Koronavirüs çıktığından beri insanlarda haklı olarak huzur kalmadı.  Koronavirüs’ten başka başka virüslerin insan hayatına girdiğini kaç kez öğrendik ve tedirgin olduk.

            Çinli araştırmacıların yaptıkları açıklamaya göre, yarasalar üzerinde yapmış oldukları araştırma sonucunda, insanlara bulaşma riski taşıyan bir virüsün varlığı tespit edilmiş.   

            Bilim adamları bu virüsün, diğer virüsler gibi insanlara bulaşma riski taşıması hem tehlikeli, hem de riskli bir durum meydana getirmiş....

            Koronavirüs ilk kez kendini gösterdiğinde bilim adamları bir yorum yapmıştı.

            “Bu virüs’ü yok edecek bir ilaç veya aşı bulunmazsa, bütün dünyayı saracak ve pek çok insan ölecek” demişledi.

            Bu açıklamalara gülmüştük.

            Bu kadar kötümser bir açıklama olamaz demiştik.  Hatta Çin nerede, biz nerede, Amerika nerede? Sorusunu sormuştuk.

            Nitekim çok gitmedi o virüs bütün dünyayı sardı.  Ne Amerika dinledi, ne İngiltere, ne de Avrupa veya Uzakdoğu.  Aldı başını gitti.

            Ne zor günlerdi onlar.  Düşününce tüylerim diken diken olur.  Hele bir düşünün.  Bütün dünyayı saran virüsten ölen insanları gömecek yer kalmamıştı.  Bir sürü doktor ve profesör de koronavirüsten hayatın kaybetmişti.

            Gerek Fransa olsun, gerek İngiltere veya Amerika.  Koronavirüsten ölen insanların cesetleri hastane koridorlarına yatırılmıştı.  Ne morg, ne de herhangi bir korunma yeri.  İşte o günlerdeydi ki Türkiye, bu virüsten nasibini alan ülkelere tıbbi yardımda bulunmuş ve insanlık örneği göstermişti.

            Özellikle Türkiye’de ortalama günlük ölenlerin sayısı iki bin civarındaydı.

            Hergün ölen bu iki bin kişi nerelere gömülür ve nasıl tedbir alınır?

            İşte o ölümlerde ölülerin kireçleme safhası başlamıştı.  Bir de dezenfekte ve maske günleri.

            Hala daha bazı mekanlardaki insanlar maske takıyorlar.  Kutu kutu lastik eldivenler ve maskeler hala daha çekmecelerimizden çıkmaktadır.

            Nihayet Çin’de o virüse panzehir olacak aşı bulunmuştu.  Onu Almanya’da iki Türk bilim adamı tarafından bulunan aşı, insanları rahatlatmıştı.

            O aşıların yan etkileri var mıydı?  Hala bilim adamları bunun cevabını veremiyorlar.  Sadece her tedbire rağmen, insanların beyinlerine pıhtı atılmış ve felç olmuşlardı.  Felç olanlara ben de dahil sorguluyorum.

            “Bütün tıbbi tedbirlerimi almama rağmen neden felç oldum?”

            Hala bu soru kafamda dönüp duruyor.

            Son yapılan açıklama koronavirüsün değişime uğramış şekli ile insanları tehdit edeceği mealindedir. 

            Galiba yine maskeli günlere ve dezenfekte günlerine döneceğiz.

            Lakin bu kez öyle bir virüsle karşılaşırsak, herhalde tedbirleri de beraberinde gelecek.

            Gerçek odur ki, Koronavirüs hayatımıza girdikten sonra sosyal hayatımız mahvolmuştur.  Hala yansımaları ve yan etkileri devam ediyor.

            Hatırlayınız...  Koronavirüsün yaygınlaşmasını önlemek için hükümetler bazı zecri tedbirler almışlarldı.

            En önemlisi sokağa çıkmama ve işleri online üzerinden yapabilme becerisi.

            Hele bir bekleyelim bakalım.  Şekil değiştirmiş yeni virüs ne denli insanların hayatına girecek, görelim.  Yani bu yeni virüsü hafife almamak lazım.

            Eskiden asırlar öncesinde bu tür öldürücü hastalıklar insanların hayatına girince neler yaparlardı ve ne gibi tedibirler alırlardı, bir düşünün.  Mesela veba başlı başına çağa damgasını vurmuş bir virüstü.  Vebalıları dağlarda mağaralarda yaşamaya bırakırlardı.  Yani tıbbın, iletişim ağının olmadığı zamanlarda zavallı insanlar neler çekmişler.

            Verem de öyle.  Bu arada kuş ve domuz gribi çıktı.  Yani şöyle veya böyle.  Yine de halen hayatını sürdürmekte olan bütün insanlar çok şanslıdırlar.  Teknoloji ile olagelen imkanlar ve tıbbın egemen olduğu güçlü bir ortam.

            Kestirmeden söyleyelim.  Koronavirüsün yeni versiyonunu hafife almayınız.