Zirve zırva

Abone Ol

Yani kısacası, AB “Kıbrıs Sorunu”nun çözümü için önerdiği, iki toplumun Rum Kıbrıs Cuımhuriyeti egemenliğinde  birleşmesiydi.  “Ben Kıbrıs Cumhuriyeti’ni üye yaptım. İki toplum birleşmiş olarak Kıbrıs Cunmhuriyeti vatandaşıdırlar. Tümü de AB vatandaşıdırlar.” İşte AB’nin politikası ta ezelden bu. O kadar! Bu durumda, adanın tek devletinin Rum Kıbrıs Cumhuriyeti olduğunu vurgulayan ve KKTC Devletini yokmuş gibi gören AB’nin politikası budur. Bu zihniyetle hareket eden AB’nin bu politikasından vazgeçmesini beklemek boşuna. Özelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin AB’nin bu politikasına karşı daha sert bir dille yanıt vermesi gerekmektedir. AB’nin zirvesinden çıkan zırvalar hiçbir zaman dikkate alınmamalı ve AB’yi doğru yola çekecek politikalar izlenmelidir.
AB’nin,  KKTC Devleti’nin meşru hak ve çıkarlarına saygılı olmasını beklemek boşuna... AB, geçmişten bu güne kadar, Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs’ın yeniden birleşmesine hazırlamaya  çalışmaktadır.  Bu hayalinden de asla vazgeçmez. İşte bu yüzden hem Türkiye’nin, hem de KKTC’nin  AB’ye karşı artık yeni ve sert bir politika izlemesi kaçınılmazdır. Kıbrıs Türk halkını ve Kıbrıs Rum halkını birleştirmek ve bir çatı altında, yani Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında tutmak mümkün değildir. Gerçek olan şu ki bu adada iki ayrı bağımsız egemen devlet vardır... 38 yıllık bağımsız, egemen KKTC Devleti’ne halâ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan bir azınlık Kıbrıslı Türk toplumu olarak bakan AB, bu görüşünden asla vazgeçmeyecektir. AB, kendi kuruluşuna üye olmayan ve bu kuruluşun dışında olan bir bağımsız egemen devlete, yani KKTC’ye böyle davranma hakkına sahip değildir. AB, hiçbir politikasını KKTC’ye zorla kabul ettiremez. Bu durumda, AB’ye karşı yeni ve daha sert bir politika uygulanmalıdır.