Nilsen KÜÇÜK
Ülkemizde ve dünyada her geçen gün büyüyen bir sağlık sorunu olan diyabeti bu hafta sorguluyoruz. Diyabet konusunu Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca ile yaptığımız yaklaşık bir saatlik sohbette sizler için irdeledik.
Arca, diyabetle oğlunun üniversitede diyabet olmasıyla tanıştığını ve yaklaşık 14 yıldır da dernekte görev aldığını kaydetti.
Caner Arca, diyabet hastasının beslenme şeklinin diğer kişilerden farklılık göstermesi gerektiğini ifade ederek “Bu ömür boyu sürecek bir diyet gibi görünse de aslında bunun adı ömür boyu dengeli ve sağlıklı beslenme” diyor.
Şeker hastalığını tetikleyen önemli bir unsurun da stres olduğuna vurgu yapan Arca, diyabet olma riskinin gün geçtikçe artığını, Tip 2 diyabet olma yaşının çocuk yaşlarına kadar düştüğünü belirterek kontrol amaçlı tetkikler yaptırmaktan kaçınmamak gerektiğine dikkat çekiyor.
“Devletin birçok yayın organı var, gazete, televizyon, digital ortamdaki yayınlar. Orada sadece diyabet değil diğer hastalıkla ilgili de halkı bilinçlendirmek adına yayın yapılabilir. Aralara 10 dakika bile olsa bilgi içerikli haberler konulabilir” diyen Arca, halkın eğitimle diyabete karşı bilinçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Diyabet Derneği Başkanı Caner Arca ile yaptığımız söyleşimize dernek ile ilgili konuşarak başladık.
Ne kadar zamandır bu derneğin içindesiniz?
“Bundan daha zor bir soru olamazdı sanırım’’ diye yanıt veriyor Caner Arca. Yaklaşık 7 dönemdir yani 14 yıldır derneğe katkı koymaya çalıştığını ve bu yolda arkadaşları ile beraber uğraştıklarını vurguluyor.
“Benim oğlum diyabet hastası. Ona ilk diyabet teşhisi konulduğunda o zaman dernekte olan arkadaşlar yardımıma koştular. Maddi bir yardım değildi bu, benimle tüm bilgilerini paylaştılar. O zaman Diyabetin D’sini bilmiyordum. Şeker hastalığı diye duymuştum ama bilmiyordum. Zaten bilseydim çocuğum bana kendi ile ilgili şikayetlerini söylediğinde anlamam gerekirdi. Ama maalesef anlayamadım, 400-450 şekerle hastaneye yatınca farkedildi. Halsizlik, kilo kaybı, aşırı su içmesi, sık sık idrara çıkması, bunlar aslında diyabetin çok ciddi sinyalleri. Fakat kişiler bilinçli değilse bu sinyalleri göz ardı edebiliyor” diyor.
DİYABETİ YAŞAYINCA İNSAN BİLİNÇLENİYOR
Oğlu İzmir’de üniversitede okurken bu durumunu olduğunu ve onun durumunu öğrendiğinde adeta beyninden vurulmuşa döndüğünü söyleyen Caner Bey işte o zaman dernektekilerin kendisine yardıma koştuğunu söylüyor.
Arca “Ben uçakta İzmir’e doğru giderken diyabetin ilk bilgilerini okudum. Tabi hiç kimse bir diyabetli veya diyabetli ebeveyni gibi bu hastalığın ciddiyetini bilemiyor ancak yaşayınca öğreniyor. Ben dernekteki arkadaşlardan destek gördüm ve bu vesileyle derneğe girme kararını aldım.’’ diye sözlerine ekliyor.
“Derneğin içinde mali sekreterlik hariç tüm sekreterlikleri yaptım. Emekliyim ve vaktim bol. Evde oturup dizi izleyecek yapıda değilim. Burada olup, arkadaşlarla birlikte gelen gidene yardım etmeye çalışıyoruz. Derneğin işleriyle de ilgileniyoruz”
“DİYABET İLAÇLARLA MAALESEF GEÇMİYOR”
Diyabet’in zaman içinde tedavisi denen olayın bir hastalıktan çok özen gösterilmesi gereken alternatif bir yaşam biçimi olduğu fark edilebilir diye belirten Caner Arca sözlerine ekliyor:
“Diyabet ilaçlarla maalesef geçmiyor. Alınan ilaçların bir etkisi yok anlamında değil sadece ilaçlar gerektiği anda alınan ve o yüksek şekeri düşürmeye ve yüksek şekerden kaynaklanacak damar tıkanıklığını önlemeye yardımcı oluyorlar. Bu hastalığın tedavisinde esas rol diyabetlikişilerdedir‘’.
