Kıbrıs sorunu, Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea hayallerinden kaynaklanan bir sorundur. Megali-İdea; Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğuna son  verdiği günden beri yürürlükte olan bir Yunan ülküsüdür.
Megali-İdea ve  ona ait harita 1791-1796 yılları arasında Bükreş’te hazırlanmış ve 1796’da Viyana’da yayınlanmıştı. Megali-İdea’nın; yaşatılması, her ülkede  örgütlenmesi, bu fikrin  yaşatılarak nesilden nesile  aktarılması ve genç kuşakların  eğitilmesi görevini Rum-Ortodoks Mezhebinin    merkezi İstanbul’daki Patrikhane üstlenmişti.. 
Megali-İdea; Osmanlı İmparatorluğunu  yıkmak ve topraklarını paylaşmak  isteyen İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından desteklenirken  Osmanlı vatandaşı olan Yunanlılar ve Rumlar  kışkırtıldılar ve  Osmanlı Devletine karşı  Megali İdea çerçevesinde  1821’de Mora’da isyan patlak vermiş ve Yunanistan’ın 1830’da bağımsızlığını  kazanmasından sonra Megali idea haritası içinde yer alan  toprakların  ele geçirilmesi için  faaliyete  başlamışlardır.   
Kıbrıs’ın idaresinin  Osmanlı Devleti tarafından 1878’de  geçici bir  süre için İngiltere’ye devredilmesinin ardından  23 Nisan 1878 tarihinde Kıbrıs’ın geçici olarak İngilizlere devri  töreni sırasında  İngiliz Yüksek Komiseri  Sir Garnet Wolseley’i Rum toplumu adına karşılayan  Kıbrıs Kitium (Larnaka) Piskoposu Kiprianos  İngiliz Wolseley’e:
“..Tek ve değişmez arzumuz, Kıbrıs’ın  Yunanistan’la birleşmesidir. Kıbrıs doğal olarak Yunanistan’a  bağlıdır. İngiltere’nin, İyonya Adaları konusunda olduğu gibi Kıbrıs’ın da anavatan  Yunanistan’la birleşmesine  yardımcı olacağı inancındayız..  Büyük Britanya’ya bu konuda güvendiğimiz içindir ki, bu yönetim değişikliği değişikliğine razı oluyoruz.” demek suretiyle Rum-Yunan ikilisi, gerçek niyetlerini o zaman  açıklamıştı. Kaynak: www.izzettincopur.com?.option_contentview=article&id=81:kibris-harekatinin-askeri-ve-siyasi-sonuc-ve-degerlendirmeleri
Aradan  yüz yılı aşkın bir süre geçmesine  ve de  bu süre içinde  Türk ve Rum tarafında binlerce  insan  hayatını kaybetmesine rağmen  dün olduğu gibi bugün de hala daha Megali İdea hayalleri çerçevesinde Enosis’i gerçekleştirme rüyası içindedirler..
Geçmişe dönüp bir baktığımızda   Girit, Rodos, 12 Adalar ve diğer  Ege Adalarını   bir şekilde Yunanistan  ele geçirmiştir. Dahası kendini  ve haddini bilmez Yunanlı  15 Mayıs 1915’te İzmir’e asker çıkarmasının ve de Anadolu’da ilerlemesinin ardından Türk İstiklal Savaşı günlerinde Atatürk’ün orduları tarafından    9 Eylül 1922’de denize dökülecekti..
Ancak Rum-Yunan ikilisi  sağcısı ile solcusu ile Megali İdea hayalleri çerçevesinde  Enosis’e giden yolu açma mücadelesine devam edeceklerdi.  Nitekim  15 Ocak 1950’de Rum Ortodoks Kilisesinin Komünist AKEL Partisi desteğinde   Ada çapında  15 gün süreyle düzenlediği Enosis Plebisiti sonuçlarına göre  oy kullanan Rumların %96’sı  ‘evet’ oyu kullanmışlardı.
Ancak, self-determinasyon hakkı   verilmesi istemiyle 1954’de BM’de istediğini alamayan Rum-Yunan ikilisi  bu kez 1 Nisan 1955’te EOKA tedhiş örgütü, Albay  Grivas  yönetiminde bombalarını patlatarak faaliyete geçerken Kıbrıs Türk Halkının, önce “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” ve daha sonraki   “Ya Taksim Ya Ölüm” direnişiyle karşılaşacak ve Enosis hayalleri rüya olarak kalmaya  devam edecekti..
19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları temelinde  Kıbrıs Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, egemenliğine ve ortaklığına dayalı olarak 16 Ağustos 1960 Lefkoşa Antlaşmalarıyla  Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörlüğünde  Kıbrıs Cumhuriyeti ilan ediliyordu…
Ama ne yazık ki Rum liderliği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu Enosis’e sıçrama tahtası olarak göreceklerdi. Nitekim; 19 Şubat 1959 Zürih ve  Londra Antlaşmalarını imzalayıp Kıbrıs’a döndüğü 6 Mart 1959’da  Rum halkına yapmış olduğu konuşmada Makarios:  “Bu antlaşmalar Enosis’e sıçrama tahtası olacak” demişti.
