“Kıbrıs Türkleri, Kıbrısın Yunan Bayrağını çektirmemek azmindedirler. Kıbrısın taksimi sayesinde Kıbrısın Rum veya Türk olduğu kavgasının sulhen halli mümkün olabilecektir. Aksi takdirde her Türk, en küçüğünden en büyüğüne kadar sorumluluğuna düşen milli ve vatani vazifesini ifa etmekten çekinmeyecektir.” 1957
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Tarihin çöplüğünde kendisine yer bulması için gönderdiğimiz 2015 yılı, dünya ölçeğinde yaşanmış olayların da 100. yılı idi. Daha önce de belirttiğimiz gibi Diyaspora Ermenileri soykırım savları konusunda bekledikleri ilgiyi göremediler. Yaptıkları hazırlıkları da tarihin çöp sepetine atmak zorunda kaldılar. Bu art niyetli çabaları da bir kez daha boşa çıkmış oldu. Buna koşut Birinci Paylaşım Savaşının da 100. yılı idi. Bu savaşın Avusturya veliahtı Franz Ferdinandın öldürülmesi ile başlatıldığını anımsatmak istiyoruz.
Aradan geçen 100 yıla karşın değişen pek bir şeyin olmadığını da kaydetmek istiyoruz. Birinciden istediklerini tam olarak alamayanlar İ-kinci Paylaşım Savaşını başlattılar. Bunlar yaşanmasına karşın şimdilerde dünyanın Üçüncü Paylaşım Savaşına doğru evrilirken zurnanın zırt dediği noktada olduğumuzu da belirtmek durumundayız.
Türkiye ve Yunanistanda yaşanan iç çekişmelere yönelik tartışmalar nedeniyle Kıbrıs konusu her iki ülkenin gündeminin ilk sırlarında artık yer almıyor. Durumun bu noktada olmasına karşın herkes 2016 yılında çözümün olacağı beklentisini taşıyor. Kıbrıstaki siyasetçilerin söylemini dikkate alacak olur isek çözüm hemen gerçekleşiyor. Türklerin bu söylemine karşın karşı tarafın bu konuda pek niyetli olmadıklarını söylemek istiyoruz.
Diğer yandan Türkiyenin AB üyeliği ile hiçbir bağlantısı ve ilişkisinin olmamasına karşın Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü, Türkiyeye dayatılıyor. Adadaki çözümsüzlüğün bir nedenin de bu türden yapılan dayatmalar olduğunu da kaydetmek istiyoruz.
Kedilerin damlara çıkma hazırlıkları yapacağı günlerde bir anlaşma metninin ortalık yerlere çıkarılabileceği olasılığından söz ediliyor. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi halinde Mayıs veya Haziran ayında referandumun gündeme geleceği belirtiliyor. Mayıs ayında mendil büyüklüğündeki ülkede yapılacak seçiminde birkaç ay ertelenebileceğinden söz ediliyor.
Yeni bir yılın yeni bir umut olduğunun da bilincindeyiz. Bu nedenle önceki yıllarda umutların yılın sonuna gelinmeden hüsranla sonuçlandığı gerçeğini birlikte yaşıyoruz. Düşlerin bile biraz olsun gerçeklere dayandırılması gerekiyor. Karşı tarafın tutumunda her hangi bir yumuşama izinin olmaması umutların da çöpe atılmasına neden oluyor. Bu gerçekler karşısında Kıbrıs Türklerinin umut yorgunu olmaya devam edeceklerini kaydetmek istiyoruz.
2016 yılının adada çözüm yılı mı olacağı konusunda derin kuşkularımız olduğunu ısrarla belirtmek istiyoruz. Buradaki sıkıntı adada çözüm olmadan Kıbrıs Türklerinin kendi içlerinde çözüldükleri gerçeğidir. 1964 yılından günümüze dek uyuşmazlığın çözümü konusunda BM Genel Yazmanı adına görev yapan temsilcilerin sayısının 25 adet olduğunu bu vesile ile anımsatmak gerektiğine inanıyoruz.
Guardian gazetesinde yer alan uzman görüşlerini dikkate almak gerekirse de bu acelenin perde gerisinde, “Rumların, öngörülemez bir hamle ile Kuzeyi ilhak edebilecek Türkiye ile komşu olmak istememesi” görüşü yatıyor. Türkiye ile komşu olmak istememelerinin nedeni, “Türkiyeden çok daha laik olan Kıbrıs Türklerinin AB üyesi Birleşik Kıbrısın ortak geleceğini tercih etmeleridir. Gazete mülkiyet konusunun olası anlaşmanın önüne geçebileceğine ilişkin vurgusunu da yapıyor.
Müzakerelerde gelinen noktanın zurnanın zırt dediği noktada olduğunu gösteriyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…