren borçlu çıkıyordu.
Mevzi yapımını doğal olarak Mücahitlik görevi yapmakta olan kardeşlerimiz üstlenmişti. Gece gündüz demeden canla başla çalışıyorlardı.
20 Temmuz sabahı uzaktan aşağıya süzülerek inen paraşütleri gördüğümüz an, köy çevresindeki mevzilerden sadece birinin kapağı dökülmemişti.
Köyün giriş bölgesini tutmakla görevlendirilmiştim. Allah rahmet eylesin, Saldıray komutanın ‘mevzilere, mevzilere’ deyişi hala kulaklarımda.
Bunları yaşadığımız günler bir su gibi aktı gitti ve aradan 49 yıl geçti.
İkinci harekatların arifesinde torunuma o günlerde mücadele verdiğimiz, toprak kokusunu en yakınlardan, içimize çektiğimiz, mücadelemizin adeta simgesi olarak gördüğümüz mevzileri göstermek istedim.
Vay götürmez olsaydım!
Zamanın ve de kayıtsızlığın şamarını olanca gücü ile yüzümde hissettim!
20 Temmuzu mal paylaşımına dönüştüren zihniyet, 20 Temmuzun zaferle taçlanmasına neden olan ortamları adeta unuttu.
Meydanlarda kendinden geçercesine 20 Temmuzu göklere çıkaranlar, adeta tırnaklarımızla, etimizle, kanımızla meydana getirdiğimiz savunma mevzilerinin
yerle bir olmasına, yok olup kaybolmasına kayıtsız kalarak, gelecek kuşaklara hür yaşama ortamlarına nasıl gelindiğine ait  mevzilerin ortadan kalkmasına sebep oldu. Yazık ki, ne yazık!
Üzüntüm çok ama çok büyük, keşke bu günleri görmez olaydım!