Güvenir “Dr. Fazıl Küçük’le ilk tanışmamız onun doktorluk mesleği dönemine rastlar. Bir gün hastalandığımda babam onu eve getirmiş ve beni iyice muayene ederek bana ilaç yazmıştı. Dikkatine gelen ilk şey, bembeyaz gömleği ve babacan tavırlarıydı. Yıllar sonra kader bana onunla birlikte çalışma şansını verdi. Dr. Küçük’le geçen uzun zamanlarımda unutamayacağım pek çok anım vardır.”
İşte ilk aklıma gelen anım:
Bir gün çalışma masasında bir resim gördüm. Emekli öğretmen Hasan Nahit’in başına foto-montajla eşek kulakları yerleştirilmiş bir resim.
Hasan Nahit çok saf ve Dr. Küçük’ü de çok seven bir insandı. Dr. Küçük de onu çok seviyordu. Zaman zaman onun saflığından yararlanarak onunla akla gelmeyecek şakalar yapar, onu sinirletir ve saatlerce kahkahalar atmasına neden olurdu. Ancak Hasan Nahit’in Dr. Küçük’e o kadar büyük saygısı vardı ki, kendisine yaptığı o kadar ağır şakalara karşın ağzını açıp da tek bir söz söylemezdi.
Yürütme Kurulu (Bakanlar Kurulu) yapılacağı bir gündü. Hemen hemen bütün Yürütme Kurulu Üyeleri gelmişti. Dr. Küçük’ün keyfi yerindeydi o gün. Bir ara odasına girdiğimde Hasan Nahit’in odasında oturduğunu gördüm. Bana kulağıma eğilerek “Osman odacılara çağır gelsinler ve toplantı masasının üstüne bir sandalye koysunlar” dedi. Biraz afallayarak ama meseleyi kavrayarak talimatı yerine getirdim.
Biraz sonra odacıları çağırdım. “Masanın üstüne bir sandalye koyun. Doktor’un talimatıdır” dedim. Odacılar hayretler içinde yüzüme baktılar. Sonra da Dr. Küçük, Hasan Nahit’in koluna girdiği gibi onu Yürütme Kurulu salonuna sürükleyerek odacılara işareti çaktı.
Odacılarla birlikte Hasan Nahit’i, o iri gövdesi ile Yürütme Kurulu Masasının üstündeki sandalyeye oturttu. Hasan Nahit neye uğradığını bilmeden kendini Yürütme Kurulu masasının üstündeki sandalyede buldu. Orada bulunan Yürütme Kurulu Üyeleri de Başkanlık personeli de Dr. Küçük’ün bu türdeki şakalarını bildiklerindendi ki onlar da O’nun bu türdeki şakalarını hoşgörü ile karşılarlar ve gülüp geçerlerdi.
Hasan Nahit neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette “ne yapıyorsun efendi? Ayıp değil mi bu yaptığınız? İndirin beni masadan” demeye kalmadan masasındaki eşek kulaklı resmi kaptığı gibi eline tut etti. Kızgınlıktan Hasan Nahit’in ağzından sinir köpükleri dökülürken Dr. Küçük de kasıklarını tuta tuta kahkalar atmaya devam ediyordu.