29 Ağustos 1964 tarihinde  yapmış olduğu açıklamada ve de 9 Eylül 1964 günü Kıbrıs’ta Cyprus Mail Gazetesine verdiği   demeçte Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos  Makarios: “Benim tutkum, Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesini sağlamaktır.  Yalnız bir kısmını değil, bütün adanın Yunanistan ile  birleşmesini istiyorum. Özveri ile  ölüm pahasına  da olsa  bu siyaseti terk etmeyeceğim. Kıbrıs’ı Yunanistan  ile tümüyle birleştireceğim…
… Hayatta tek tutkum, Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesinde  benim adımın geçmesidir. Kıbrıs ile birleşen Yunanistan  sınırlarının, Kuzey Afrika kıyılarına kadar genişlemesidir. Bunu gerçekleştirmek uğruna ölünceye kadar mücadele etmektir” demiştir. Kaynak: www.izzettincopur.com?.option_contentview=article&id=81:kibris-harekatinin-askeri-ve-siyasi-sonuc-ve-degerlendirmeleri
Rum Liderliği 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, Kıbrıs Türk Halkı ile  ortaklığı kabullenemeyecekti. Nitekim,  Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas Planı uygulamaya konulurken   hedefleri 8 saat içerisinde Lefkoşa’da Türkleri teslim almak ve de 24 saat içerisinde ada çapında  Kıbrıs Türk Halkını etkisiz hale getirmek ve Enosis’e giden yolu açmaktı.. 
Ancak Kıbrıs Türk Halkı ve Anavatanımız Türkiye Rum-Yunan ikilisine bu fırsatı vermeyecekti..  Kıbrıs Türk Halkı Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında  bütünleşerek   Anavatanımız Türkiye’ye güvenerek verdiği mücadelenin sonunda   20 Temmuz 1974 Barış Harekatı  ile Rum-Yunan ikilisinin hedeflerine ulaşması engellenmiştir..
 TMT  etrafında bütünleşerek Anavatanı Türkiye’ye güvenerek 11 yıl boyunca  mücadele ederek direnişini sürdüren   Kıbrıs Türk Halkı Rum-Yunan ikilisinin emellerini gerçekleştirmesine fırsat vermeyecek ve de 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın  mutluluğunu yaşayacaktı..
Ne yazık ki; Yunanistan’ın, Adada yaşayan  Kıbrıs Türk Halkını ortadan kaldırıp  Kıbrıs’ı,  Girit adası gibi topraklarına katmak  istemesi  ve de bu konuda ısrarcı olması nedeniyle  Kıbrıs sorunu günümüze kadar gelmiştir..
15 Temmuz 1974’te ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı  Makarios’a karşı RMMO ve EOKA-B’nin Yunan Cuntası desteğinde  gerçekleştirmiş oldukları darbenin esas hedefi Enosis’in gerçekleşmesi sağlamaktı. Nitekim darbenin hemen ardından Makarios’un yerine getirilen Nikos Sampson’un  17 Temmuz 1974’te Kıbrıs Helen devletini ilan ederken darbeden sağ kurtulan ve İngilizler yardımıyla adadan çıkmayı başaran ve de 19 Temmuz 1974’te  BM Güvenlik Konseyinde konuşan Makarios: “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır.   Kıbrıs’ta Türklerin de Rumların da hayatları tehlikededir, müdahale ediniz”  demişti..
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile  birlikte Kıbrıs Türk Halkının Girit misali  top yekün imha edilmeleri önlenirken Kıbrıs’ın  da  Girit gibi elden çıkması engellenmiştir.
O günde Kanada’da yayınlanan Toranto Sun Gazetesi 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile ilgili yayınladığı yazıda:
“Enosis inancının bir türlü bırakılmaması, yıllar boyu Kıbrıs’ta korku içinde yaşayan Türkleri korumak için Kıbrıs’a cesurca müdahale eden Ecevit’i kimse  suçlayamaz. Resmi ya da coğrafi taksimin de doğal bir  gerçek sayılmasını herkes  kabullenmelidir. BM Barış Gücü’nün , Kıbrıslı Türklere saplayamadığı  emniyeti, Türk Ordusu kesinlikle  sağlama durumundadır ve sonuçtaki bütün hatalar tümüyle  Yunanlıların  omzuna yüklenmelidir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
Sonuç olarak; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı; Rum-Yunan ikilisinin tarihin  derinliklerinden gelen  Megali İdea hayalleri çerçevesinde  Kıbrıs’ın  Yunanistan’a ilhakı  anlamına gelen Enosis isteklerini tarihin derinliklerine  gömmüştür.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı Uluslararası Antlaşmalara uygun olarak gerçekleştirilmiş bir harekattır.  Ama ne yazık ki dünden bugüne  Yunan Hükümeti Anavatanımız Türkiye’nin   gerçekleştirmiş olduğu 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının    antlaşmalara göre yasal olduğunu hiçbir zaman kabul etmemiştir.
Buna karşın; Atina Temyiz Mahkemesi (Athens Court of Appeal), 21 Mart 1979  tarih ve 2658/79 sayılı kararıyla bu harekatın yasallığını onaylamıştır. Bu kararda:
“Zürih ve Londra Antlaşmalarına göre, Kıbrıs’ta yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye , yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör Devletlerden birisidir. Esas suçlular, darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu suretle de müdahalenin koşullarını  hazırlayan Yunan subaylarıdır.” Denilmiştir.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile    Kıbrıs Türk Halkının   toptan imhası önlenmiş, can ve mal   güvenlikleri sağlanmış, bayrakları altında  hür yaşama hakkını elde etmiştir.  20 Temmuz 1974 Barış harekatı ile  Anavatanımız Türkiye için hayati öneme haiz  stratejik bir önemi olan Kıbrıs Adasının   konumu ile  Türkiye’nin  güvenliği ve Akdeniz’deki ticari ve ekonomik menfaatleri  güvence altına alınırken   Yunanistan’a da demokrasiyi getiriyordu…  DEVAM EDECEK..