Bir çok hastalıkta olduğu gibi diyabet hastalığına yol açan şeyin aslında beslenme şekillerimiz olduğunu vurgulayan Caner Arca “Beslenme çok önemli bir husus, bir diyabet hastasının beslenme şekli diğer kişilerden farklılık göstermesi gerek. Bu ömür boyu sürecek bir diyet gibi görünse de aslında bunun adı ömür boyu dengeli ve sağlıklı beslenmedir.”
Arca “Halk arasında söylenen bir söz var; ‘keşke herkes bir diyabetli gibi beslense’ bu doğrudur, hangi açıdan doğrudur. Bir diyabetli sürekli kontrollü beslenmek zorundadır. Diyabetli olmayanların bunu gerçek anlamda bilinçli bir şekilde uygulayan var mı? Diyabetli sadece aç karnına değil yediği öğünlerden sonra da şekerini kontrol etmesi gerekir. Bugün hangimiz bu şekilde beslenebiliyoruz. Zor ve meşakatli olan kontrollü beslenmek. Keşke herkes bunu yapabilse’’ diyor.
Sayın Arca, şekeri yükselterek enerji veren gıdalar olduğu gibi, şekeri yükseltmeyen ama yine de enerji veren gıdalar da olduğunu kaydederek, yediğimiz besinlerden aldığımız enerjiyi harcamak gerektiğini ve bunlarla birlikte aldığınız ilaçlar olduğunun altını çizerek bu döngünün (enerji alıp harcamanın) aslında diyabetin kontrolünde “temeli” oluşturduğunu belirtiyor,
“HER ŞEYİN BAŞI DENGE”
Arca “Bir diyabetli bir taraftan doktora gidip ilaç almalı, bir taraftan diyetisyene gidip doğru beslenmeyi öğrenmeli ve bunun sürekliliğine dikkat etmeli, diğer taraftan da bu enerjiyi harcamalı. Bu nedenle egzersiz yapmalı, hareketli bir yaşamı olmalı. Bunu üç kefeli bir terazi gibi düşünün, kefelerin hepsinin dengede olması şart. Her şeyin başı denge.’’
Teknolojinin değişmesiyle besin teknolojisinin de değiştiğini vurgulayan Caner bey “Bazen markette raftaki paketlere bakıp inceliyorum ve şüpheye düşüyorum, acaba besin mi diye’’ diyor.
‘’HASTALIKLAR KONUSUNDA EĞİTİM ÇOK ÖNEMLİ BİR HUSUS’’
Bu konuda eğitimin çok önemli olduğunu vurgulayan Caner Arca bazı yanlış algılamalar olduğunu vurguladı ve “Ben bu ilacı aldım sende al, senin diyetisyenin bunu verdi, bende bu listeyi kullanayım veya internette okudum uygulayalım’’ gibi söylemlerle bazı kişilerin yanlış bilgilerle doğru davranamadıklarının altını çizdi. Her bireyin vücudu, metabolizması, genetik yapısı, boyu, kilosu, hareketliliği kendine özeldir. Bu nedenle diyabeti de farklıdır ve diyabetini kontrol etmek isterse kendine özel bir yol izlemelidir.
Eğitim için çok çaba sarf ettiklerini ve eğitim çalışmalarına çok önem verdiklerini, her ayın ilk Salı günü Lefkoşa’da sohbet toplantıları yaptıklarını, sadece diyabet ile ilgili değil diğer alanlardan gelen uzmanlarla da çalıştıklarını belirtiyor. Bu eğitimlerin devlet tarafından desteklenmesi gerektiğine inanan Caner Arca “Devletin birçok yayın organı var, gazete, televizyon, digital ortamdaki yayınlar. Orada sadece diyabet değil diğer hastalıkla ilgili de halkı bilinçlendirmek adına yayın yapılabilir. Aralara 10 dakika bile olsa bilgi içerikli haberler konulabilir ve halk çok daha bilinçli hale getirilebilir’’ diye sözlerine ekliyor.
Arca, uzun süreli eğitimlerde (iki üç saat) alınan bilgilerin uygulamadan çok farkındalık artırılmasına yardımcı olduğunu ama tam anlamıyla ceplerine baktıklarında çok fazla bir şeyin birikmediğini de ekliyor. Bu nedenle eğitimler uzun olmamalı. Kullanabilecekleri bilgilerin dikkatleri dağılmadan 10-15 dakika içinde verilmesi gerekir.
