CTP’den yapılan açıklamaya göre, Akansoy, ADA TV’de katıldığı programda dünya ve Kıbrıs’taki gelişmeleri değerlendirdi. Akansoy, 1990’lardan sonra başlayan yeni küreselleşme sürecinin beklentileri karşılamadığını ve eşitsizlikleri daha da derinleştirdiğini belirtti. Güç sahibi ülkelerin, bölgelerindeki sorunları çözme girişimlerini şiddetle sürdürdüğüne işaret eden Akansoy, Avrupa Birliği’nin 21. yüzyılda etkin bir özne olup olmayacağına dair de soru işaretlerinin bulunduğunu vurguladı.
Uluslararası ilişkilerde öngörülemez bir dönemden geçildiğini ifade eden Akansoy, dünya genelindeki istikrarın ancak uluslararası pozisyonların yeniden düzenlenmesi veya yeni ulus ötesi kurumların tesis edilmesiyle sağlanabileceğini dile getirdi. Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi’nin ve Hindistan Avrupa İMEC koridoru projesinin bölgesel etkilerine de değinen Akansoy, Kıbrıs’ın artık yalnızca jeopolitik değil, aynı zamanda jeo-ekonomik öneme de sahip olduğunu belirtti.
Türkiye’nin sınırlarında yaşanan gelişmelerden olumsuz etkilendiğini ifade eden Akansoy, Suriye’de istikrar sağlandıktan sonra İran’ın süratle gündeme geleceğini savundu. Akansoy, Orta Doğu’daki gelişmelerin, büyük güçlerin çıkarlarını gözeten bir zeminde ilerlediğini kaydetti.
Akansoy, bunun kabul edilemez olduğunu, karar vericinin bölge halkları olması gerektiğini belirterek, demokratikleşme ve yeniden yapılanmadan bahsedilecekse, bunun bölge halklarının iradesiyle mümkün olabileceğini söyledi. Akansoy, “Dışardan dayatmalar büyük yeni sorunları beraberinde getirir, toplumsal dönüşüm süreçlerinin öznesi bölge halkları olmalıdır” dedi.
Asım Akansoy Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak BM’nin, taraflar arasında genişletilmiş bir toplantı çağrısında bulunacağını ve Ocak sonu ya da Şubat başında buluşma formülü üzerinde çalışıldığını aktardı. Geçiş noktalarına yönelik çalışmaların sürdüğünü ifade eden Akansoy, çözümün, genel tarihsel müzakere süreci sonucu, yalnızca Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın iradesine bağlı olmadığını; BM müktesebatı ve garantör ülkelerin de bu süreçte belirleyici rol oynayacağını düşündüğünü belirtti.
Akansoy, Kıbrıs’a 1960’ta olduğu gibi dışarıdan bir çözüm dayatılabileceğini ifade ederek, çözüm sürecinde Kıbrıslı toplumların iradesinin belirleyici olması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs bağlamında, yeni Ortadoğu sürecine paralel pro-aktif siyasi hamlelerini ileriye taşıyacağını düşündüğünü belirten Akansoy, Kıbrıslı Türklerin temsiliyeti noktasındaki eksikliklerin giderilmesi gerektiğini söyledi. Kıbrıs sorununda bir çözüm kararı söz konusu ise, bundan Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye tam üyelik olmasa da çeşitli bağlamlarda yeşil ışık yaktığı anlamını çıkarmak gerektiğini, ancak Türkiye’nin bölgedeki doğal gaz konusunda da bir kazanım elde etmedikçe adım atmayacağını öngördüğünü ifade etti.
Bütçe görüşmeleriyle ilgili de konuşan Akansoy, “Ülkenin 2025’te ne durumda olacağını bütçe görüşmelerinde gördük. Kamu yatırımları açısından sıfır olacak bir yıl. Devlet hiçbir yatırım öngörmüyor. Eğitim bütçesi, bir yıl önceki bütçeye kıyasla daha düşük” dedi. Hayat pahalılığı yasa tasarısıyla ilgili de eleştirilerde bulunan Akansoy, “İstikrarlı muhasebe birimini hayata geçirmeye niyetliyiz. İnsanların alım gücünü korumak adına güçlü adımlar atılması gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele edilmelidir” şeklinde konuştu.