Caner Arca, bu eğitimlerin televizyonlarda, film program aralarında bile olsa etkili olabileceğini, eğitimlerde; neler yenilmesi gerektiği, hangi besinin ne sıklıkta yenilmesi gerektiği, market raflarındaki ürünlerin etiketlerini okuma ve değerlendirme, hatta sağlıklı yemeklerin tariflerini bile yapılabileceğini söylüyor.
“Reklamlar yalan söyleye söyleye geliyor. ‘’Kalbinizin dostu’’hayır değil. Hükümet de bu reklamları bir şekilde engellemiyor. Bize düşen görev insanları bilinçlendirmek ve bu yalanlardan bir şekilde uzak tutmaya çalışmak.”
DİYABET BİR YAŞAM TARZIDIR
Arca “Diyabet riski olan hastalar hastaneye gelir, doktor tarafından açlık şekerleri kontrol edilir ve onun üzerinden bir teşhis konulur. Size diyabetsiniz veya gizli şekeriniz der. Bu yanlış bir algıya neden oluyor. Şöyle ki; siz sadece açlık şekerinizi kontrol etmeye başlıyorsunuz çünkü doktor açlık şekerinize baktı. Tokluk şekeri önemli olsa sabah kahvaltı yap öyle gel derdi diye düşünürsünüz. Ara öğün saatlerinde şekerinizi ölçmeden ara öğün alarak belki de yüksek olan şekerinizi daha da yükseklere çıkarıyorsunuz. Açlık ve tokluk şekeri ölçerek aldığınız gıdaların şekerinizi nasıl etkilediğini öğrenip ne kadar yemeniz gerektiği konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz. Bu diyabetinizi kontrol etmede birincil öneme sahiptir ve çok önemlidir’’dedi.
Peki doktorların bu konuda bir katkısı olabilir mi sorusuna ise
Doktorların uyguladığı prosedürün doğru bir prosedür olduğuna dikkat çeken Caner Arca; “Şeker hastalığı sadece açlık şekerini ölçerek kontrol altında tutulmaz. Yediğiniz her besinin sizin vücudunuza etkisini tokluk şekerini de ölçerek öğrenebilirsiniz. Besinlerin etkileri farklılık gösterir ve bunun ölçülendirilmesi yine sizin elinizdedir.’’ diye yanıt veriyor.
PSİKOLOJİK BOYUTU.
Bu hastalığın psikolojik bir boyutu olduğunu söyleyen Arca; “varsayınız ki ben doktorum siz de hasta. Size ben ‘diyabetsiniz’ dedim. ne dersiniz? Ne düşünürsünüz? İlk aklınıza ne gelir?” diye bana soru yöneltiyor.
‘’Bana böyle bir şey söylense elimden özgürlüğüm alınmış gibi hissederdim herhalde, hayat boyu esirlik gibi’’ diye yanıtlıyorum.
“Esirlik, özgürlüğün alınmış gibi.. İstisnasız herkeste bu vardır!’’ diyor Caner bey.
Psikolojik olarak atıştırmalıklar zamanla yemekten sayılmamaya başladığını vurgulayan Caner Arca, diyabette ve diğer birçok hastalıkta tedavi sisteminin hasta odaklı değil, hastalık odaklı olduğunu vurguluyor. Kişilerin öncelikle hasta olmamaları için ve eğer yine de hasta olurlarsa, kendi kontrollerini yapabilmeleri için gerçek anlamda eğitilmeleri gerektiğinin çok önemli olduğunu vurguluyor.
ŞEKERİ TETİKLEYEN STRES
Şekeri tetikleyen bir diğer konunun ise stres olduğunu vurgulayan Caner Arca ‘’Allah’tan insanoğlu adaptasyon konusunda çok büyük sıkıntılar çekmiyor. Uzaya giden kişiler de var yerin kaç kat altında çalışan maden işçileri de. İnsan vücudu ve bünyesi her ortama bir şekilde adapte olabiliyor. Hastaneye başvuran kişiler randevu değil de sıra sistemiyle hastanede tedavi görüyor, bu sisteme alışmaya çalışıyorlar fakat kolay bir süreç değil. Hastanede sıra beklemek ve bu stresi yaşamak. Kapıda beklerken kim bilir içlerinde nasıl fırtınalar kopuyor! Bu durum ister istemez şekeri tetikliyor’’ diyor. Devlet hastanesinde randevulu sisteme geçilmesinin önemli bir gelişme olabileceğini vurguluyor.
Dengeli beslenmenin önemli olduğu kadar artık hayatımıza ve sofralarımıza giren yiyeceklerin katkı maddelerinin zararlarını tartıştığımız sırada; “bütün hastalıklara yakalanma yaşının son 10 yıldır düştüğünü söyleyerek diyabetle ilgili de aynı durum söz konusu mu?” diye soruyorum.
Arca “Tip 2 dediğimiz diyabet için risk yaşının 45 yaş ve üstü olduğu söyleniyordu. Şimdilerde 40 yaşa düştü deniliyor fakat Kıbrıs’ta 12 ve 14 yaşlarda Tip 2 diyabet olan gençler var.’’ diye yanıt verip aslında ne kadar zor bir tablo içerisinde olduğumuzu gözler önüne seriyor.
Gizli şeker tespit edildiği takdirde kişinin beslenme ve yaşam tarzını değiştirmesiyle diyabet olması çok uzun yıllar ertelenebileceğini söyleyen Caner Arca, bunun da ancak kişinin kendisinde gizli şeker olduğunu, bunun diyabet anlamına geldiğini kabullenmesinden geçtiğini söylüyor. Bunu tespit edebilmek için kişinin belirli aralıklarda kan şekerini kontrol ettirmesinin yararlı olabileceği konusunda öneride bulunuyor. Bu sadece gizli şekerle alakalı değil diyabet hastalarının yüzde ellisinin de aslında şeker hastası olduklarının bilincinde olmadıklarını söylüyor. Arca, belirli şikayetlerle hastaneye başvurduktan sonra örneğin göz veya bacaktaki damarların tıkanması, yüksek şeker oranıyla diyabet hastası oldukları ortaya çıktığını vurguluyor.
Caner bey “Diyabet ilk başta kendini çok da fazla belli etmeyebiliyor. Mideniz ve başınız ağrımıyor belki. Fakat ilerleyen zamanlarda yüksek şeker oranı damarlarınızı tıkayabiliyor. Midenize iç organlarınıza ciddi zararlar verebiliyor. Duyu kaybı yaşamaya başlamanız mümkün oluyor hele ki beyninize vurursa zaten felç oldunuz demektir, ki felçlerin yüzde yüzüne kadar diyabetten kaynaklandığı söylenir’’ diye sözlerine ekliyor.
‘’SİZ YÜRÜDÜKÇE DİYABET UZAKLAŞIR!!’’
‘’Bir şeyi kaybetmeden onun değerini anlamazsanız. Sağlık ta öyledir!’’ diyen Caner Arca, toplumumuzda bir takım yanlış yemek alışkanlıkları olduğunu ve çocuklarımızın da oldukça sağlıksız besinler tükettiğini belirtiyor. Sağlımıza önem vermediğimiz sürece sadece diyabet değil tüm hastalıklara hazırlıksız yakalanma riskimiz olduğunu belirerek ‘Siz yürüdükçe diyabet uzaklaşır’ sloganını sözlerine ekliyor.
Kan şekerine baktırmak için ne yapmamız gerekiyor?
‘’Hastaneye veya doktorunuza başvurmanız yeterlidir. O size yol gösterecektir. Bizim parmaktan baktığımız ölçme ile teşhis koyamazsınız. Kan şekeriniz hakkında bilgi sahibi olursunuz. Zor bir uygulama değil aslında” diyor ve nasıl bir duygu olduğunu anlayıp yazmam için benim de kan şekerime bakılması için Ayşen Hanım’ı çağırıyor.
Tedirgin olsam da elimi uzatıyorum fakat aslında gerçekten zor bir işlem olmadığını anlamamı sağlıyor bu küçük iğne.
Artık ben de herkese kontrollerini yaptırmalarını tavsiye edebilirim ..
“BİZİM DEVLETTEN BİR GELİR BEKLENTİMİZ YOK”
Dernek gelirlerinin devlet tarafından değil üyelerin aidatlarından, yaptıkları bağışlardan ve ayak bakım ünitesinde toplanan bağışlardan sağlandığını vurgulayan Caner Arca “Bizim devletten bir gelir beklentimiz yok. Biz kendi aramızda bir karar aldık ve yaptığımız etkinliklerde toplanan bağışlardan başka bir talep içerisine girmemeyi kararlaştırdık.’’ diyor.
Dernek aktiviteleri ve bilgilerini
Facebook sayfası KIBRIS TÜRK DİYABET DERNEĞİ,
Web Sitesi: www.diyabetdernegi.com adresinden takip edebiliyorsunuz.